DAİŞ liderinin leşinin alınması; YPG’si, PKK’sı, alfabeye harf bırakmayan bilcümle emperyalizmin mayın eşeği örgütlerin “DAİŞ’i biz bitirdik” şişinmeleri; Samsun’da Mustafa Kemal’in heykeline yapılan saldırı; İmamoğlu’nun büyükelçi buluşmaları.
Birbirine hiç benzemez gibi duran bunca şeyin
tam ortasında durup düşünmek gerekiyor.
“Rüzgâr.” Doğru kavram bu. Türkiye, çeşitli çap ve ebatta rüzgârların türbülansa sebebiyet vermesi beklenilen bir ülke görünümünde. Bu da normal: Bombalar patlamayınca, PKK denen mayın eşeği emperyalist yancısı örgüt eylem yapamayınca, DAİŞ Türkiye’ye operasyon çekemeyince falan mesele başka rüzgârlara kalıyor mecburen.
Nereden başlayayım? Şuradan. Irak, açıklama yaptı, Amerika’dan da yalanlama gelmedi. Diyor ki Irak: “DAİŞ liderinin öldürülmesiyle sonuçlanan istihbaratı ABD’ye biz verdik.”
Buna rağmen harf müsrifi, insanlık düşmanı, bebek katili mayın eşekleri kendilerini DAİŞ üzerinden temize çekmenin derdindeler. İlk andan itibaren “DAİŞ’i kendileri temizlemiş, kendileri bitirmiş” gibi propaganda yapıyorlar dünyaya. Tabii, Türkiye’nin DAİŞ’i desteklediği yalanını da yaymayı ihmal etmiyorlar. Türkiye’nin DAİŞ’i desteklediği yalanı biliyorsunuz sadece emperyalizm yancısı YPG’nin, PKK’nın falan iddiası değil. CHP de destekliyor bu yalanı.
Oysa mesele basit: Amerika, sahibi olduğu DAİŞ ile ilgili yeni bir faza geçmeye karar vermiş görünüyor ve tasmalarını tuttuğu YPG ve PKK’yı da yeniden konumlandırma derdinde. Amerika’nın sahibi olduğu çeşitli örgütler arasında gelişiyor yani olaylar. Bir bakıma “ensest” bir durum.
Ama ne derler bilirsiniz:
ABD konumlar, İHA’lar uçurur. Hatta ne derler bilirsiniz: “Hayat kısa, teröristler uçuyor.”
Şimdi burada bir durup düşünelim. HDP’nin, PKK’nın, YPG’nin falan kimi nasıl ve niçin desteklediği gün gibi ortada. İyi de epeydir HDP’nin “aksına girmiş” görünen CHP’ye ne demeli?
Belki şunu: Yapmayın. Lütfen yapmayın. Değmeyecek çünkü.
Dahasını da söyleyeyim. Küresel güçlerin kendisine istikamet çizmesine izin vermiş görünen ve bunu da saklamayan İmamoğlu’nun CHP’si, Mustafa Kemal’in CHP’si midir yoksa HDP’nin CHP’si mi?
Dahasını da söyleyeyim. Küresel güçlerle yatağa girmekten çekinmeyen İmamoğlu için Kılıçdaroğlu “kendisine söz verilen cumhurbaşkanlığının karşısına çıkan küçük bir engel” midir sadece? Durumöyle görünüyor da…
Bu, burada bir dursun.
Atatürk heykeline kim, niçin saldırır? Hep iki grup gördüm bugüne kadar bu işi yapan. İlki herhangi bir iç ya da dış istihbarat örgütünde “provokatör” olarak çalıştıklarından emin olduğum dindar görünümlü ajanlar. İkincisi de PKK’lılar.
Bugüne kadar “dindar görünümlü ajanlar”a “meczup” falan denilip geçiştirilmesinin ardında da o karanlık olmuştur hep. Emri verenle feryadı koparan aynıdır çünkü.
Bakın size net bir şekilde söyleyeyim. Artık Cübbeli’nin bile “hayır dua ile andığı” Mustafa Kemal ile ne dindarların ne de muhafazakarların herhangi bir sorunu yoktur, kalmamıştır.
Benim gibi “eskimiş İslamcılar” ve bir miktar Marksist içinse Mustafa Kemal değil, Kamalizm büyük sorun olarak tanımlanmıştır hep ve fakat bizim de sayımız günden güne, yıldan yıla azalmaktadır. Zaten bizim heykel yıkmak falan gibi bir derdimiz hiç olmadı. Biz “heykel yapan zihniyet”le zihinsel bir hesaplaşmanın derdindeydik ama açık konuşmak gerekirse Doğu Perinçek’le “kerim ve derin devletçiler” kazandı, biz kaybettik bu hesaplaşmayı.
Kendime niçin “eskimiş İslamcı” dediğimse başka bir bahis. Onu uzun uzun konuşuruz bir başka yazıda.
Soruya geleyim: Samsun’da Atatürk heykeline saldıranlar büyük ihtimalle ya kripto FETÖ’cüler ya da PKK’lılar. Her iki durumda da an itibariyle bu iki tarafı temsil edip destekleyenler aynı zamanda kitleleri Samsun’daki heykelin etrafında konsolide edenler.
Nereden nereye geldik değil mi?
Yaşlanıyorum. Artık neredeyse hiçbir şeye şaşırmaz oldum. Dolayısıyla buna da şaşırmıyorum. AK Parti dindarları nasıl sisteme entegre ettiyse belki “imkansız pozisyonları ve kimlikleri” seven Kılıçdaroğlu da PKK’lıları, kripto FETÖ’cüleri falan sisteme entegre etmenin derdindedir. Tabii, daha önce İmamoğlu “CHP’nin değişmez, değişmesi teklif edilemez şefi”ne o klarkı çekip “yaşasın küresel güçler ve onların yerli yardakçıları” demezse.
Tekrarlıyorum: Nereden nereye geldik değil mi?
Bu geldiğimiz yeri doğru tespit etmek gerekiyor. Bu tespiti yapamazsak, tarafımızı belirgin hale getiremezsek “eğitimini dağda almış” bakanlarımız olacak. Çünkü sahibi olduğu DAİŞ’in liderinin leşini alan Amerika, oyunu tasmasını tuttuğu PKK ve YPG üzerinden başka bir sahaya taşıyor.
Mesele Atatürk heykeli değil, sen hâlâ anlamadın mı?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.