Türkiye’nin Parazit’i nerede?

04:0017/12/2019, Salı
G: 17/12/2019, Salı
İsmail Kılıçarslan

Büyük, çok büyük film bence Bong Hoon-ho’nun başyapıtı Parazit. Zekice kurgulanmış senaryosu, yönetmenin oluşturduğu olağandışı atmosfer, barındırdığı şahane sürprizler, başta Kang-Ho Song olmak üzere ortaya konulan nefis oyunculuklar, hatta kusursuz görüntü yönetimi falan değil filmi başyapıt haline getiren, başka çok başka bir nedenle ‘büyük film’ Parazit.Bong Hoon-ho, belirgin bir taraf tutma refleksine düşmeden üç aileyi odağa koyarak bugünün Güney Kore’sinde aklına takılan hemen her hususa

Büyük, çok büyük film bence Bong Hoon-ho’nun başyapıtı Parazit. Zekice kurgulanmış senaryosu, yönetmenin oluşturduğu olağandışı atmosfer, barındırdığı şahane sürprizler, başta Kang-Ho Song olmak üzere ortaya konulan nefis oyunculuklar, hatta kusursuz görüntü yönetimi falan değil filmi başyapıt haline getiren, başka çok başka bir nedenle ‘büyük film’ Parazit.

Bong Hoon-ho, belirgin bir taraf tutma refleksine düşmeden üç aileyi odağa koyarak bugünün Güney Kore’sinde aklına takılan hemen her hususa net, berrak, sözünü esirgemeyen eleştiriler getiriyor. Üstelik bu eleştirileri de ‘dikkat, eleştiri yapıyorum’ deme ihtiyacı duymaksızın koyuyor ortaya. Filmi büyük, çok büyük yapan husus da burada gizli işte.

Teknoloji, hava kirliliği, ekonomik dengesizlik, Kore eğitim sistemi, zenginler, fakirler, alt sınıflar, üst sınıflar, uyanıklar, saflar, yerleşik davranış kalıpları, özentilik, hatta Kuzey Kore lideri... Aklında ne varsa bütün itirazlarını tabiri caizse takır takır sıralıyor ve bunu tereyağından kıl çeker gibi ustalıkla yapıyor. Dahası ‘sanatın içinde kalarak’ ve hiçbir karakterin (belki bir miktar şoför baba hariç) yanında saf tutmadan başarıyor bunu.

Filmi, mideme yumruk yemiş gibi izleyip bitirdikten sonra sordum başlıktaki soruyu: ‘Türkiye’nin Parazit’i nerede?’

Hadi işinizi kolaylaştırayım. ‘Benim gibi yandaşların (ne demekse artık) Bong Hoon-ho’nun yaptığını yapacak cesareti yok’ diyeyim de bir rahatlayın önce. Hatta ‘hah gördün mü?’ falan deyin. Ne de olsa ne yazıp ne yazamayacağımıza, neyi eleştirip neyi eleştiremeyeceğimize dair her sabah AK Parti Genel Merkezi’nden yahut Külliye’den tamimler, talimatlar aldığımızı düşünerek bir konfor alanı ediniyorsunuz kendinize. Sıkıntı yok yani.

Yandaşlık böyle de güya yandaş olmayanlarda durum farklı mı? Yarım yamalak alt sınıf eleştirisi, yarım yamalak orta sınıf eleştirisi, yarım yamalak politik eleştiri dışında yaşadığımız ülkenin ‘hakiki sorunlarına temas etme gücü olan’ sanatçı kaldı mı memlekette?

Mesela terör meselesini taraf tutmadan anlatabilen bir sinema yönetmenimiz var da ben mi kaçırdım gözden? Mesela üst sınıfla orta sınıfı karşılaştırıp sonucu bize bırakan ve ‘vay be’ diyeceğimiz bir film çekildi de haberim mi olmadı? Mesela yerleşik davranış kalıplarımızın üzerine cesaretle giderek bunlara itirazlarını sıralayan bir öykücümüz, bir ressamımız, bir romancımız mı var?

Varsa yoksa politik tarafımız üzerinden geliştirdiğimiz sığ bir takım itirazlar. Varsa yoksa ya Türkiye’nin ya da daha kötüsü dünyanın ‘verili iktidar dili’ etrafında kurgulanan ‘sanatçı pozları.’

İktidar neye izin veriyorsa onu destekleyip neye karşı ise onu eleştirmenin adı sanatçılık değil goygoyculuk olabilir en fazla. Ve evet, buradaki ‘iktidar’ lafzından Türkiye’deki politik iktidarı anlayacak kadar sığ birinden de sanatçı değil ‘dangalak’ olarak söz edebiliriz ancak.

Buna biraz ‘hakemlik’ gibi bakmak lazım aslında. Gördüğünü amasız, fakatsız, hiç kimseden korkmadan ‘çalabilme kabiliyeti’ sizi iyi hakem yapar. Brüksel’in herhangi bir fonundan, Paris’in herhangi bir ödülünden, Londra’nın herhangi bir burun kıvırmasından korkarak, büyük kültür endüstrisinin izin verdiği kadar muhalif olarak, bütün verili itiraz dilini küresel bir ortalamayı tutturma yolunda harcayarak sanatçı olunmaz, ortaya Parazit konulmaz.

Böyle yapınca olunabilecek şeydir parazit, yapılabilecek şey değil.

#Bong Hoon-ho
#Parazit
#Film