Sosyal çürüme yazıları 5: Varlık vehmi cumhuriyeti

04:0027/04/2024, Cumartesi
G: 27/04/2024, Cumartesi
İsmail Kılıçarslan

Şuna hiç kuşkum yok. Türkiye Cumhuriyeti, bidayetinden beri bir “vehim cumhuriyeti” idi zaten. Aptal yeni dünyanın yedeğinde getirdiği en kötü alışkanlardan ikisi olan “cahil cesareti” ve “nedensiz özgüven”, işi iyice içinden çıkılamaz bir hale getirdi insanlar açısından ve geldiğimiz noktada cumhuri-yetimiz, bizatihi vatandaşları eliyle bir “varlık vehmi” cumhuriyeti haline getirildi. Biraz anlamla oynamayı deneyelim bu noktada. Vehim aslında “mantık” ilmi tarafından tanımlanan bir kavram. “İki

Şuna hiç kuşkum yok. Türkiye Cumhuriyeti, bidayetinden beri bir “vehim cumhuriyeti” idi zaten. Aptal yeni dünyanın yedeğinde getirdiği en kötü alışkanlardan ikisi olan “cahil cesareti” ve “nedensiz özgüven”, işi iyice içinden çıkılamaz bir hale getirdi insanlar açısından ve geldiğimiz noktada cumhuri-yetimiz, bizatihi vatandaşları eliyle bir “varlık vehmi” cumhuriyeti haline getirildi.

Biraz anlamla oynamayı deneyelim bu noktada. Vehim aslında “mantık” ilmi tarafından tanımlanan bir kavram. “İki önermeden tercihe uzak olanını, iki kanaatin daha zayıf olanını tercih etmek” demek. Sözlük anlamı ise biliyorsunuz, kuruntu, tahmin, olumsuz manada içe doğuş gibi manaları içeriyor.

Cumhuriyetin Anadolu kıtası üzerinde neşvünema bulduğu yıllarda kurucu kadrolar bu topraklara bakıp bir modernlik, bir Batı medeniyetine uyum vehmetmişler. Yani aslında “tercihe şayan olmayan, tercih edilmesi akla uzak olan” bir seçeneği işaretlemişler. Zaten Tanzimat’tan beri evrile devrile ilerleyen tuhaf Türk modernleşmesi iyice tuhaflaşmış böylece. Her zaman söylediğim gibi “kurumsal bir modernleşme yaratmak” yerine “naylon çorap modernleşmesi” diyebileceğimiz bir garabete ilerlemiş mesele hızla.

Bu çürük çatrak, kendisini ancak vehimle sevk ve idare edebilecek bir iktidar biçimi yaratmış memlekette. Kuşku ve kuruntu, giderek iktidarın halkla ilişkisinin belirgin kavramı haline gelmiş. Kuruntu kuruntuyu, vehim vehmi getirince, misalen söylüyorum, Amerikancı Menderes’in “mücahit” sayıldığı bir başka vehim biçimi daha çıkmış ortaya.

Bu yazıdaki derdim memleketteki “politik evham” düzlemini faş etmek değil. Dolayısıyla klavyemi yüreğinin gittiği yere götürmekten vazgeçmem gerekiyor bu noktada.

“Türk modernleşmesinin en berbat çıktısı nedir?” sorusuna serinkanlılıkla cevap arayacak olsak kurmamız gereken ilk cümlelerden biri, hatta birincisi “kendisini icbar ettiği insanı vehme iten bir düzenek oluşturmak” olmalıdır.

“Olmak” yerine “olduğunu zannetmek.” Hatta çok kötüsü olarak “olmak” yerine “olmuş gibi yapmayı öğrenmek.” Bir “varlık vehmi” vehmetmek yani.

“Modernlik vehmi, dindarlık vehmi, milliyetçilik vehmi, sosyalistlik vehmi gibi vehimlerden oluşturulmuş personaların hayatımızı felç ettiği bir ülkede yaşıyoruz” diyerek atayım bu noktada manşeti.

Dindar olmak yerine dindarlığı merkezileştirmeye çabalamak, milliyetçi olmak yerine milliyetçiliği merkezileştirmeye çalışmak, sosyalist olmak yerine sosyalizmi merkezileştirmeye gayret etmek. Türkiye’nin yaşadığı uzun ve çileli maceranın kodlarını sökmek istiyorsak buralardan başlamamız gerekiyor işe.

“Varlığını daha büyük bir varlığa adam gibi raptetmek dururken bizatihi varlığını merkezileş-tirmeye çalışarak kendisini kocaman bir vehme dönüştüren insanın başımıza açtığı belalarla yüzleşmek zorundayız” diyeyim. Bunun anlaşılmayacağını, dahası anlaşılmak istenmeyeceğini bile bile yapayım bunu. Bir ödev olarak.

“Ne diyorsun be adam?” diyenlere de daha basitçe anlatmaya çabalayayım meseleyi. “Olmak”, uzun ve değerleri ilkelerine eş kılarak ilerlemek zorunda olduğu bir sürece mecbur bırakır insanı. Oysa “olduğunu zannetmek” ya da “olmuş taklidi yapmak” çok daha kısa, çok daha zahmetsiz bir alanda olur biter. Bunun da ilk ve tartışmasız koşulu varlık vehmi üretmektir. Bu vehim, insana varlığını merkezileştirdiği korkunç bir “olmamışlık alanı” açar ama bu merkezileştirme aynı zamanda insanı kocaman bir “olmuşluk” hissi ile de kuşattığı için bu “olmamışlık” hissini bastırmak için olmadık saçmalıklar üretir.

Bugün Türkiye’de maruz kaldığımız, eşzamanlı olarak başkalarını maruz bıraktığımız bir dünya saçmalığın asıl ve tartışmasız nedenidir varlık vehmi. Şişik egolu siyasetçinin de, cahil cesaretli akademisyenin de, kendini Allah’ın distribütörü zanneden hocanın da, kendini Türkiye’nin sahibi zanneden ırkçının da, Batı’ya köpeklik etmeyi tek kurtuluş yolu sayan amatör ajanın da tek ve ortak derdi varlığını merkezileştirme çabasıdır.

İnsana Allah’ı yenebileceğini düşündüren şeyin adıdır çünkü vehim bir yandan da. Ben “Allah” diyeyim ve mutlak iktidar sahibine atıf yapayım. Siz de meşrebinizce buraya çeşitli “insandan büyük varlıklar” yerleştirin dilerseniz. Sonuç değişmeyecektir.

Kendini dünyada kapladığı yerden daha çok önemseyen ve aradığı merkezileşmenin orada olduğunu düşünen insanların vehimlerle ürettiği saçmalıklar toplamı ülkemizi bir “varlık vehmi cumhuriyeti” haline çoktan getirmiştir.

“Saçmalıklar toplamı” dediğim yer şurasıdır. Kendini dünyada kapladığı yerden daha çok önemseyen insan mecburen ilkeler ve onlara eşlik eden değerler üzerinden değil bu merkezileştirmeyi sürdürme üzerinden kurgulayacaktır hayatını. Bunun insana da, ülkeye de sadece “kâbus” olarak geri döneceği ise açıktır.

Onca “vehim” dedik madem, Üstad’la bitirelim:

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme artık neye yarar.

#sosyoloji
#toplum
#insan