Sandal

04:002/07/2023, Pazar
G: 2/07/2023, Pazar
İsmail Kılıçarslan

O yaşlı kadına “ben gemimi bitirince gelip seni alacağım mutlaka” diyen Nuh nebi geldi aklıma. Hani unutmuştu haber vermeyi. Unutturmuştu Allah ona. O büyük tufan gelmiş, gemi hariç her şeyi yutmuştu. Tufan durup gemi bir dağın doruğuna oturduğunda mı? Tehlike tamamen geçip kimde ne varsa toplanıp ortaya bir ateş yakıldığında mı? Ateşin üzerindeki tencereye her türden yiyeceğin konulup kaynatılmaya başlandığı o ilk anda mı? Hiçbiri değil bence. O yaşlı kadının varlığını tamamen unutmuş olmalı Nuh

O yaşlı kadına “ben gemimi bitirince gelip seni alacağım mutlaka” diyen Nuh nebi geldi aklıma. Hani unutmuştu haber vermeyi. Unutturmuştu Allah ona. O büyük tufan gelmiş, gemi hariç her şeyi yutmuştu.

Tufan durup gemi bir dağın doruğuna oturduğunda mı? Tehlike tamamen geçip kimde ne varsa toplanıp ortaya bir ateş yakıldığında mı? Ateşin üzerindeki tencereye her türden yiyeceğin konulup kaynatılmaya başlandığı o ilk anda mı?

Hiçbiri değil bence. O yaşlı kadının varlığını tamamen unutmuş olmalı Nuh nebi. Çünkü bütün bir yolculuk, bütün bir tufan boyunca aklında iki şey vardır onun. Geminin selametli bir yere ulaşması ve gemiye binmeyi reddeden, kendisinin Allah’tan getirdiğini reddeden oğlu.

Gönlü, amcası Ebu Talib’in bir müşrik olarak ölmesine razı olmayan Efendimiz(s.a.v.)’in uzak dedesi Nuh nebinin imtihanı bana öyle gelir ki imtihanların en büyüğü, en çetinidir. Hakikati bildiği halde, suyun geleceğini bildiği halde, tufanın her şeyi yutacağını bildiği halde oğlunu gemiye binmeye ikna edememek, söyleyin bana, dertlerin en büyüğü, sınavların en çetrefili değilse nedir?

Nuh nebi oğluna “benim getirdiğime inanmazsan inanma ama yine de lütfen şu gemiye bin benimle” dese yadırgar mıydık onu? O demezdi elbette. Zira peygamberliği bunu demesine engel olurdu. Bunu biliyorum. Başka bir şey soruyorum ben.

O sorduğum şey belki de şudur: İnsanın imtihanı dışından içine doğru olduğunda yine de kolay bir imtihandır. İçinden dışına doğru olduğunda biraz zorlaşır ve üzücü hale gelebilir ama yine de katlanılabilir bir imtihandır. Peki ya imtihan insanın içinden içine, en derininden en derinine olursa?

İnsanın çalışmadığı yer burasıdır.

Yürürken bir bataklıkta yürürmüş gibi ağır, durunca bir giyotinin tam içinde dururmuş gibi tedirgin edici… İnsanın çalışmadığı yer burasıdır.

İnsan bir kez umutlanmaya görsün, bir kez hayal kurmaya görsün.

Tufandan ve aşureden sonra yurduna döndüğünde Nuh nebi, doğruca o yaşlı kadının evine gitmiştir elbette. Bakmıştır ki kadının evi dimdik ayakta ve bahçesi ve ahırı ve ağaçları dimdik ayakta. Kadın kapıyı açtığında Nuh nebiye “zaman geldi mi, gidiyor muyuz?” diye sormuştur. Nuh nebi o dakika anlamıştır tufandan kurtulmanın yolunun bir gemiye binmek değil, bir gemi inşa etmek olduğunu. Ve o dakika anlamıştır bir gemi inşa etmek için oduna, çekice, çiviye, yelkene, küreğe, mühendislik bilgisine değil sadece “işittim ve itaat ettim” demeye ihtiyaç vardır.

Dur dur. Her şeyi yanlış anlamaya müsait olan sen, bunu bari yanlış anlama. Elbette gemiyi inşa etmek için çiviye ve ağaca, hesaba ve emeğe ihtiyaç vardır. Onu demiyorum. Fiziki alanda olup bitenin olup bitmesini anlatmıyorum sana. O geminin yola çıkması için de, yoldan çıkmaması için de “işittim ve itaat ettim” cümlesine ihtiyaç vardır. Onu diyorum.

Peki Nuh nebi, o yaşlı kadının evinin, bahçesinin, ahırının, ağaçlarının bizatihi bir gemiye dönüştüğünü gördüğünde gemiye binmeyen oğlunun da…

Düşünmüştür elbette. Oğlunun son anda, son dakikada sarılması gereken ipe sarılıp bir gemi inşa etmiş olmasını ummuştur. Çünkü bir babadır ve bir babayı umuttan yapmışlardır.

O halde soruyu şöyle soralım: Bir gemi inşa etmek için gücü kaldı mı insanın?

Ve şöyle soralım: Bir gemi inşa etmeyi umut edecek gücü kaldı mı insanın?

Ve şöyle: İnsan, bir geminin neye benzemesi gerektiğini hatırlıyor mu artık?

Şöyle: Sandal da olur. Yeter ki bir gemi inşa etmek yerine denizin üzerinde yürüyebileceğine dair salakça bir hayalin peşinde ömrünü çürütmesin insan.

#Aktüel
#Din
#Tarih
#İsmail Kılıçarslan