Uyanacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum.
Bir mağarada birlikte uyuduğum altı arkadaşım acıktıkları için beni şehre yiyecek almaya yollayabilirler. Bir fırıncı bulurum şehirde ve ekmek isterim ondan. O ekmekleri uzatır, bense parayı. Fırıncı, paramı alır, sahte olup olmadığına bakar ve üzerini uzatabilir bana.
Biz o mağarada, öylesine, üzerimizde herhangi bir koruma olmaksızın uyumuş olabiliriz. Değer mi uyanmaya?
Uyanacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum.
Aslına bakarsanız uyur durumda bile değilim. On iki arkadaşımın on biri gerçekten uyuyor bu mağarada. “İsa mağaraya geldi ve arkadaşlarını kederlerinden uyurken buldu” cümlesi gerçek anlayacağınız. Bir tek ben uyumuyor, uyuyor numarası yapıyorum. Üstelik kederli falan da değilim. Sadece ihanetin o leş gibi tadı doldurdu ağzımı. Roma’ya sattım çünkü onu, takip edilmeye değer olanı.
Roma, bir zehir gibi karıştı kanıma. Bana altınlar, kadınlar ve türlü başka şeyler vaat etti. Çileden, fakirlikten, züht hayatından ve sürekli başkalarını düşünmekten yorgun düştüm. Varsın haine çıksındı adım. Varsın ihanetle anılaydım.
Şimdi arkadaşlarımın uyanmasını bekliyorum. Onlardan biri uyanırsa ben de uyanmış gibi yapacağım ve Roma’nın beni değiştirmesine izin vereceğim. Ardından uyuyacağım. Uyanmamasına uyuyacağım.
Uyanacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum.
Nöbet sırası bana gelirse diye ödüm kopuyor. Dışarının soğuk, yağmurlu, karanlık ve tehlikeli olduğunu biliyorum çünkü. Nöbetin tutulması gerektiğini de biliyorum bilmesine ama istiyorum ki benim nazik, dayanıksız, korkak bedenim yorulmasın. Nöbeti hep başkaları tutsun ve hurma tiridine hep beni davet etsinler.
Uyanacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum.
İnsanın iki kere uyandığını biliyorum çünkü. “İlki gözünü açtığında rüyadan, ikincisi ölüm gözünü kapadığında dünyadan…” Ne gözümü açıp rüyadan uyanmak istiyorum ne gözümü kapatıp dünyadan uyanmak. Öyle, uyur halde geçirmek istiyorum geçecek ne varsa. “Uyur idik uyardılar / diriye saydılar bizi” diyen şaire tıkıyorum kulaklarımı. Dahası “uyan ey gözlerim gafletten uyan / uyan uykusu çok gözlerim uyan” diyeni anlıyor ama anlamazlıktan geliyorum.
Zor çünkü bu oyuncaklı, eğlenceli, tasasız, gamsız dünyayı bırakmak. Zor çünkü uyanmak.
Uyanacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum.
Bütün uyuyanları uyandırmak için gelecek bir tek uyanığın gelmesi ihtimali ürkütüyor beni. Uyanınca her şeyi anlayacağımı ve anladıklarımın omzuma onulmaz bir yük vuracağını öyle iyi biliyorum ki çünkü. Uyumakta buluyorum çareyi. Çareyi, çaresizlikte buluyorum. Uyuyor ve bütün uyumaların uzun, çok uzun sürmesini istiyorum.
Uyunacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum.
Bu korku yüzünden, “uyku da gökyüzündeki yıldızlar gibi hayatın karanlığına ışık saçar” diyen adamı haklı bulmaya çabalıyorum. Oysa biliyorum ki haklı değil. Uyumanın kendisi uyanmak için çünkü. Uyanmanın kendisi yürümek için. Yürümenin kendisi koşmak için. Koşmanın kendisi zafer için.
Fakat bize koşmanın koşmaktan başka, uyumanın uyumaktan başka, yürümenin yürümekten başka bir anlamı olmadığını öğretmeye çalışıyorlar. Biz uyanmayalım diye sıkıca örtüyorlar üzerimize yorganları. Masallar, bitki çayları ve uyku ilaçları satıyorlar bize. Huzur dolu uyku müzikleri playlistlerimiz var artık. Uyuyalım ve bir daha uyanmayalım istiyorlar. Bunu biz de istiyoruz. Çünkü uykudan uyanmanın tek ve geçerli yolunu unutmuş gibi davranmaktan başka bir yolunu bilmiyoruz yaşamanın.
“Yaşamak” dedim, uykum geldi yine. En iyisi biraz uyumak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.