Devrim üzerinden on yıl geçmişti. 1989 yılında, henüz 20 yaşında gazeteciliğe yeni ısınmaya başlamış, romantik bir devrimci ve iflah olmaz bir muhaliftim.
Tahran sokaklarında ayaklarım yere basmadan dolaşıyordum adeta.
İmam’ın ölümünün kırkı anılıyordu. Milyonlar sel gibi İmam’ın türbesinin olduğu Beheşti Zehra’ya akıyordu.
Ağlıyorlardı. Başlarına vurup, sine dövüp, mersiye okuyup, 20. Yüzyıl’ın son halk devrimcisinin yasını tutuyorlardı. Siyah giymiş karalar bağlamıştı hepsi.
Devrim hepimizi heyecanlandırmıştı o zaman. ‘Baldırı çıplakların’ inkılabıydı. Şah’ın dikta ve yozlaşmış rejimine, emperyalizme, komünizme, kapitalizme ve Siyonizm’e meydan okumuşlardı. O yüzden solcular, sağcılar, İslamcılar herkes destek veriyordu devrime.
Çok can vermiş, on yıl Irak’la savaşmış, her türlü suikast, terör, saldırıya uğramış ama yıkılmamışlardı. Devrim başarılı olmuştu.
Dünyanın her yerinden insan gidiyordu Tahran’a. Türkiye’den gidenlerin muhakkak uğradığı İran Radyosu Türkçe servisindeki Selahattin Eş’e uğramıştım ben de.
Aradan neredeyse 30 yıl geçti. Yazıyı yazarken Selahattin Eş’i aradım. Türkiye’de, İran’ı içeriden en iyi bilen isimdir.
Devrimin romantik ve duygusal havasını ikimiz de üzerimizden atmış. Acı gerçeklerle yüzleşmiş, hayal kırıklıkları yaşamış, büyük bir rüyanın sonunu izliyorduk.
Selahattin Eş’in haricinde, İran’da son dönem dinsel yozlaşma alanında doktora çalışması yapan ve Anadolu Ajansı Farsça bölümünde çalışan Ümit Shamizikhelejan ile de görüştüm.
Cevabını aradığım soru şuydu:
İran halkının uğruna öldüğü devrim neden yozlaştı, çürüdü ve halkı mutlu eden bir hayal olmaktan çıktı? Sistem neden tıkandı?
Dünkü yazıma gelen tepkilerden anladığım, İran’ı koşulsuz seven insanların önemli bir kısmı şöyle düşünüyor:
“Emperyalist ABD İran’a ambargo başlattı, sen İran rejimini eleştiriyorsun. Yaptığın İran’a düşmanlık”.
Aslında şu anda İran’da tıkanmış müesses nizamın sahipleri de tam olarak bunu diyor. Ne rüşveti, yolsuzluğu, ekonomik krizi, çarpık düzeni, ne halkın fakirliğini, kurumların yozlaşmasını konuşalım, ne de eleştirelim! Zira Siyonist İsrail ve emperyalist ABD İran’a saldırıyor!
Ancak herkes kısa süre önce aynı İran’ın Obama ile yaptığı anlaşmaları ve ABD ile balayı yaşamasını unutuyor nedense. ABD o zaman da emperyalistti ve İran’da o zaman da sistem çökmüş ve yozlaşma ayyuka çıkmıştı.
İran’ın göz yaşlarının asıl sebebi kendi içindedir dememin sebebi budur.
Şimdi cevabını aradığım şey, herkesi heyecanlandıran devrimin neden yozlaştığıdır. Ben üç sebebe bağlıyorum:
1. Kutsallık sorunu
Devrimin lideri Rehber İmam, kutsal bir yere oturtuldu. Mehdi yer yüzüne gelene kadar “Kaimi Makam-ı İmam Mehdi”, yani Mehdi adına sistemi yönetecek kişi oldu.
Bu kuralı anayasaya koydular. O kadar büyük bir güç verdiler ki Rehber’e, anayasanın ve yasaların üstünde, hesap vermeyen, denetlenmeyen, her dediği kanun hükmünde olan bir otorite konumuna geldi.
Bu yüzden de kimse eleştiremedi, sorgulamadı, yaptığı hiçbir şey denetlenmedi. Hamaney şimdi bu yetkiyi kullanıyor. Yargı başkanından, ordu komutanın atanmasına, kanun yapımından ekonomi yönetimine kadar, hepsini Rehber Hamaney kontrol ediyor. Ama hesap vermiyor, denetlenmiyor ve eleştirilemiyor.
Bir kişiye, kuruma, sisteme, yapıya, organizasyona kutsallık/masumiyet atfetmek ve koşulsuz itaat etmek, yozlaşmanın ve çürümenin başlangıcıdır. Çünkü kutsal olan şeyi mahkemeler denetleyemez.
2. Denetim yok, liyakat eksik, sistem tıkalı
Selahattin Eş’in deneyimlerine göre, İran’da, Irak’la savaştığı on yıl boyunca ülkede yolsuzluk, rüşvet ya da yozlaşma neredeyse yok gibiydi. 1988’de savaşın bitmesiyle, devrimin yöneticileri kendi kişisel ikballeri için çalışmaya başladılar. O zaman rüşvet, iltimas, yolsuzluk arttı ve yaygınlaştı.
Bunu denetleyecek ve yönetecek mekanizmalar kurulamadı, kurulanlar işlemedi. Sistem öylesine bozuldu ve yozlaştı ki, rüşvet yemeyen, kirli pazarlıklara girmeyen hiç kimse devlette yer alamadı neredeyse. Akrabalık ve dar ideolojik anlayış devlette görev almak için en önemli kriter oldu.
Örneğin Laricani kardeşler yargı, yasama ve bürokrasinin en önemli noktalarında göreve getirildi ve Rehber’in sözünden çıkmaz oldular.
Bir ülkede liyakat ve ehliyet sahibi olmayanlar kritik görevlere getirilmişse, orada yozlaşma, çürüme ve tıkanma kaçınılmazdır.
3. Güç zehirlenmesi, yayılmacı politikalar ve mezhepçi anlayış
İran devrim ihracı ya da dini tebliğ yapıyorum diyerek Ortadoğu’da dört ülkede savaş çıkardı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Yunusi, “Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’in başkentleri artık devrimin cengaver çocuklarının kontrolündedir” diyerek İran’ın yayılmacı politikasının ve güç zehirlenmesinin en çarpıcı açıklamasını yaptı.
İran, Şii mezhebini yayılmacı politikalarına araç olarak kullandı ve bu nedenle neredeyse tüm Sünni dünyasıyla kavgalı hale geldi.
Benim kanaatin devrim bu nedenlerle yozlaştı ve artık insanları mutlu edecek bir hayal olmaktan çıktı. Sadece bu kadarla kalmadı, din öylesine sömürü aracı yapıldı ki, ağzından Allah lafzını düşürmeyen, alnı secdeye değen ve devrimi kutsayan ama aynı zamanda yolsuzluğa, rüşvete ve kirli işlere bulaşmış yöneticiler yüzünden bir de insanlar dinden soğudu.
İran’ın ve devrimin temel sorunlar budur bana göre. Tüm bunların üzerine Trump yönetiminin uyguladığı ambargolar geldi. Elbette ABD’nin yaptırımları karşısında İran’ın yanında olmalı herkes.
Ancak yozlaşmanın nedenlerini tespit etmek ve bozuk sistemle mücadele etmek de hayati bir meseledir İran halkı için. Tabii bizdeki koşulsuz İran hayranları böyle düşünmüyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.