Yıldızları kırpıp donanma feneri yapmak ilk kez kimin aklına gelmişti? Kısık sesle anlatılan hikayelerin konusu ne olurdu? Bir ikindi sonrası amcalarla iki lafın belinin kırıldığı serin ve gölgeli cami avlularında neyi arardı insan ve bulur muydu aradığını? Uzayan gecelerin dibinde dostluktan başka ne kalırdı elimizde? De bana: Kalbi kırılmış çocuklara yazılan şiirlerin saklı olduğu sandığın anahtarı kimdedir ve nasıl ele geçirilir?
İnsanın anladığı nedir ve nedir anlamak istediği? Anlasa, yuvasını bulmuş göçmen kuşun kendisini avuttuğu gibi avutur mu kendini? Yahut anlamamak mıdır gerçek avuntusu insanın? Anlasa üzülür mü, üzülse sever mi? Sevmek midir gerçekten kalmaya sebep yahut sevilmek mi? De bana: Taflan ısıtıp sürse geçer mi insanın gönlünün kırgınlığı?
Yaz yağmurunun yağdığı bir Bursa’da ıhlamur kokusu mudur tercihin, Maraş’ın kavurucu sıcağında ikram edilen reyhan şerbetinin rengi mi? Cahilliğimizden mi kandık dünyanın rengine biz de? Abdallığın binasını sorsalar avcumuzun içi midir? Yoksulluğun resmini yap deseler alnımızın çizgisi midir? De bana: Teskin edilmemiş bir yalnızlığın türküsü mor mudur, kırmızı mı?
O çipil gözlü çocukların hazırlandıkları sınavlarda niçin çıkmaz “peki boyasak gökyüzünü, en çok neresine benzer bir sincabın ağzının?” sorusu? Niçin artık iç cebinden mendil çıkmıyor insanların? Herhangi bir borsada “gülümseyen yetişkinler şirketi” isimli girişim niçin işlem görmüyor? Kuşların kederle uçtuğuna inanıyoruz da niçin inanmıyoruz ölülerin bizi serinliğe yakıştıramadığına? De bana: Yeni pişmiş ekmeğin kokusuna niçin kanmıyoruz artık?
Bir şelalenin gürül gürül akan sükûneti mi, bir gölün kımıltısız şiddeti mi daha heyecanlıdır? Bir göz bir başka göze değince çıkan yangını söndürmek için itfaiyeyi arayan bir zabıtayı sirkte bir fil tıraş etse alkışlamamız gerekir mi onu? Fırfır, kondik, istop, akşam ebesi ve başka kelimelerin peşine düşerek çıkabilir miyiz uzaya? Dahası, bir uzay mekiğinde semaver olmazsa neye yarar dertleşmek? De bana: Bir ırmak akışını durdurduğunda nereye gider nilüferler?
“İçinde tükendiğim şu hain hayatta / herkesin yalnızlığı duvarda asılıydı” yazarken hangi ıssızlığa dayamıştın ilk gençliğini? Kaybolduğun sokakların haritası hangi müzenin koleksiyonundaydı? De bana: Bütün yorgunlukları geçiren bir ilaç bulunmuş olsaydı “mürdüm eriği” der miydin bize?
De bana abi, de bana. Büyük dalgınlar, cevapsızlar, hiç deniz görmeyenler, kimseye bir şey sormayanlar, hayatın büyük ırmağında kaybedenler neredeler şimdi? Sigortalı bir işe girip şehirlere karışmadılarsa hangi salıncakta oyalıyorlar şarkının bittiği gerçeğini? Birisi ağladığında de bana, birisi ağladığında yeryüzü niçin ıslanmıyor artık? De bana: Gambitoyu, seni ve beni alıp giden kimdi her akşam?
“Kişiselleştirilmiş şalvarlar” da dahil mi giyilebilir teknolojilere? Peki kişiselleştiremediğimiz acıları “Genel Acılar Ansiklopedisi” isimli kitapta derleseydik olmaz mıydı? Derleyip toparlasaydık ve bazı duvar diplerinde bazı duyarlılıklar edinseydik kendimize ve sızlayan eklemlerimizi hesaba katmamayı öğrenseydik ve uzaktan selam vermeseydi kimse bize, olmaz mıydı? De bana: İnsan kalbinin niçin acıdığını bilebilir mi?
De bana abi, de bana. Hangimiz takalım şimdi birkaç yıldızı gökyüzüne? Hangimiz akşam olsun? Hangimiz hazırlasın çayı? Atların öldüğü müzik susunca yahut susturulunca hangimiz insin çocukluğuna sarılıp kuyuya? Hangimiz okusun onun uzattığı şiiri? Ağlamak kesin olarak gerekiyor. De bana, hangimiz ağlasın? Hangimiz akşam olsun? De bana: Hangimiz kaldırsın yağmuru dansa?
“Ah deme, ah deyince ah olur her şey” diyen o uzun susmuş kadının dünyaya dayandığı yeri bulabilir miyim? Gölgesinde serinleyecek bir şimendifer bulsak dumanı önümüze mi düşer ardımıza mı? Bir buhur görsek uzatır mıyız gönlümüzü ona? De bana: İki günden uzun sürdüğünde bir kedinin ağlaması, bunun senfonisini yazabilir misin?
De bana abi de bana, koyup koyup gidiyorsunuz da ne oluyor? Bunca yalnızlığı hangi çuvala doldurup saklayabilir insan? Sen benden erken öldün, bilirsin, de bana: Boşuna mı bir çiçeğin kollarını iki yana açıp besmele çekmeyi denemesi?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.