Oylayacağımız şeylerden biri

Şu, Amerikan başkanı Biden’ın Suriye’de “Ulusal Acil Durum”u 1 yıl daha uzatırken yaptığı açıklamanın Türkiye ile ilgili kısmı: “Suriye’deki ve Suriye’yle ilişkili durumlar, özellikle de Türk hükümetinin, Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri taarruz düzenleme yönündeki eylemleri, DEAŞ’ı yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor, sivilleri tehlikeye atıyor. Bölgede barış, güvenlik ve istikrarı zedeleme tehdidi barındırıyor ve ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına karşı alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor.”

Çıkan kısmın özeti şu: “Türkiye, beslediğim, eğitip donattığım, dünyaya DEAŞ’la mücadele konseptiyle pazarladığım itlerimi vuruyor, vurmasın!”

YPG’nin ve PKK’nın Amerika’nın “kapısındaki it” olduğunun en yüksek perdeden ilanıdır bu, başka bir şey değil.

Kamuoyuna, oyuncakları HDP eliyle “halkların kardeşliği, eşitlik, özgürlük, antiemperyalizm” falan satmaya çalışan silahlı Kürt hareketleri, emperyalist ABD’nin “köpekliği” rolünden çok da memnun görünüyor üstelik. Para var, silah var, güya DEAŞ karşıtlığı üzerinden meşruiyet var. Ne istersen var.

Aslında döngü hiç değişmiyor silahlı Kürt hareketleri için. Yarın öbür gün ABD Suriye’den çekildiğinde “rejimlerle” karşı karşıya kalacaklar ve yaptıklarını misliyle ödeyecekler. Yaptıklarını misliyle öderken de yine “halkların kardeşliği, foşik T.C., foşik Irak, foşik Suriye” diyerek taraftar toplamaya, meşruiyet sağlamaya çabalayacaklar ve yine her yer geberip gitmiş adamların arkasından açılan “bilmem kim ölümsüzdür” yazılı pankartlarla dolacak.

Üstelik bu döngüyü değiştirmek için ellerine geçen tarihi fırsatların hiçbirini yine değerlendirmeyecekler ve yine Kürtlerin ve bölgede egemenliği olan ülkelerin başına bela olmaya devam edecekler.

Gelelim işin bam teline… Onlarca insanın katledildiği, 16 yaşındaki Yasin Börü’nün parçalara ayrılarak şehit edildiği 6-8 Ekim olaylarının yıldönümünde ekranda kim var? Başak Demirtaş. “Emri ben verdim” diyen Selahattin Demirtaş’ın karısı. Peki, Başak Demirtaş’ın konuk olduğu FOX’un stüdyosunda gözümüze sokulan çerçevede kimin resmi var? Mustafa Kemal’in. Peki, programın sunucusu İsmail Küçükkaya, Başak Demirtaş’ı konuk almadığı zamanlarda bize ne pazarlıyor: “Atatürk ilke ve inkılapları.”

Küçükkaya biliyordur tabii 6-8 Ekim olaylarında Başak Demirtaş’ı ekrana çıkarmanın anlamsal karşılığını. Biz bilmeyene söyleyelim. PKK ve HDP’nin “egemenlik” arayışı idi 6-8 Ekim olayları. Ciddi ciddi “alan elde edin” talimatıyla hareket etti PKK’lılar ve HDP’liler. Bildikleri tek şeyi yapıp vahşice insan katlettiler sokaklarda. Üstelik tabii ki bunu silahsız masumlara yaptılar.

6-8 Ekim olaylarının yıldönümünde başka ne oldu dersiniz? CHP heyeti HDP heyetini kabul edip “Demokrasi Tutum Belgesi” adını verdikleri belgelerini sundular. Üç şey istiyor bu belgede HDP. İlki “Türkiye terörle mücadeleye son versin.” Meali “bizi öldürmeyin ki biz sizin askerinizi, polisinizi, sivilinizi dilediğimiz gibi öldürelim.” İkincisi “Türkiye Suriye’den çıksın.” Meali “biz YPG üzerinden dilediğimiz operasyonu çekelim, Türkiye ayağımıza dolanmasın. Üçüncüsü “kayyum atanan belediyeler bize geri verilsin.” Meali “biz devletin verdiği bütçelerle terörü finanse edelim, dağa insan kaynağı istihdam edelim.”

Gelelim işin bir başka tarafına. 2023’teki başkanlık seçimlerinde CHP, İyi Parti, Deva, Gelecek vesaire gibi partiler işte bu HDP’ye umut bağlamış durumdalar Tayyip Erdoğan’ı devirmek için.

2023’te oylayacağımız şeylerden biri de tam olarak şu bence. CHP, Canan Kaftancıoğlu ve türevi “örgütçülerin” yönlendirmesiyle Mustafa Kemal ve Kemalizm savunuculuğu iddiasından tamamen vaz mı geçecek yoksa CHP tabanı “bu kadar da olmaz” mı diyecek?

İyi Parti’yi zaten konuşmuyorum bile. Ülkücüleri “yeteri kadar Ülkücü” bulmayan İyi Partililer HDP’yle ittifak yapıp “terörle mücadeleden vazgeçeceklerini” biliyorlardır çünkü bence. Yoksa bilmiyorlar mıdır? Dağa taşa “hudut namustur” yazınca meselenin kapanacağını düşünüyorlardır belki de.