Aynı gün, peş peşe İslâmcıların “müsebbip” olarak kodlandığı iki tuhaf olaya şahit oldum.
İlki bence eğlenceli bir görüntü... Her biri instagramda şaldır, etektir satarak seyyar tezgâh açan bir miktar başörtülü kız “seri köz getir kardeşim insanı” oldukları her hallerinden belli kocişleriyle bir deniz aracında zevksiz Ben Fero’nun zevksiz Jenga şarkısı eşliğinde olağanüstü zevksiz şekilde dans ediyorlar. İçlerinden birinin çekip canlı olarak yayınladığı görüntüleri izleyince “bu ne zevksizliktir, Allah çoluğumuzu çocuğumuzu bu zevksizlikten korusun” duası etmenin dışında bir şey yapmadım. “Kendilerince eğlenmeye çabalayan ve bunu pek de beceremeyen başörtülü Demet Akalınlar, muhafazakâr Ben Ferolar ülkemizin bir çeşit gerçeği haline geldi. Bundan kaçış yok” diye belli belirsiz düşündüğümü de ekleyeyim. Ne kadınları suçladım ne de kocalarını. Gerçeği suçlayamazsınız zira. Sadece anlamaya çabalayabilirsiniz. “Zevksizlik demişsin, o suçlama değil mi?” diye soracaklara cevabım nettir: “Sorma yoksa ağzına fırın küreği ile vururum. Zevksizlik zevksizliktir. Nerede olsa tanımak ve tanımlamak boynumuza borçtur.”
Üşenmedim. Bu eğlenceli ve ibretlerle dolu videonun paylaşımlarının altındaki yorumlara baktım. Halkımız, bu dans görüntüsünün -sanki suçmuş gibi- asıl suçlusunu ilan edivermişti: “İslâmcılar.”
Önce şunu düşündüm. Bu görüntüdeki ablalarla abiler İslâmcılık denilen şeyi bilirler mi? Cevap netti: “İslâmcılığın ‘i’sini bile bilmezler.” Gerçi haksızlık etmeyeyim. Belki Abdülhamit’in bir Osmanlı padişahı olduğunu, Mehmet Akif’in de İstiklâl Marşı’nı kaleme aldığını biliyorlardır. Stalin ile Troçki’nin ismini bilmek birini “Marksist” yaparsa bu abilerle bu ablalara da pekâlâ “İslâmcı” diyebiliriz yani.
Sonra da şunu düşündüm. “İslâmcılığı ile bildiğimiz, tanıdığımız insanlar böyle bir atmosferin oluşturulmasına katkı verdiler mi? Topluma böyle önerilerde bulundular mı?” Adnan Oktar’ı “İslâmcı” kabul etmeyeceksek (ki öküz değilsek etmeyelim) topluma bunu öneren bir tek, tek bir, bir tanecik bile İslâmcı tanımıyorum.
Şunun payını bir kenara ayırayım yine de. Benim “İslâmcı” tanımımla toplumun “İslâmcı” tanımı birbirinden ayrışmış, uzaklaşmış olabilir. Kabul. Ancak şu var. Ben nasıl sosyal demokratlara, Kemalistlere “sosyalist” demiyorsam onlar da bir zahmet muhafazakâr demokratlara, instagram fenomenlerine, lümpenlere falan “İslâmcı” dememeyi öğrensinler. Önce tanımda anlaşalım yani.
Gelelim bu kadar eğlenceli olmayan ikinci meseleye. Akit TV’de Fatin Dağıstanlı diye biri var. Ali Karahasanoğlu ile bir program yapıyorlar. Programda Milli Gazete’nin şehit Muhammed Mursi ile ilgili attığı “Saraydan zindana, zindandan şehadete” manşetinin üzerinde tepinerek şöyle diyor Dağıstanlı: “Size Recep Tayyip Erdoğan’ı yedirmeyeceğiz. Saadet Partililer, Temel Karamollaoğlu, güya İslâmcılar, güya ümmetçiler. Size Reis’i yedirmeyeceğiz.”
Şöyle düşünmüş belli ki Dağıstanlı kişisi: “Saray dedikleri külliye. Demek ki bu Saadet Partililer, Reis’i külliyeden zindana atıp oradan da idam edecekler.” Bana daha ziyade “gerçeklikle bağını koparmış, akıldan müsellah bir yorum” gibi gelen bu düşünceyi bir noktaya kadar anlayışla karşılarım. Takıldığım yer orası değil. Takıldığım yer, bütün bir varoluşunu da, bütün bir sosyal-entelektüel sermayesini de İslâmcılığa borçlu olan Akit’in televizyonunda bir adamın gölge boksu yaparak, karanlık köşelere saklanarak “güya İslâmcılar, güya ümmetçiler” diye şarlaması. Üstelik karşısında da eğer redd-i miras yapmadıysa İslâmcılığı ile maruf Ali Karahasanoğlu oturuyor.
Bu noktada derdim de çok net, sorum da çok net: “Kim ulan bu güya İslâmcılar, güya ümmetçiler?” Adam gibi isim verip meydan ortasına çıkamıyorsan niye kıvranıp duruyor, niye “-mış gibi” yapıyorsun?
Sayın Dağıstanlı ve Sayın Karahasanoğlu. “Reis’i saraydan indirip zindana, oradan ipe götürmek isteyen güya İslâmcıları, Reis’i yemek isteyen ümmetçileri” tek tek, isim isim, grup grup faş etmezseniz nazarımda bir pul kadar değeriniz olmayacaktır bundan sonra.
Bunu yapmanız namus borcudur da bir bakıma. Başkan Erdoğan’a böylesi bir hainliği hangi İslâmcılar yapmak niyetindeyse bilelim de ilgili tedbirleri alalım. Yok eğer böyle bir şey yok da “sallıyorsanız” onu da bilelim de sosyal mesafemizi ona göre ayarlayalım. Boşuna hastalık bulaşmasın.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.