Bayılıyoruz tanımlamaya ve o tanım üzerinden koca koca sosyolojik okumalar yapmaya. Hoş, sosyoloji araştırıp soruşturmadan, veriyi ortaya koymadan, en genel manada “tanımlamadan” yoluna devam edemiyor. O halde buradaki “sosyolojik okuma yapma” lafzını literal değil “magazine meyyal” manada ele alsak sezadır.
“Kısa paçalılar” diye bir sosyolojik katman yok elbette. En azından “katmanlaşmış” diyebileceğimiz bir durumda değiller. Daha ziyade “belli belirsiz bir insan tipolojisi”ne atıf yapmak için dolaşımda olduğunu varsayabiliriz “kısa paçalılar”ın.
Nedir o “belli belirsiz insan tipolojisi?” Mesleki birikimiyle, iş yeterliliğiyle, işe yarar fikirleriyle hatta emeğiyle değil ilişkileriyle; sahip olduğu birincil ilişkilerin şefaatiyle yani olumsuz manada “sosyal sermaye”si ile iş tutan, bu iş tutmalar sonucu elde ettiği parayı “nasıl ezdiğini” sergilemekten kaçınmayan, arabasını, saatini, silahını, nargilesini, yediğini, içtiğini, gezdiğini sergilemekle “var olan” bir insan tipi.
Bu “kısa paçalılar”dan bazılarıyla bazı temaslarım oldu doğal olarak. En çok yaptıkları “çok önemli” tespitlerden mi irkildim, anlattıkları “proceler”den mi seçmem zor. Pek çok bakımdan tuhaf bulduğum, yerli-yersiz yaptıkları “bilmem kim abiyle otururken şöyle şöyle bir şey oldu” anlatılarından güvensizliklerini izhar eden bu çocukları anlamaya çalıştım mı peki? Elbette hayır. Çünkü ortada “anlayacak bir şey yok.” Daha doğrusu anladığım bana yeter: Sahip oldukları “maddi imkanların” size üstünlük kurmak için yettiğini düşünen, paradan başka hiçbir birikimi “birikim” olarak görmeyen bir aptallar topluluğu…
İnsan, sosyal sermayesi üzerinden hak etmediği bir yere geldiğinde hem hırtlaşır hem görgüsüzleşir. Nişantaşı-Teşvikiye hattı böyle hırtlarla, böyle görgüsüzlerle doludur. Şimdi o hırtlık ve görgüsüzlük sırası “kısa paçalılar”a geçmiş görünüyor.
Bu, burada bir dursun.
Pudra şekercisi müptezel Ayvatoğlu olayında gördük ki “kısa paçalılar” meselesi AK Parti’nin iyi eğitim almış tabanında büyük bir “dip dalga tepkisi” ile karşılanıyor.
Ayvatoğlu hakkında yazdığım “Pudra şekeri ve hukuk” başlıklı yazım, son zamanlarda en çok olumsuz tepki alan yazım oldu diyebilirim rahatlıkla. Tepkileri iki ana grupta toplayabiliriz. Birincisi şuydu: “Bu adamın bu yaşta bu arabaları nasıl aldığını, bu paraları nereden bulduğunu niçin yazmadın?” Bu sorunun basit bir cevabı vardı benim için: “Çünkü Ayvatoğlu üzerinden uyuşturucu bahsini yazdım.” İkinci tepki ise şuydu: “AK Parti, bu ve benzeri kısa paçalılardan niçin kurtulmuyor?”
Açık konuşmak gerekirse bu ikinci sorunun basit bir cevabı yok. Hem bende yok hem de zannediyorum AK Parti’de yok. Bende olmamasının nedeni basit. “Toplumun ürettiği şeyden kurtulmanın yolu kesip atmak değildir. İnsan hareketi o şekilde işlemez.” AK Parti’de de bu sorunun cevabının olduğunu düşünmüyorum. Çünkü büyük ihtimalle kısa paçalıların varlığını bir sorun olarak tanımlamıyor. Onları “iş yapan, fikirleri olan gayretli çocuklar” olarak tanımlıyor bile olabilirler. Zira AK Parti’nin çok uzun süredir çok yanlış şekilde yaşadığı “travma”lardan biri “gençliğe ulaşamıyoruz” travması. Bu travma sonucu solak Binali Yıldırım’ın eline sağ mouse verip PUBG oynattılar mesela. Dolayısıyla “bunlar da bizim gencimiz” cümlesi sorunun bizatihi kendisi haline geliyor olabilir.
Bir başka yerden ilerlersek karşılaşacağımız manzaraya da temas edelim. Nitelikli ve AK Parti’ye gönül vermiş gençlerin “bizim kimsemiz yok ya, ondan bir şey yapamıyoruz” cümlesine ilerlemesi tehlikesi kötü, çok kötü bir tehlikedir. Niteliğin egemen olduğu bir vasat, AK Parti’nin bu topluma bir borcudur zira.
Parasını oturduğu yerden “muazzam bir coin yakaladım” diyerek kazanmaya çalışan “yeni nesil gençler”in insanlığı doğru düzgün bir yere ulaştırmasını nasıl beklememeliysek bu kısa paçalılardan da bir yol olacağını beklememeliyiz.
Bekleyebileceğimiz yegâne şey şu olur: Türkiye’nin iyi eğitim almış, vatansever, ailesinden görgü almış pırıl pırıl gençlerinin bizi düzlüğe çıkartacağı bir gelecek.
“Nerede o gençler?” diye soran olursa bana bir uğrasın. Binlercesiyle tanıştım zira. Oturup kendilerinin ve memleketlerinin selameti için gayret ediyorlar ve her yerdeler. Bütün umudumuz da orada. Kripto paracılarda ya da kısa paçalılarda değil, bu aydınlık yüzlü gençlerde.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.