Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi

04:0011/05/2024, Cumartesi
G: 11/05/2024, Cumartesi
İsmail Kılıçarslan

Kabinede iletişim yönetimini en çok beğendiğim ismin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olduğunu daha önce de yazmıştım. Bakan’ın perşembe günü yaptığı basın toplantısını baştan sona izleyince bu fikrim pekişti. Önce oradan başlayayım. Bence kamu iletişimi tam da Fahrettin Koca’nın yaptığı gibi “ders çalışma iletişimi” olarak ilerlemeli. Biz vatandaşlar, bir bakandan ya da bir başka kamu temsilcisinden kendi adına PR yapacak ya da kanaat oluşturacak şekilde bir “sosyal medya iletişimi” yapmasını değil;

Kabinede iletişim yönetimini en çok beğendiğim ismin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olduğunu daha önce de yazmıştım. Bakan’ın perşembe günü yaptığı basın toplantısını baştan sona izleyince bu fikrim pekişti. Önce oradan başlayayım.

Bence kamu iletişimi tam da Fahrettin Koca’nın yaptığı gibi “ders çalışma iletişimi” olarak ilerlemeli. Biz vatandaşlar, bir bakandan ya da bir başka kamu temsilcisinden kendi adına PR yapacak ya da kanaat oluşturacak şekilde bir “sosyal medya iletişimi” yapmasını değil; şakalarla komikliklerle ilerlemesini yahut kendisinin sorumluluk alanında olmayan meselelerde söz almasını hiç değil; sadece -tıpkı Fahrettin Koca’nın yaptığı gibi- “alanında kalarak basit iletişim” yapmasını bekliyoruz.

O günkü basın toplantısı tam da bunun örneği oldu bence. Dersine iyi çalışmış bir bakan, toplumun cevap beklediği tüm sorulara cevap verecek bir sunum yaptı, grafiklerle destekleyerek meselelerini anlattı ve herhangi bir kısıtlama uygulamadan davet edilen tüm medya kuruluşlarının temsilcilerinin “zor” sorularını anlaşılır şekilde cevapladı.

İşin bu kısmını niçin önemsediğim anlaşılmıştır elbette ama ben yine de bir kez daha söyleyeyim: “Rol çalmadan rolünü oynamak” kamu iletişiminin anahtarıdır ve Türkiye’de kamu iletişimi bu aşamaya geçerse çok ama çok sağlıklı bir yere ilerlenir.

Gelelim toplantının içeriğine. Merakla beklediğim iki husus vardı.
Biri
hastanelerde bazı sorunların yaşandığı randevu sistemi,
diğeri
de Bakan’ın geçmişini de işin içine katarak iddialaştırılan “kamu hastaneleri zayıflatılarak özel hastanelerin önü açılıyor” meselesi.

Randevu sisteminde ben de Sağlık Bakanlığını bir miktar suçlu buluyordum ama gerçeklerin öyle olmadığını anladım kendi adıma. Sadece geçen yıl 23 milyon insan aldığı hastane randevusuna gitmemiş. Bu da randevulu sistemin hastanelerdeki kapasiteyi yüzde otuza yakın olarak baltalamasıyla sonuçlanmış. Bakanlık bunu fark edince “onaylı randevu sistemi”ne geçmeye karar vermiş ve sistem pazartesiden itibaren aktif hale geçecek. Randevusunu iptal eden hastanın yerine “talep eden hasta” kaydırılacak. Bu yeni sistem, randevulardaki sorunu büyük oranda çözer tabii ama bana kalırsa bir de “randevusuna gelmeyen hastanın” bir şekilde cezalandırılacağı bir yöntem üzerinde de durmak gerekebilir. Elbette kastım “hasta muayene etmemek” değil. Belki ekonomik yaptırım, belki başka yöntemler. Bu arada hatta belki bir ödül mekanizması olarak “hasta skoru” üzerinde bile durulabilir.

Tabii, bu randevu meselesinde üzerinde en çok durulan hususlardan biri de görüntüleme konusuydu. İnsanların görüntüleme randevusu alamadığına dair haberler çıkmıştı. Zaten “özel sektöre yönlendirme var” iddiası da bir oranda bu mesele üzerinden ilerlemişti. Burada hem “onaylı randevu sistemi” işi, hem de görüntüleme ve laboratuvar hizmetleri için haziran başında Bakanlığın devreye alacağı yeni prosesler epeyce kolaylaştıracaktır. Sanıyorum bu yaz hem randevu hem de görüntüleme konularında rahatlarız.

Gelelim şu “özel hastaneler kayırılıyor” iddialarına. Tabii, Koca’nın geçmişi bu iddiaların temelinde yatan asıl husus. Fakat “inkârı mümkün olmayan” istatistikler bu iddiaları hiç desteklemiyor. Hem yatak kapasitelerindeki, hem doktor sayılarındaki, hem nitelikli ameliyatlardaki, hem görüntüleme ve laboratuvar sekmelerindeki artış hep kamu lehine olmuş son beş yılda. En çarpıcı rakam bence özel hastanelerdeki uzman doktor sayılarındaki azalma ile kamudaki uzman doktor rakamlarındaki artış. Ortadaki rakamları görünce “özel hastaneler kamu lehine gerçekleşen bu durumdan rahatsızlardır” diye bile düşündüm.

Bitirmeden iki notum var. Bunlardan
biri
ilaç ve aşı üretimi. İlaçtaki yerlileşme oranı yüzde 60 sınırına dayanmış. “Aşılarımızın hepsini biz üreteceğiz” hedefi konulmuş ve ilerliyor orası da. Aşıda da, ilaçta da dışarıya bağımlılığımız ne denli azalırsa o kadar iyi. Çünkü ilaç da, aşı da sağlıkla ilgileri ve ekonomik getirilerinin yanı sıra “politik ve stratejik öneme sahip” konular.
İkinci
notum da Bakan’ın, laf arasında, “İlkini İstanbul’da açıyoruz, yakında bütün büyükşehirlerde olacak” diyerek duyurduğu Bahar Bağımlılıkla Mücadele Merkezleri projesi. Bu merkezlerin Amatem’lerden farkları ve çalışma alanları konusunda epey meraklandım. Dünyanın da Türkiye’nin de büyük sorunlarından biri olan bağımlılıkla mücadele edilmesini çok önemsiyorum çünkü.
#Fahrettin Koca
#Sağlık Bakanlığı
#hastane
#randevu