Bu yılın ilk aylarında alevlenen ama uzun süreden beri devam eden bir tartışma vardı biliyorsunuz. Gençler arasında deizm, ateizm yaygınlaşıyor diye yoğun bir tartışma yaşamıştık. Ben de tartışmanın göbeğinde yer almıştım (10.04.2018 tarihli yazım).
Sonunda hükümet de tartışmaya katılmış, Milli Eğitim Bakanımız, “gençler deizme kayıyor demek densizliktir”, Diyanet İşleri Başkanımız da, “deizm sapıklıktır” diyerek tartışmayı bitirmek istemişlerdi. Ben de ‘böyle bitmez, bilimsel çalışmalara ihtiyacımız var’ diyerek eleştirmiştim kendilerini (25.04.2018).
Doğrusu beni şaşırtan bir toplantıya davet edildim. Diyanet İşleri Başkanlığı, düzenli olarak yaptığı, Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı’nın sonuncusunu deizm, ateizm, nihilizm ve agnostisizm konusuna ayırdı. Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyat fakülteleri, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan 70’e yakın alanının uzmanı bilim insanını davet ederek, tartışmayı masaya yatırdı. Gerçekten gençler arasında deizm gibi akımlar yayılıyor mu, yoksa başka bir sorunumuz mu var? Bunu tartıştı bu bilim insanları. Keşke tartışmaları ateşleyen konuşmayı yapan Prof. İhsan Fazlıoğlu da davet edilseydi.
Basına kapalı, popülizmden uzak, sorunu tespite ve çözmeye odaklanmış bu üç günlük tartışmaya ben de davet edildim. Doğrusu şaşırdım. Çoğunluğu profesör ve akademisyen olan bu değerli insanların arasında, tek gazeteci olarak davet edilmiştim. Sebebi, sanırım bu konuda fazlaca yazı yazmam ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı tatlı dille de olsa eleştirmem sanırım!
Son derece başarılı ve umut verici bir toplantı olduğunu başta söyleyeyim sonra da eleştirilerimi yine sıralayayım!
Toplantıda sunum yapan ya da müzakerelere katılan bilim insanlarımızın neredeyse tamamı, gençler arasında deizm, ateizm gibi akımların olmadığı konusunda ittifak ettiler. Kelâmcıların, felsefecilerin ve ilahiyatçıların genelde yaptığı budur. Mevcut durum, daha önceki verilere, kalıplara uymuyorsa, yok hükmündedir derler!
Yani şu anda deist ve ateist olduğunu söyleyen gençlerin, 17. Yüzyılda ortaya çıkan deizmin kriterleriyle uyuşmadığı, gençlerin bu akımların felsefesi ya da kriterlerini bilmediği anlaşılıyor.
Başkan Ali Erbaş hocanın tespitiyle, kiliseye, engizisyona tepki olarak doğan Protestanlık ve onun daha da ileri gitmiş hali olan deizm akımı Türkiye’de yoksa, peki tartıştığımız sorunun adı nedir?
Yine toplantıdaki herkesin ittifak ettiği bir başka gerçek, gençlerimizin dine karşı bir tepki içinde olduğu ve her geçen gün dinden uzaklaşıyor olduğudur. Bunun onlarca nedeni sayıldı. Dinden uzaklaşma, dine tepki gösterme gençleri bir yere doğru savuruyor ve gençler bunu deizm ya da ateizm diye dillendiriyor.
Ama bilimsel olarak bu kavram gençlerin durumuyla örtüşmüyorsa, bunu yeniden kavramlaştırmak gerekir. Ben bu fikri savunuyorum. Mesela adına “post-deizm, protest Müslümanlık, neo-Müslümanlık” gibi kavramlarla bu durumu tanımlayabilir miyiz? Bilemiyorum.
Bu benim uzmanlık alanım değil. Bu, tam olarak felsefecilerin, kelâmcıların ve ilahiyatçıların alanıdır. Bunu da toplantıda dillendirdim ve bize yeni kavramlar üreterek, sorunumuzu tanımlamalarını istedim. Kafa sallamalarına bakılırsa, hocalarımın bir kısmı bana hak verdi, bir kısmı gereksiz buldu!
Toplantıda beni mutlu eden bir başka gelişme de, Diyanet İşleri Başkanlığı, imam-hatip ve ilahiyatlar başta, okullarda ve gençlerde deizm, ateizm, nihilizm ve benzeri akımlar var mı, yaygın mı, artıyor mu diye bir saha araştırması başlatmış. Çok önemli ve çok faydalı bir alan araştırması bu. Zira tüm tartışmalarımızda bu akımların arttığına dair elimizde bilimsel bir verinin olmadığı söylendi.
Belki bu araştırmayı sadece bu akımların yaygınlığı için değil de, gençlerin neden dinden uzaklaştığı, neden tepkisel olduğu, neden kültürel olarak dini eğilimleri artsa da, ahlaki olarak farklı yerlere savrulduğunu da tespit etmek faydalı olabilir.
Saha araştırmaları sonucunu merakla bekleyeceğiz. Lakin benim kafamı kurcalayan bir şey var: Nihilizm, deizm ve ateizm sadece gençler arasında mı yaygınlaşıyor? Dine tepki, dinden uzaklaşma, protest yaklaşımlar birçok yaş grubunda gözükmüyor mu?
Eğer cevabımız ‘evet’ ise, o zaman bunu sadece gençlik heyecanı, popülist bir moda, geçici bir öfke tepkisi olarak değerlendiremeyiz. Başka bir şey var demektir.
Acaba diyorum, bu tepkiler ve fikirler, İslâm’ın kendi içinde büyük bir “Rönesans, reform değişim, dönüşüm” dalgasının (bazı kavramlara çok tepki var ama adına ne diyeceksek diyelim) ilk işaretleri olabilir mi?
Her ne kadar toplantıdaki tüm hocalarımız İslâm’da ruhban sınıfının ve engizisyon mantığının olmadığını, dolayısıyla Protestanlık, deizm vb akımların olamayacağını söyleseler de, ben yine de kafama takılan şeyi sormuş oldum.
Her ne olursa olsun, toplantının kıymetli bir çaba olduğunu ve faydasının olacağını belirtmek isterim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.