Nereye sesleniyorlar?

04:0014/12/2021, Salı
G: 14/12/2021, Salı
İsmail Kılıçarslan

Adı Felaknas Uca imiş. Aynı yıl doğmuşuz, 1976’da. Ben Ankara’da doğmuşum. O Almanya’nın aşağı Saksonya eyaletinin Celle şehrinde. Ben, sülalesi “Kürtler” olarak adlandırılan bir ailenin bir kısmı Kürt, bir kısmı Türkmen, bir kısmı muhacir bir Sünni-Müslüman çocuğu olarak doğmuşum. Felaknas Uca ise Kürt bir ailenin Yezidi çocuğu olarak.Gündelik politika ile ilgim sıfıra yakın olduğu için Feleknas Uca’nın ismini ancak bu sabah, Meclis kürsüsünden Almanca ve Kürtçe olarak konuşmaya çabalaması ile

Adı Felaknas Uca imiş. Aynı yıl doğmuşuz, 1976’da. Ben Ankara’da doğmuşum. O Almanya’nın aşağı Saksonya eyaletinin Celle şehrinde. Ben, sülalesi “Kürtler” olarak adlandırılan bir ailenin bir kısmı Kürt, bir kısmı Türkmen, bir kısmı muhacir bir Sünni-Müslüman çocuğu olarak doğmuşum. Felaknas Uca ise Kürt bir ailenin Yezidi çocuğu olarak.

Gündelik politika ile ilgim sıfıra yakın olduğu için Feleknas Uca’nın ismini ancak bu sabah, Meclis kürsüsünden Almanca ve Kürtçe olarak konuşmaya çabalaması ile ilgili haberleri okuyunca öğrendim. Aslında Birleşik Avrupa Solu/Kuzeyli Yeşil Solu’nun bir üyesi imiş. Avrupa Parlamentosu’nda vekillik yapmış. İki dönemdir de Diyarbakır’dan HDP milletvekili imiş.

İsmi çok dikkatimi çekti Felaknas Uca’nın. Yezidiliğin (bazıları kelimeyi “Ezidi” olarak da kullanıyor, sanırım ikisi de doğru) içine İslami bazı inanışlar ve ögeler karıştığını, İslam’dan sonra Yezidiliğin bir çeşit yenilenme yaşadığını okumuştum tabii ama doğrudan Kur’an’ın iki suresinin isminin birleşiminden oluşan bir ismi çocuklarına koyacak kadar mı etkilenmişler İslam’dan, orasını bilemedim.

Diğer yandan belki tarihsel tartışmalara da muttalisinizdir diye söylüyorum. Yezidilerin Kürtlüğü sonradan benimsediğine, Kürtleştiklerine dair pek çok yayın ve iddia var. Ermenistan civarındaki Yezidiler Kürt olmadıklarını iddia ederler mesela. Ben, Yezidilerin Asuriler olduğuna, Kürtlüğü bir etnik kimlik olarak süreç içerisinde benimsediklerine inanan taraftanım.

Tabii ki benim için bu tartışmalar da, Yezidiliğin inanç ve ibadet esasları da sadece “entelektüel merak” meseleleridir. Takip etmeye, anlamaya, öğrenmeye çalışırım.

Bu, burada bir dursun.

Biliyor, hatırlıyorsunuzdur. DAİŞ, 2014 yılında Musul ve Şengal gibi Yezidilerin yoğun olarak yaşadıkları yerlere saldırınca Yezidiler topluca Türkiye’ye yöneldiler ve Türkiye, elbette, mazlumun dinini, dilini, ırkını sormaksızın onları da “sığınmacı olarak” kabul etti. Ağırlıklı olarak Batman, Diyarbakır ve Mardin’e yerleşti Yezidi sığınmacılar. Süreç içerisinde geri dönenler de oldu, kamplarda veya şehirlerde yaşamaya devam edenler de oldu, yurtdışına göçenler de ama zannederim Türkiye hâlâ, “en çok Yezidi sığınmacı ağırlayan ülke” durumunda.

