Çocukları kim koruyacak?

04:006/07/2019, Cumartesi
G: 6/07/2019, Cumartesi
İsmail Kılıçarslan

10 yıl kadar önce izlediğim ve adını belli belirsiz “çocuklar nereye gitti?” olarak hatırladığım bir belgesel, hem Avrupa’daki doğum oranlarının düşüklüğü hem de modern hayatın yeni kuralları üzerinden çocukların “sokakta” olmadığını anlatıyordu. Boş parklar, daha da boş arsalar hüzünlü hüzünlü arz-ı endam ediyordu belgeselde.Üzülmüştüm. Hem de çok üzülmüştüm. Bizim ülkemizde durumun çocuklar lehine daha iyi olmasına da şükretmiştim.Aradan geçen 10 yılın sonunda, çocukların “kapalı” kalmasından

10 yıl kadar önce izlediğim ve adını belli belirsiz “çocuklar nereye gitti?” olarak hatırladığım bir belgesel, hem Avrupa’daki doğum oranlarının düşüklüğü hem de modern hayatın yeni kuralları üzerinden çocukların “sokakta” olmadığını anlatıyordu. Boş parklar, daha da boş arsalar hüzünlü hüzünlü arz-ı endam ediyordu belgeselde.



Üzülmüştüm. Hem de çok üzülmüştüm. Bizim ülkemizde durumun çocuklar lehine daha iyi olmasına da şükretmiştim.

Aradan geçen 10 yılın sonunda, çocukların “kapalı” kalmasından çok daha vahim bir üzüntüyle karşı karşıya bıraktı beni hayat. Şimdi sorum şu: Çocukları kim koruyacak?

Hayır. Çocuklarımızın sosyal medya ve internet karşısındaki savunmasızlığından bahsetmiyorum. Modern hayatın getirisi olarak “yapayalnız” büyüyen çocuklardan da söz etmiyorum.

Doğrudan doğruya pedofili yaygınlaşmasından ve doğrudan doğruya cinsel oryantasyon sapmalarından bahsediyorum.

Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz günlerde LGBT’nin “onur yürüyüşü” yapıldı dünyanın hemen her yerinde. Sanki sözleşilmiş, üzerinde anlaşmaya varılmış, ortak bir plan yapılmış gibi “onur yürüyüşleri” adlı etkinliklerin hemen hepsinde “eşcinsel görünümlü çocuklar” vitrindeydi.

“Eşcinsel görünümlü çocuklar” diyorum zira eşcinselliğin “genetik” değil “sosyal yatkınlık” ile tercih edildiğini ortaya koyuyor pek çok araştırma. Yani eşcinsel doğulmuyor, fıtrattaki bir bozulma, bir sapma nedeniyle eşcinsel olunuyor. Bu yanıyla ben, eşcinselliği bir “hastalık, bozukluk” olarak tanımlayan araştırmaların yanındayım ve “onarım terapisi” çalışmalarının verdiği olumlu sonuçlardan haberdarım. Ve evet, dini inancım gereği de günahkârdan değil, günahtan nefret ediyorum. Eşcinsellik ile -inancım gereği elbette- bütünüyle şiddet dışı olarak mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Fakat bu bambaşka bir bahis… Şimdi mesele çocuklarımız. Çocuklarımızı kimin koruyacağı?

Konuyu derinleştirmek için Murat Soydan’ın, derlediği bilgilerden haberdar etmek isterim sizi. Ne demek istediğim daha da netleşir böylece. Hemen hatırlatayım, okuyacaklarınız biraz rahatsız edici olacak.

Öncelikle, İngiltere’de uzmanların işi müptezel pedofillere “çocuk görünümlü seks oyuncakları” tavsiye etmeye kadar vardırdığını söyleyeyim. Korkunç bir gerçeklik yani pedofili modern dünya için. Ardından, müptezel pedofillerin “biz sapık değiliz, sadece tercihlerimiz farklı” kampanyası yürüttüğünü ve bu kampanyada da oldukça başarılı olduklarını hatırlatayım.

