Güvenilir kurumlara neden ihtiyaç var?

04:0016/04/2019, Salı
G: 16/04/2019, Salı
Kemal Öztürk

31 Mart seçimlerine yapılan itirazlarda dikkat çeken ama pek üzerinde durulmaya bir konu var. Herkesin ortak olarak güvendiği bir kurum, ne kadar hayati rol oynuyormuş, bunu gördük.Seçim sonuçlarına itirazlar kimi zaman muhalefetin, kimi zaman da iktidar partisinin aleyhine sonuçlandı. Ancak itiraz sonucu oluşan değişikliğe hiçbir parti tepki göstermedi.Artvin/Yusufeli gibi ilçelerde seçimler yenilenecek, burada da çıkan karara tepki gösteren, Yüksek Seçim Kurulu’nu (YSK) kararından dolayı eleştiren

31 Mart seçimlerine yapılan itirazlarda dikkat çeken ama pek üzerinde durulmaya bir konu var. Herkesin ortak olarak güvendiği bir kurum, ne kadar hayati rol oynuyormuş, bunu gördük.



Seçim sonuçlarına itirazlar kimi zaman muhalefetin, kimi zaman da iktidar partisinin aleyhine sonuçlandı. Ancak itiraz sonucu oluşan değişikliğe hiçbir parti tepki göstermedi.

Artvin/Yusufeli gibi ilçelerde seçimler yenilenecek, burada da çıkan karara tepki gösteren, Yüksek Seçim Kurulu’nu (YSK) kararından dolayı eleştiren olmadı.

Demek ki, herkesin YSK’ya güveni tam. Zaten 31 Mart’tan bu yana, hem iktidar hem de muhalefet partileri, sürekli olarak YSK’nın vereceği karar için ‘baş göz üstüne’ diyor.

Bunun, insanların ihtiyacı olan adalet duygusu ve ihtilafa düşmüş taraflar arasında hakemlik arayışında ne derece önemli olduğunu görüyoruz hep birlikte.

YARGI SİSTEMİNİN İKİNCİ MİSYONU
Ayrım yapmaksızın söylüyorum, parti tarafgirliğinin zirve yaptığı, insanların seçimleri adeta ölüm kalım meselesi haline getirildiği bir ortamda, YSK’nın oynadığı rolün, yargı mercii olmanın ötesinde bir anlamı daha var. Adil, hakkaniyetli, hukukun içinde karar veren bir kurum, aynı zamanda toplumsal çatışmayı, kaosu önleyip, sosyal barışı da koruyor demektir.

Şahsen Anayasa Mahkemesi’nin de benzer bir rol üstlendiğini, verdiği kararların en yüksek düzeyde hukuk anlayışını, adalet duygusunu ve tarafsızlığı temsil ettiğini düşünüyorum. İktidar ya da muhalefet lehine değil, hukuk lehine karar veren ve başka hiçbir şeyi dikkate alamayan bir Anayasa Mahkemesi, bir anlamda toplumsal huzurun ve iç barışının teminatı olma görevi de yapmaktadır.

Keşke tüm mahkemelerimiz için bunları söyleyebilsek. Yargı dünyasından alınan şikayetlerin, ‘adaletsizlik var’ diye feryat eden mağdurların sayısı üzüntü verici boyutta. Mağdurlardan alınan mesajlar değil sadece, yargı camiasının içinden aldığımız mesajlar da sistemimizde ve işleyişinde sorunlar olduğunu söylüyor.

Şöyle düşünelim, Yüksek Seçim Kurulu ya da Anayasa Mahkemesine duyulan güven, tüm yargı sistemimize de duyulsaydı, Türkiye’deki siyasi ve sosyal ortam bu kadar gergin olmazdı. İnsanlar siyasete, medyaya güvenmeseler bile, sonunda adaleti sağlayacak kurumların varlığı ile rahatlayacaktır.

Adaletin hiçbir şekilde tesis edilmeyeceğine olan inanç çok tehlikelidir. Bu, bir insanın ülkesine ve devletine olan güvenini zedeler, aidiyet duygusunu zayıflatır ve milli birliğin oluşmasına engel olur.

Gerçek anlamda adaletin olmadığına inan insanlar, haklarını başka türlü aramaya kalkarlar ki, Allah korusun bu, mayföz ve kaotik ortamların doğmasına neden olur. Çok şükür ki şuanda ülkemiz böyle değil.

GÜVEN DUYULAN
KURUMLAR NASIL OLUŞUR?

Güven duyulacak kurumlar, ancak kurumsallaşma olursa inşa edilebilir. Geleneği olan, insan kaynağı alımında liyakat ve ehliyete göre hareket eden, politize olmamış, bilgiye ve hukuka dayalı kararlar alan her kurum, güven verir, ülkeye büyük katkı sağlar.

Kendimizi kandırmayalım, her parti ülke yönetimine geldiğinde kendi taraftarlarını kurumların başına getirir. Şahsen bunda bir sorun görmüyorum. Herkes kendi ekibiyle çalışmak ister.

Lakin kurumların başına gelen yöneticiler, kurumsallaşmayı bozmaya başladıklarında işte o zaman asıl sorun başlar. Hukuka göre değil, ideolojiye ya da partizanlığa göre karar veren, kurumun değil de kişilerin çıkarını düşünerek hareket eden her yönetici, ülkesine zarar veriyor demektir.

YSK’NIN İSTANBUL KARARI

Devletlerin işletme mekanizması vardır ve bu mekanizma kurumlar sayesine döner. Devlet kurumlarının her vatandaşa adil, eşit ve hakkaniyetle hizmet verdiği ülkelerde toplumsal barış ve huzur daha yüksek olur. Devlet mekanizmasının en büyük ve en hayati dişlisi adalettir.

Derdimiz hepimizin içinde yaşadığı ülkenin ve hepimize hizmet eden devletin daha iyi olmasıdır. Burada iktidar ya da muhalefet ayrımı yapmaksızın herkesin hassasiyet göstermesi gerekir.

Bir insan güvenilir olursa, yönettiği kurumu da güvenilir olur. Bunun partiyle, siyasette alakası yoktur. İnsan kalitesiyle alakası vardır.

Yüksek Seçim Kurulu yakında İstanbul sonuçlarını açıklayacak. Eminim ki hakka hukuka göre karar verecek. Ve umuyorum ki herkes söylediği gibi bu kararı saygıyla kabul eder.

#Seçim
#YSK
#İstanbul