|
Sosyal çürüme yazıları 9: Keriz silkeleme cumhuriyeti

Türkiye, evet, bir keriz silkeleme cumhuriyetidir uzun zamandır. Bu silkelemenin iki boyutu var.

İlki maddi boyut. Hem dünyada hem de Türkiye’de kimse “İnsana sadece elinin emeği vardır” ayetinde berraklaşan hakikate inanmıyor. “Rızkın insanın üzerine kayıtlı olduğu” gerçeğini bir an olsun aklına getirmiyor. Parayı çabucak ve kolayca elde etmek tek geçer akçe. Bu da “kerizleri silkelemek” için eşsiz bir fırsat sunuyor keriz silkeleyicilere.

Borsa, faiz, kripto piyasası gibi nispeten “legal” keriz silkeleme organizasyonlarının yanı sıra pek çok başka operasyona da maruz kalıyor artık insanlar.

Burada altın iki cümlem var. Birincisi “Tamahkârla sahtekârın karşılaşmasından üçkâğıt doğar” cümlesi. İkincisi de “Arzusunu hırsıyla birleştiren insanı dolandırmak, dolandırıcılığın en kolay yoludur” cümlesi.

Basına en çok tosuncuk ve Çiftlik Bank işi yansıdı tabii ama Türkiye’de irili ufaklı binlerce saadet zinciri var ve insanların “daha çoğuna zahmetsizce ulaşma arzusu” bu zincirlerin işini inanılmaz kolaylaştırıyor. Futbolcuları dolandıran bankacı da bu aralığı kullanıyor, “Alım satımdan ettiğim kârın yüzde şu kadarı senin” diyen yerel dolandırıcı da. Üstelik bu “daha çoğuna zahmetsizce ulaşma arzusu” ne dindar dinliyor ne seküler, ne bankacı dinliyor ne ev hanımı. Her seferinde insanın o bitmek bilmez “daha fazlası” hırsını kullanmanın, o hırsı harekete geçirmenin bir yolunu buluyor.

Keriz silkeleme cumhuriyetinin ikinci boyutu ise daha feci. Buna biz “manevi / gelişimsel boyut” diyelim. Kişisel gelişimden meditasyon olaylarına, dini cemaat görünümündeki ticarethanelerden sokak hayvanlarına mama dağıtma iddiasındaki üçkağıtçılara kadar keriz silkeleyicilerin çok başarılı şekilde bulduğu bir alan var artık:

Manevi tatmin hissi yaşatmak ve/veya kişiyi geliştiğine inandırmak.

Daha geçen gün bir hanım abla Urfa’da yüzlerce kerizi “Göbeklitepe’nin enerjisi çok yüksek çünkü burası uzaylıların terminali” cümlesiyle kafalayıp silkeledi mesela. Bu hanım ablanın kerizlere yarı çıplak zikir yaptıran versiyonu da var,

5 yıldızlı otelde muhafazakâr sosyeteyi dolandıranı da.

Başka yerden ilerleyeyim biraz da.

Örneğin mama lobisinin pislikleri anlatmakla bitmez. Türkiye’deki sokak hayvanları meselesinin neredeyse tamamı bu rant eliyle sevk ve idare olunuyor. “Afrika’ya Kur’an yolluyoruz” diyerek dolandıran da var, müritlerine cennet vadederek tencere-tava sattıran da var, “Duygusal özgürleştirme öğretiyorum” diyerek milletin parasını çıtır çıtır yiyen de var.

Bu dolandırıcılık biçimlerini ortaklaştıran şeyse manevi tatmin hissi. Ya toplumsal ya da bireysel olarak tatmin sunuyorlar insana. Öyle ya, kim ağzı dili olmayan, üstelik beslenmeleri giderek zorlaşan sokak hayvanlarına mama bağışladığı için o manevi tatmini hissetmez ki? Yahut iyi organize edilmiş bir Oshocu meditasyonda ortama yayılan ısıl enerjiden kim etkilenmez ki? Yahut Afrika’da mushafa sahip olmadığı için Kur’an okumayı öğrenemeyen çocuklara Kur’an gönderdiğini düşünerek kim mutlu olmaz ki?

Modern insanın o büyük boşluğunu hatta o büyük çaresizliğini çok ama çok iyi tespit eden keriz silkeleyiciler, kalıcı tatminin asla gerçekleşmediği çoğu sanrısal ve sanısal tatminlerle insanları cendereye almış durumdalar.

Burada tabii o büyük boşluğu oluşturan en büyük etken insanın artık “gerçeklik seçebilen” bir varlığa dönüştürülmüş olması. “Çoklu gerçeklik” raflarından dilediğini üzerine kıyafet seçer gibi seçen insan, seçtiği gerçekliği kendisine vaz’ edenlerle bir yankı odası oluşturuyor ve o odada mutluluk-tatmin sandığı rezillikle baş başa yaşıyor.

Neredeyse bütün kitlesel kişisel gelişim organizasyonlarının, bütün modern kültlerin, pek çok “iyilik operasyonu”nun, dindarlık yahut eşcinsellik yahut yoga yahut bilmem ne kisvesi altında ticarete soyunan bütün modern cemaatlerin ortaklaşan noktası insana kendi gerçekliğini unutturan bir yeni gerçeklik alanı tanımlamadaki başarıları.

Geldik o soruya değil mi? “İnsanın gerçekliği nedir?” sorusuna yani. Aslında bütün dinlerin ve bütünüyle tüm felsefe tarihinin bu soruya verdikleri cevaplarda ortaklaşan husus “İnsanın gerçekliği kendisini fark etmesidir” olmuş. Bugün insanın kendisini fark etmemesi için “kendini fark et kursları” düzenleniyor. Mesele tam olarak budur.

Geldiğimiz noktada “Bana ambalajla sunulan tüm tatminleri reddediyorum, tüm hırslarımı reddediyorum, tüm arzularımı elimin tersiyle itiyorum” diyecek hâli kalmadı insanın. Dolayısıyla “keriz silkeleme cumhuriyeti”nde

kum torbası olarak sürdürüyor hayatını. Gelen geçen yumrukluyor artık zavallı insanı.

#Toplum
#Aktüel
#İsmail Kılıçarslan
il y a 3 mois
Sosyal çürüme yazıları 9: Keriz silkeleme cumhuriyeti
Transfer kaosu
Bu oyun gelişir
Gannuşi’den Gazze’ye giden yolu kim kapatıyorsa?
Dünya bize gebe, biz hakikate…
“Ya kezzabi ya a’milil Amrikani / yallah irhal ya Sisi”