Mantar gibi çoğalan bir sosyal medya ajansı, bir belediyeye proje teklifinde bulunur. Proje, Türkiye’nin en ünlü sosyal medya fenomenleri ile belediye başkanını bir araya getirmek, belediye çalışmalarını bu fenomenler aracılığı ile tanıtmaktır. Yüzbinlerce takipçisi olan fenomenlere bu buluşma için ayrı ayrı ücretler ödenir.
Başkan fenomenlerle buluşur. Hepsi genç ve sıra dışı tiplerdir. Kim amuda kalkarak, kim bademcikleri gözükene kadar ağzını açarak selfi çekip hesaplarından paylaşır.
Yutuber olanlar hemen oracıktan yaptıkları canlı yayınla, “ponçik başkan” analizleri yapar. Herkes ‘happy’dir. Zira paylaşılan fotoğraflar ve videolar on binlerce kez ‘RT’ ve ‘like’ alır.
Başkana projeyi sunan ajans bir de sosyal medya etkileşiminin analizini yapar. Sonuç “yeme de yanında yat” denecek kadar muhteşemdir.
Başkan güçlü bir PR yaptığını, seçmenleri etkilediğini ve bu işten kazançlı çıkacağını düşünerek, whatsapp statüsünü ‘happy’ yapar.
Lakin kısa süre sonra oradaki fenomenlerin fotolarını belediyenin sitesinde gören vatandaşlardan şikâyet yağar. Kimi, oradaki boynunda dövme olan, NYC şapkalı çocuğun kendisini nasıl taciz ettiğini, DM mesajlarından örneklerle anlatır. Kimi bu fenomenlerin küfürbaz videolarını, mesajlarını paylaşır.
Bu da yetmez, emniyetin yaptığı operasyonlarda fenomenlerin bir kısmı uyuşturucu satıcılığından, bir kısmı da fuhuş organizasyonundan gözaltına alınır.
Belediye başkanı, çağırmadığı diğer fenomenler tarafından linç edilir ve bir güzel pestile çevrilir. Durum statüsü “sad face” olur.
Başkanın bu projeye kanmasının en önemli nedeni, ‘fenomen’ denen bu dengesiz insanların takipçi sayısına kapılmasıydı. Milyonlarca kişinin takip ettiği bir insanın uyuşturucu satıcısı ya da fuhuş organizatörü olmasına imkân yoktu ona göre.
Sadece başkan değil, birçok siyasetçi, bürokrat artık insanları sosyal medya hesapları ve takipçilerine göre değerlendiriyor.
Mesela bir bakanlığa sosyal medya üzerinden şikâyette bulunan bir kişinin takipçi sayısı binin altındaysa, şikâyet ‘klavye altı’ ediliyor. On bin ve üzeri tüm şikâyetler ise anında cevaplanıyor.
Medya dünyası ise tam olarak takipçi sayısına göre hiza almış durumda. Bir televizyon programına davet edilecek kişinin takipçi sayısı önemli kriter artık.
Şahsen köşe yazarı olarak “ezik” durumdayım. Zira en az takipçisi olanlardan biriyim. Geçenlerde bir genç soruyor bana, “Bunca yıllık gazetecisiniz ama takipçisiniz çok az. Sizi beğenmiyorlar mı!?”
Oysaki onun takip ettiği ‘yazar/yorumcu/analist/yayın yönetmeni/konferansçı/danışmanın’ (tüm bu sıfatları tek başına taşıyor adam) 600 bin takipçisi var. Adamın daha önce psikolojik tedavi gördüğü ve dengesizliğinin her yazısına yansıdığı onun için önemli değildir…
Takipçi sayısının çokluğu nedeniyle köşe yazarı, tv programcısı, yorumcu ve danışman yapılanların sayısı o kadar çok ki, hepsinin ayrı “story”si var.
Kız istemeye giden bir babanın en çok gururlandığı şeyler de değişti: “Oğlum diye söylemiyorum ama İnstagram’da takipçi sayısı yüz bini aştı. Facebook hesabından bir paylaşım yapıyor, Allah sizi inandırsın en az Trump’ınki kadar ‘like’ alıyor. Ellerinizden ‘kiss’ eder.”
Size şaşıracağınız bir şey söyleyeceğim ama şaka sanmayın. Ünlü bir hatip Diyanet İşleri Başkanlığı’na aday gösterilmiş, ismi en üst makamların önüne kadar gelmişti. En önemli özelliğinin ise popülaritesi ve takipçi sayısı olduğu ciddi ciddi söylenmişti o zaman. Neyse ki olmadı.
Artık devlet kurumlarına elaman alınırken ya da Cumhurbaşkanı’na biri önerilirken sosyal medya hesaplarındaki takipçi sayısı da not olarak düşülüyor. Sanırım belediye başkan adaylarının durumu da aynı.
Bu işlerden anlayan bir arkadaşım beni teselli etti: “Abi üzülme yardımcı olalım sana”. “Ne yapacaksın” dedim.
“Ya şöyle yüz bin takipçi satın alalım sana. Öyle atla-deve değil, 250 TL tutar. Haa bunlar boot hesap değil, organik! Sonra takipçi arttırma taktikleri var onları uygularız. Senin yazılarının okunma oranlarını arttırmak için bir çalışma da yaparız. Günlük yüz bin tıklama alırız bir yerden. O da 100 TL falan.
Bir iki fenomen de seninle polemik yapar. Oradan yürürsün. Ha Twitter’da Trend Topic olmak için kampanya var şu sıra. 250 TL’ye kadar düştü. Onu da yaptık mı tamamdır. Valla şöhret olursun on günde.”
Toplamda 1200 TL hesap çıkarttı bana. Buna karşılık yüz binden fazla takipçim, iki defa TT olma ve ünlü iki fenomen hesabında adım geçecekti. Sudan ucuz!
Anlayacağınız, “Bana takipçi sayını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” bir ata sözü olmak üzere. Allah sonumuzu hayretsin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.