Murat Soydan’ın iyi yapılmış araştırmasından öğreniyoruz ki Los Angeles’taki onur yürüyüşünün önünde 8 yaşında, kadın makyajı yapılarak ve kadın elbiseleri giydirilerek “travesti görünümü” verilmiş bir çocuk vardı bu sene. New York’taki yürüyüşçüler eli artırmış, 8-9 yaşındaki “kadın görünümlü” erkek çocuklara cinsel figürlü danslar yaptırıyorlardı. Ve o ünlü söyleşi. 8 yaşında kadın görünümlü bir erkek çocuk şöyle diyordu ekrana: “Bence herkes istediği her şeyi yapabilir. Aileniz bundan rahatsızsa yeni bir aile bulursunuz. Arkadaşlarınız bundan rahatsızsa yeni arkadaşlar edinirsiniz.”

Hadi başka yerden ilerleyelim. Brezilya’dan bir haber: “Lezbiyen çift 9 yaşındaki oğullarını cinsiyet değiştirme ameliyatına zorladı. Çocuk ameliyat sırasında öldü.” Bir başka haber: “Amsterdam’da yaşayan ve oğlunu bir kız çocuğu gibi büyüten anne, oğlunun ‘karnımda bebek taşıyamayacağım’ diyerek ağladığını söylüyor.” Hadi bir başkası: “İngiltere’de bir okulda 17 zihinsel engelli öğrenci cinsiyet değiştirdi. Polisler okuldaki bir öğretmenin öğrencilere ‘yanlış cinsiyettesin’ propagandası yaptığını ortaya çıkardı.”

Örnekleri uzatmak mümkün ama gerek yok.

Toplamda şu. Eşcinselliğin, “sadece eşcinsellik” olarak kalmadığı bir vasata ulaştı dünya. 5 yaşından itibaren “LGBT’ye pozitif ayrımcılık” kapsamında etkinliklere, derslere, hatta kamplara alınan çocuklar cinselliği son derece yanlış bir yerinden keşfetmeye başlayarak ve “istediğim her şeyi yaparım, özgürlüğüm sınırsızdır” cümlesinin büyüsüne kapılarak “pedofili pazarının tazecik ürünlerine” dönüştürülüyor.

“Ailenin korunması”, “neslin devamlılığı” gibi son derece önemli hususları geçtim. Çocuk yahu bunlar. Çocuklarımız. “Fıtrat suikastı” ile LGBT lobisine, müptezel pedofillere malzeme ediliyorlar.

Şunu da söylemeden geçmeyeyim. “LGBT birey” olmak başka bir şey, LGBT etkinliği adı altında tüm dünyaya pazarlanan iğrençliğin maşası olmak başka bir şey. Bugün bu iğrenç lobiye türlü gerekçelerle destek verenler yarın öbür gün “çocukları kim koruyacak?” sorusuyla yüzleşmek zorunda kalacaklar.

Ve hayır. Sakın bana “ama vakıf yurdunda…” falan diye başlayan o iğrenç propaganda ile gelmeyin. Pedofili pedofilidir, fıtrat bozukluğu fıtrat bozukluğudur. Nerede, nasıl ortaya çıkarsa çıksın ortadan kaldırılması gerekir. “LGBT etkinliği” adı altında ortaya çıkan o pislikle de, başka yerlerde ortaya çıkan diğer pisliklerle de uğraşacak kadar insanız şükürler olsun.

Şimdi sen söyle bana. 8 yaşında bir çocuğu yönlendirerek pedofili ve LGBT pazarına malzeme eden o karanlığa karşı çıkacak mısın yoksa yine başını kuma mı gömeceksin? Söyle bana: Çocuklarımızı kim koruyacak?

#Çocuk
#Koruma
#Sosyal Medya
#İnternet
#LGBT
#Murat Soydan