Peki, bu süreçten sonra ne oldu dersiniz? PKK ve uzantıları tüm dünyaya Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan “Türkiye, Yezidi sığınmacılara Suriyeli sığınmacılara gösterdiği toleransı göstermiyor” propagandası yapmaya başladılar.

Basit bir misal olarak Batman Üniversitesi öğretim görevlisi Yusuf Arslan’ın konu ile ilgili kaleme aldığı güya akademik makalesinden iki alıntı yapmak isterim. “Türkiye’de Ezidi sığınmacı kadınların sorunları üzerine sosyolojik bir araştırma: Batman ve Diyarbakır kamp örnekleri” başlığını taşıyan makaleden yapacağım ilk alıntı şu: “Araştırma sonucuna göre kamp ortamında sığınmacı kadınların, ataerkillik ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle yaşadıkları zorluklar olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca, öz bakım ve estetik ihtiyaçlarının karşılanamamasına bağlı olarak sığınmacı kadınlarda benlik saygılarının düştüğü görülmüştür. Kadınların düzenli ve sağlıklı gıdaya erişimlerinde kısıtlılıklar olduğu anlaşılmış, Güneydoğu’da yeniden başlayan silahlı çatışmalarla birlikte bu kısıtlılıkların daha da arttığı tespit edilmiştir.”

Dikkat isterim. “Açlık”tan bile önce “ataerkillik ve toplumsal cinsiyet rolleri” zikrediliyor canına yandığımının makalesinde. Yani Şengal’de, Musul’da falan Yezidi kadınların ataerkillik ve toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili sorunları yokmuş da, Türkiye’ye kampa gelince… Anlıyorsunuz değil mi?

Diğer alıntı da şu: “Nitekim “Türk hükümetinin Suriyeli sığınmacılara gösterdiği ilgi, cömertlik ve açık kapı politikası uluslararası kamuoyunda övgüyle karşılanmıştır. Aynı ilgi, cömertlik ve açık kapı politikasının Ezidi sığınmacılar için uygulandığını yansız bir gözle bakıldığında söylemek mümkün müdür? Bir başka şekilde sorulacak olursa Türkiye’nin, Ezidilerin barınma ve korunma beklentilerini karşıladığı söylenebilir mi? Görüşmecilerin ifadelerine bakıldığında bu soruya “evet” demek çok zordur.”

Tekraren… Anlıyorsunuz değil mi?

Şimdi gelelim Meclis kürsüsünde, o dillerde konuşma yapamayacağını bile bile “şimdi konuşmamı Almanca ve Kürtçe olarak da yapacağım” diyerek gerginlik çıkaran HDP Milletvekili Felaknas Uca’ya. Kürtçe konuşmasında çok ama çok kritik bir cümle kullanıyor Uca. Diyor ki: “Size sesleniyorum, bu Meclis’te Kürtlerin diline tahammül yok.”

İşte meselenin bam teli burasıdır. Öyle açık, öyle net, öyle berrak şekilde biliyorum ki Uca’nın “size sesleniyorum” derken kastettiği “siz”in kimler olduğunu. Doğrudan Avrupa’daki, “modern dünyadaki” dostlarına sesleniyor. Aslına bakarsanız HDP’nin varlık zemini tam burasıdır ve asıl iştigal alanı PKK’nın “bir özgürlük hareketi” olduğunu dünya kamuoyuna anlatmaktır. Meral Akşener ile Kılıçdaroğlu’nun ittifak ettiği HDP’nin açık ajandası budur ve bu ajandanın değişeceği de yoktur. “Hayatta kalabilsinler” diye kucak açtığımız Yezidiler konusunda bile akla hayale gelmedik tezviratlar yapan, Aşağı Saksonya eyaletinin Celle kentinde doğan ve tüm derdi Batılı dostlarıyla ittifak yaparak Türkiye’yi zayıflatmak olan Felaknas Uca’ların oluşturduğu bir “kötücüllük organizasyonudur” HDP ve hedefleri de Türkiye’nin var kalışını ve var oluşunu yıpratmaktır.

“Tayyip gitsin de gerisini nasılsa hallederiz” diyenlerin hesaba katması gereken şey budur ve burasıdır.

#Felaknas Uca
#Almanya
#Ankara
#Ezidi