Kemal Kılıçdaroğlu’nun yayınladığı “Alevi” videosunun henüz dumanı tüterken bu kez de TİP vekili Sera Kadıgil, emperyalist efendilerinin kanalı DW’ye konuştu: “Türk, Sünni, yaşlı ve zengin erkeklerle hesaplaşacağız.”
Hani Kadıgil, İngiltere’de okumuş, Amerika falan görmüş ya. WASP kavramını falan en azından literatür düzeyinde biliyordur. Onu uyarlamış kendince Türkiye’ye. Türkiye’nin her daim ve değişmeyen kazananları sanki yaşlı, zengin, Sünni ve Türkler imiş gibi yardırmış.
Valla bilemiyorum. Hanımefendi ya kendisi de yaşlı, zengin, Sünni ve Türk olan babasıyla bir çeşit hesaplaşma içerisinde yahut emperyalist efendilerinin Türkiye için tezgahladıkları yeni oyunun prömiyerini buna yaptırıyorlar.
Gerçi o oyunun prömiyerini Kemal Kılıçdaroğlu, ortada fol da yumurta da yokken yapmıştı ama işin “hesaplaşma” boyutunu Kadıgil’e yazmış olabilirler. Gerçi “hesaplaşma” demişken sonunda HDP, sırtında bir kambur olarak tanımladığı Türk soluna bir ayar verip “TİP, HDP’nin oylarını bölecek” falan demeye başladı. Hesaplaşma aslında sanırım başka bir yerden ilerleyecek ama konumuz bu değil.
Konumuz ve sorumuz şu: Türkiye’deki Alevileri ve “Müslüman, Türk ve Sünni ana damar”ı birbirlerinin aleyhine olacak şekilde hareketlendirmeye çabalamanın amacı nedir? Bu seçim için yapılan bir hareketlenme midir yoksa seçim sonrası Türkiye’nin yeni sinir ucunu “Alevilik-Sünnilik” olarak mı belirledi Seragillerin emperyalist efendileri?
Ben oyumu ikinci şıktan yana kullanacağım.
Leş gibi bir kimlik kavgasına hazırlamaya çabalıyorlar memleketi, başka bir şey değil.
“Müslüman, Türk ve Sünni ana damar” dedim evet. Bilerek ve isteyerek yaptım bunu. Türkiye Cumhuriyetinin ana damarı, ana aksı, ana sosyolojisi Sünni Müslüman Türklerden oluşuyor. Bu, kaçınılmaz olarak böyle. Yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Alevilere, Kürtlere, Ermenilere, Rumlara yaptığı muamelenin aynısını Müslüman, Türk ve Sünni ana damara da yaptı senelerce. Kamalizm eliyle belirleyip tanımladığı, dahası geliştirip berraklaştırdığı “makbul vatandaşlar kümesi”nin dışında kalan her uyruğa, her kimliğe zulmetti.
Sabiha Gökçen’in bombalarından başlayıp 28 Şubat’ın zindanlarına, Gazi Mahallesinin ara sokaklarına kadar ilerleyen bir hikayeden söz ediyoruz aslına bakarsanız.
Fakat uzun süredir kimlikleri kirinden pasından ayıran bir anlayış hakim olmaya çabalıyor Türkiye’de. Ve bu da işte Sera’nın çıktığı DW’nin sahiplerini de, Kılıçdaroğlu’nun “bizi Avrupa Birliği’ne almasanız bile öngördüğünüz her düzenlemeyi yapacağım” dediği mahfilleri de, Babacan’ın “liberalizm de liberalizm” diye kapılarında inlediği güç odaklarını da doğal olarak rahatsız ediyor.
Kürtlüğü HDP ve PKK ile, Alevileri yasa dışı sol örgütlerle, Sünniliği DAEŞ ile, orta sınıfı Fransız sarı yeleklilerle, memleketteki bütün gençleri “içi boşaltılmış uydurma duyarlılıklarla” bir eşitleyip bizi mikronlarımıza, hücrelerimize kadar bölmeyi başarsalar var ya, hayat bayram olacak bu it oğlu it emperyalistlere ve onların yancılarına.
Açık yazacağım, açık konuşacağım. Türkiye’deki tüm bu dangalakların “öteki” diye tanımladığı kimliklerin güvencesi Sünni Türklerdir. Çünkü onlar Kürdün terörle, Alevinin yasa dışı sol örgütlerle eşit şeyler olmadığını iyice, ta derinden bilirler.
“Halidi iktidarı yıkıp Bedreddinî iktidarı kuracağız” diye böğürenlere hafifçe gülümseyip Şeyh Bedreddin’in fıkıh metinlerini talim etmeye devam edenler de onlardır, “Allah bir Muhammed Ali / nazar eyle bana bana / izz-ü celalin aşkına / çektirme şol zarı bana” deyişini, deyişin sahibi Kalender Şah’tan ayrı değerlendirip o deyişe ellerini dizlerine vura vura eşlik edenler de onlardır.
Diyeceğim odur ki Sünni Türkler bu işlere en geriden ve büyük bir “okuma gücü” ile yaklaşırlar. Kökü dışarda günü birlik kışkırtmaların bu memleketin omurgasıyla alakası olmadığını bilirler. Tıpkı “açılın kapılar şaha gidelim” dizesindeki “şah”ın Hz. Ali değil, dümdüz İran şahı olduğunu bildikleri gibi.
Sünni Türklere düşen iki vazife vardır. Birincisi memleketin huzuru kaçıracak, bir arada yaşama kültürünü baltalayacak her türlü girişime engel olmak. İkincisi ise bu girişimlerde parmağı olan her emperyalist yancısını itinayla deşifre etmek. Birincisini evvel Allah’ın izniyle her zamanki gibi halleder Sünni Türkler. İkincisini ise bir vazife olarak üzerlerine alırlar artık sanırım. “Alırlar artık sanırım” diyorum çünkü sabır taşmak üzere gördüğüm kadarıyla.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.