Yapısal reform versus dua

04:0015/12/2020, Salı
G: 14/12/2020, Pazartesi
İsmail Kılıçarslan

Zihnimi zorladım epeyce. “Ben bu Mahfi Eğilmez’i ilk nereden hatırlıyorum?” diye. Sonunda buldum. 2001 ekonomik krizinin birkaç ay öncesinden. Mahfi Eğilmez ile kankası Asaf Savaş Akat ekranlardan hepimizi Türkiye ekonomisinin güllük gülistanlık olduğuna, herhangi bir krizin asla beklenmemesi gerektiğine ikna etmeye çabalıyorlardı. Doğrusu bu ya, ben Mahfi Eğilmez’i Türkiye IMF’ye borcunu sıfırladığında da, dolar 1,5 lira civarındayken de Türkiye ekonomisinin geleceğini böylesi tutkulu, böylesi

Zihnimi zorladım epeyce. “Ben bu Mahfi Eğilmez’i ilk nereden hatırlıyorum?” diye. Sonunda buldum. 2001 ekonomik krizinin birkaç ay öncesinden. Mahfi Eğilmez ile kankası Asaf Savaş Akat ekranlardan hepimizi Türkiye ekonomisinin güllük gülistanlık olduğuna, herhangi bir krizin asla beklenmemesi gerektiğine ikna etmeye çabalıyorlardı. Doğrusu bu ya, ben Mahfi Eğilmez’i Türkiye IMF’ye borcunu sıfırladığında da, dolar 1,5 lira civarındayken de Türkiye ekonomisinin geleceğini böylesi tutkulu, böylesi inançlı savunduğunu görmedim.

“İnançlı” dedim değil mi? Çünkü günün sonunda iktisat alanında da özellikle bir gelecek projeksiyonu yapıyorsanız bir miktar “inanç” ile konuşmak zorundasınız. İktisatta “şöyle yaparsak şöyle şöyle sonuçlar ortaya çıkar” cümlesi en nihayet bir parça inanç barındıran bir cümledir. Yüzde yüz kanıtlanabilir ve sonuç vereceği kesin şeylerden değil de “beklenti”den söz ediyorsunuzdur zira. Aksi halde Mahfi Eğilmez’in 2001’de kurduğu “Türkiye ekonomisi şahane gidiyor, kriz mriz olmaz” cümlelerinden hareketle onun son derece kötü bir iktisatçı olduğunu düşünmemiz gerekirdi. Oysa ben o gün bugün en fazla “dilekleri gerçekleşmemiş bir iktisatçı” diye konumluyorum beyefendiyi zihnimde. Daha doğrusu “konumluyordum.” Artık Eğilmez benim için “çok temel kavramları birbirine karıştıran az gelişmiş bir zihin” örneği.

Çünkü şunu yazdı, yazabildi: “21. yüzyılda yağmur duasına çıkan insanlara yapısal reformları anlatamazsınız.”

Tek hücreli bir canlı olan “aydınımsı” tam olarak budur işte. En temel kavramları birbirine karıştırarak kendi zihin bulanıklığını, kendi ideolojik körlüğünü yaygınlaştırmak ister. Bunu belli oranda başardığı günlerin özlemiyle yanar, tutuşur.

Yapısal reformlarla duanın birbirine karşı olduğunu, ikisinin bir “karşıtlık alanı” oluşturduğunu düşünmenizi normal bulabilmemiz için 1700’lü yılların İngiltere’sinde yahut Almanya’sında yaşamanız gerekir. Zihnen o yüzyılda kalmanız gerekir. Bu da sizi nereden baksanız modası geçmiş bir gerici, bir yobaz kılar.

En genel anlamda din ile bilimin, inanç alanıyla akıl alanının birbirine karşıt olduğunu savunabilmek bugün için epeyce büyük ve cesur bir yobazlık biçimi. Bunu savunan kişinin zihninin en iyi ihtimalle 1870’lerde kaldığına işaret eder zira. Oysa nasıl derler “dünya çooook değişti be usta.”

Mesele yağmur duası değil mi? Eğilmez unutmuş olabilir, ona hatırlatalım. Önce İstanbul, ardından da tüm Türkiye’de su alanının en büyük yapısal reformlarını “yağmur duasına inanan, çıkan biri” gerçekleştirdi. Hem yağmur duasına çıktı hem de barajlar, dere ıslahları, su kanalları vd. yatırımlarla evlerimizde kesintisiz su kullanmamızı temin etti. Onun İstanbul’a yaptığı su yatırımları sayesinde her sabah duş alabiliyoruz. Aksi takdirde 5 günde bir 6 saat verilen suyla bidon dolduruyor olacaktık. Hoş, “bidon kafalı” olan hala biziz tabii.

“Tek bir örnekle şey olmaz” diyebilir şimdi Mahfi Eğilmez. O halde örneği çeşitlendirelim. Sağlık alanında Cumhuriyet tarihinin en büyük yapısal reformunu da “hastalanınca Ya Şafi” diyerek Allah’ın iyileştiriciliğine sığınan birileri gerçekleştirdi. Lojistik alanının yapısal reformlarını da yola çıkarken “Sefer duası” eden, yolculuk bitince yol sadakası vermeyi alışkanlık haline getiren birileri başardı. Yahu daha hangi örneği vereyim bilmem ki. Misal askerimize “her attığınız isabetli olsun, Hz. Hamza yoldaşınız olsun” diye dua eden adamlar İHA’sından SİHA’sına, gemisinden tüfeğine, roketinden helikopterine her türlü yapısal reformun anasını ağlattılar.

Mahfi Eğilmez’e anlatır gibi anlatayım. Demek ki “yapısal reform yapmak” ile “dua” arasında sizin yobazca düşündüğünüz gibi bir karşıtlık yok. Demek ki hem dua hem tedbir, hem dua hem reform, hem dua hem devrim aynı anda olabilen şeyler. İnandığımız dinin Peygamberi olan Hz. Muhammed(s.a.v) hem geceleri gözleri kan çanağına dönene kadar dua etmiş hem de gündüzleri adı Yesrib olan o küçücük şehri Medine haline getirmek için milyon tane yapısal reformu hayata geçirmiştir.

Bir dakika. Pardon. Özür dilerim. Mahfi Eğilmez’in “yapısal reform” dediği, Türkiye’nin ekonomisini doğrudan uluslararası konsorsiyumlara devretmekse, IMF’ye boyun eğmekse bir dua edelim hemen: “Allah yazdıysa bozsun.”

“Yok yahu, Eğilmez yapısal reform derken onu kastetmiyordur” mu dediniz? E o zaman benim babam, 2001 krizinde ülke ekonomisi bir konsorsiyuma devredilmişken, IMF zangoç gibi tepemizde beklerken niye olanca coşku ve inancıyla savunuyordu “yapısal reformları?” Anlatın da bilek.

#Yapısal reform