Üniversite sınav sonuçlarından sonra tercih yapan birçok genç vardı etrafımda. Onların bir kısmı ile konuşma fırsatı buldum. Neye göre tercih yaptılar, neye göre yapacaklar diye ilgiyle takip ettim.
Yine yakın çevremden, aile fertlerimden üniversiteyi bitirip, hayata atılan gençlerle son dönemde çok görüştüm. Nasıl bir gelecek planları var? Nasıl bir işe girmeyi düşünüyorlar? Bunları konuştum.
Bana mail, mesaj ve mektup gönderen ve gelecek konusunda fikir alışverişi yapan gençleri de eklersek bu gruba, aşağı yukarı gençlerin nasıl bir gelecek tasavvuru içinde olduklarını anlamış oldum.
Bunları sizinle ve tabii gençlerle paylaşmak istiyorum.
Üniversiteye başlayacak ya da okulu bitirdikten sonra hayata atılacak bir gencin ilk düşüneceği şey, iyi bir hayat sürmek, refah ve huzur içinde yaşamaktır sanırım. Bu her insanın hakkıdır.
‘Bunun için ne yapmak gerekir?’ diye düşünüyor bir genç. Ve ‘iyi bir meslek edinmek, iyi bir eğitim almak gerekir’ diye cevap veriyor. Bu da doğru.
Ancak ülkemizin son yıllarında “büyük devlet, güçlü devlet, kendi kendine yeten devlet” söyleminin yarattığı bir de psikoloji var.
Teknolojide, ekonomide, enerjide, dış politikada, savunma sanayiinde, iş dünyasında ve daha birçok alanda, milli ve yerli olmak, kendi kendine yetmek gibi bir idealimiz var.
Bu ideali, bu gelecek tasavvurunu kim gerçekleştirecek? Gençler gerçekleştirecek tabi.
O zaman gençlerin hayalleriyle, gelecek planlarıyla, hayata dair hesaplarıyla, ülkenin ve devletin gelecek planlaması arasında bir uyum olması lazım. Sanırım burada biraz sorunumuz var.
Üniversite tercihi yapan gençlerin büyük çoğunluğunun son ana kadar ne istediğini bilmediğini gördüm. Tercih işaretlemesi yaparken bile tereddüt yaşayanları, kararsız kalanları ve bazen boşta kalmamak için öylesine tercih yapanları sizler de görmüşsünüzdür.
Üniversiteden mezun olan her gencin ilk yaptığı şey, KPSS’ye hazırlanmak, sonra bir devlet kurumunda işe girmek için sürekli girişimde bulunmaktır. Hatta kararsız kalıp, öylesine tercihte bulunanlar bile, sosyal medyada kampanyalar yapıp, devletin kadro açmasını, öğretmen ataması yapmasını istiyor.
Oysa AK Parti’nin en büyük planlamalarından biri, obez haline gelen devlet bürokrasisini küçültüp, özel sektörü büyütmek ve istihdam sorununu özel sektör aracılığı ile çözmekti. Bu olmadı. Olmadığı gibi sözleşmeli işçilere de kadro vererek, obeziteyi körükledi.
Bu devletin istihdam ve iş üretme politikalarıyla ilgili bir sorun.
Ben biraz daha gençlerin kendi kişisel gelecek planlarına odaklanmayı tercih ediyorum bu yazıda. Zira, bir gencin en büyük hayali, devlet kapısında iş bulmaksa, bence burada ciddi bir sorun var demektir.
En başta bir genç, büyük hayaller kurmalı. Devlet memuru olmak büyük bir hayal değildir, vasat bir hayaldir. Elbette devlet memuru olmayı küçümsemiyorum.
Lakin hayata yeni başlayan, ülkenin ondan çok şey beklediği bir gencin, enerjiden uzay bilimlerine, kimyadan savunma sanayiine, teknolojiden mühendisliğe kadar ihtiyacımız olan alanlarda büyük hayaller kurması, planlar yapması beklenir.
Yüz bin öğretmen daha istihdam ettiğimizde, iki yüz bin işçiye kadro verdiğimizde, ülke hayal ettiği güce ulaşmaz. Ama yeni buluşlar yapacak, yeni sistemler kuracak, yeni teknolojiler üretecek bin tane genç, ülkenin ekonomik bağımsızlığına ve gücüne çok büyük katkı sağlar.
Bu konuları konuştuğumuz gençlerin neredeyse tamamı, bana hak veriyor ama bunun için kendilerinin yönlendirilmesinde bir sorun olduğunu söylüyor ısrarla.
Bunun bir orta yolunu bulmak lazım.
Ortaokulda, lisede çocuğa büyük hayaller kurmayı öğretmek, ülkenin tam olarak neye ihtiyacı olduğunu anlatmak ve ona göre bir genci yönlendirmek, sorunun bir kısmını çözer. Bu devletin milli eğitim politikasını ilgilendirir.
Bir aile, çocuğunu devlet memuru olsun diye motive etmek yerine, büyük hayaller kurup, büyük buluşlar yapıp, ülkesine ve milletine en iyi hizmeti yapacak şekilde yetiştirirse, bu da sorunun bir diğer kısmını çözer. Bu da ailelerin görevi.
Bir genç de ‘kapağı devlet kapısına atma’ fikrinden vazgeçip, ‘ben ülkemin ihtiyacı olan bir şey yapmalıyım’ diye kendine hedef koyarsa, o zaman her şey değişir.
Komik videolar izlemek yerine, büyük buluşları, teknoloji devrimlerini, başarı öykülerini izler. Kuru milliyetçilik sloganı atmak yerine, aklı başında şeyler okumaya başlar. Kendine sosyal medya fenomenini rol model seçeceğine, ülkesinin kıymetli insanlarını örnek alır. Bu da gençlerin görevi.
Yani özetle, aile, devlet (milli eğitim) ve genç, ortak bir hedef ve bir ortak hayal için birleşirse o zaman, ortaya muhteşem bir sinerji çıkar.
Unutmayalım, bir devleti ve bir milleti bekleyen en büyük tehlike, gençlerinin büyük hayaller kuramamasıdır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.