Dış politikanın oynak cilvesine bakın! Avrupa’da hangi ülkede seçim olduysa ilk yaptığı şey Türkiye ile kavgaya girişmek olmuştu. Seçim yarışında geride kalanlar da genellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklenip, polemik yapmak için uğraştı.
İngiltere’de Brexit kampanyasında “biz çıkmazsak Türkler gelecek” diyen ayrılma yanlılarıydı. Hollanda’da, Türkiye ilişkileri kesmek için uğraşan, bakanımızı alıkoymaya kalkan, iktidar ve aşırı sağcı muhalefet partileri neredeyse ortak hareket etti.
Almanya’da tüm partiler seçim kampanyalarında Türkiye’ye yüklendiler. Avusturya’da her fırsatta Türkiye’ye laf eden ve şimdilerde camileri kapatmak isteyen sağcı parti lideri Kurz iktidar oldu.
Fransa’da Le Pen’in gerisinde kalmamak için Macron bile Türkiye ve Erdoğan aleyhine epey laf söyledi.
Peki neden?
Tüm bu ülkelerde seçimler vardı ve seçimlerde aşırı sağ hep yükselişteydi. Onların oyunu almak için uğraştılar.
Şimdi ne oldu?
Reel politiğe geri döndüler. Dikkatinizi çektiyse Avrupa ülkelerinde Türkiye ve Erdoğan aleyhine artık demeç falan yayınlanmıyor neredeyse.
Artık yeni ittifaklara, güvenlik ve ekonomi politikalarına ihtiyaçları olduğunu söylüyor Avrupa.
ABD-Türkiye geriliminde biri birini ardında Türkiye’ye destek açıklamaları yağıyor. “Her hafta Erdoğan’la görüşmek zorundayım” diyen Macron bile şu sıralar can ciğer kuzu sarması hallerde Erdoğan’ı arıyor sürekli.
Avrupa ile telefon trafiği o kadar yoğunlaştı ki, insanlar ‘ne oluyor, savaşa mı gidiyoruz?’ diye şüphelenemeye başladılar. Savaşa girdik zaten, ekonomik savaş. “ABD VS. tüm dünya” ekonomik savaşı bu.
ABD’nin çatlak başkanından tekmeyi yiyen savunmaya geliyor. Şimdi ABD yeni gol atmasın diye baraj oluşturuyor hepsi.
Son günlerde en aklı başında ve ayakları yere basan konuşmayı Almanya Dış İşleri Bakanı ve Fransa Cumhurbaşkanı yaptı.
Geçtiğimiz hafta düzenlenen 16. AB büyükelçiler toplantısında yapılan konuşmalara bakılırsa, bir zamanlar bizimle akla zarar bir üslupla ve tarzda kavga eden tüm devletlerin yelkenleri inmiş, aklı başına gelmiş, reel politiğin gereğini anlamışlar gibi.
Alman Dış İşleri Bakanı’nın konuşmasını okumakta fayda var:
“Avrupa artık Rusya ve Çin ile birlikte ABD’nin hasmı olarak tanımlanıyor ve eşzamanlı olarak NATO ittifakı sorgulanıyorsa o zaman bu salt retorikten ibaret bir konu değildir. Yeni bir stratejik gerçeklik oluşmakta ve bizler de bununla başa çıkmak zorundayız. Bu nedenle ABD ile yeni ve dengeli bir ortaklığa ihtiyacımız var…
ABD aniden, bizlerle görüşmeden, çoğu zaman da somutlaştırmadan Rusya, Çin, Türkiye gibi en önemli ticaret ortaklarımıza yaptırım uyguladığında bu Almanya ve Avrupa’yı da etkiliyor. Buna karşı harekete geçmek zorundayız ve Avrupa’nın ticaret ve finans politikalarındaki bağımsızlığını güçlendirmek zorundayız” (DW.com).
Bu görüşler, Avrupa’nın yeni güvenlik, ekonomi, dış politika ve enerji politikaları üretmek zorunda kaldığının itirafıdır.
Bu itirafı aynı toplantıda konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Macron daha ne biçimde ifade etti:
“Avrupa, güvenliği için sırtını daha fazla ABD’ye yaslayamaz. Avrupa’nın güvenliğini sağlamak bize bağlı” (DW.com).
ABD’nin, sadece Trump’ın dengesizliğinden kaynaklanan bir politika değişikliğine gittiğini söylemek saflık olur. Daha derin ve daha uzun vadeli bir politika değişikliği var. Avrupa da bunu gördü ve bundan korkuyor.
O zaman herkesin aklını başına toplaması gerekir. AB, Rusya ve Türkiye ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda.
ABD’nin, Avrupa Birliği’ni hasım gördüğü bir anlayış, artık tüm Avrupa kamuoyuna hakim. Ki doğru da.
Bu durumda yaşlı Avrupa’nın kendi geleceği için yeni alternatifler üretmesi şart. Bunun başında da güvenlik ve ekonomik ilişkiler gelir.
Güvenlik için dünyanın en güçlü 6. ordusuna ve genç nüfusuna sahip Türkiye, ve kadim tehdit gördüğü Rusya’ya ihtiyacı var. Ekonomi için de Asya pazarına.
Aslında ABD, Avrupa’yı da bu nedenle dövüyor. Çin’le gireceği savaşta kimin yanında olacağına karar vermesini istiyor. Rusya, Çin ve onların müttefikleriyle tıpkı kendi gibi ilişkileri kesmesini istiyor. Ama Avrupa zaten sallantıda olan ekonomisi ve siyasi birliği için buna yanaşmıyor. Rusya, Çin, İran, Türkiye onun için büyük pazar.
Avrupa, bir yanda ABD, bir yanda da kendi içinde yükselen aşırı milliyetçilik ve ırkçılık arasında sıkıştı. Lakin hantal ve eski kafalı olduğu için yeni manevralarla alternatifler üretecek kabiliyeti bulunmuyor.
Bence Türkiye’nin tam bu sıralar güçlü bir Avrupa çıkarması yapma zamanı geldi. Hem ABD’ye bir cevap, hem de yeni ittifaklar için zihin açıcı önerilerde bulunabilir. BRİCS bunlardan biri neden olmasın?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.