“Kaza namazım var, yogama mani olur mu?”

04:0012/04/2022, Salı
G: 12/04/2022, Salı
İsmail Kılıçarslan

Eskiden bize “fantastik” gelecek sorulardan biri, belki de birincisi olabilirdi başlıktaki soru. Şimdi böylece sorulması pek şaşırtıcı gelmiyor.Biraz geriden alayım. 2005 yılıydı sanırım. Canlı yayına çıktığım ilk televizyon programını sevgili dostum Tarık Tufan sunuyordu. TV5’te yaptığı program “kişisel gelişimi anlamak” üzerineydi ve benden başka ünlü kişisel gelişimci Oğuz Saygın ile Kur’an’dan kişisel gelişim çıkaran bir kitabın, adını hatırlayamadığım yazarı konuktu.Dersimi çalışıp gitmiştim.

Eskiden bize “fantastik” gelecek sorulardan biri, belki de birincisi olabilirdi başlıktaki soru. Şimdi böylece sorulması pek şaşırtıcı gelmiyor.

Biraz geriden alayım. 2005 yılıydı sanırım. Canlı yayına çıktığım ilk televizyon programını sevgili dostum Tarık Tufan sunuyordu. TV5’te yaptığı program “kişisel gelişimi anlamak” üzerineydi ve benden başka ünlü kişisel gelişimci Oğuz Saygın ile Kur’an’dan kişisel gelişim çıkaran bir kitabın, adını hatırlayamadığım yazarı konuktu.

Dersimi çalışıp gitmiştim. Kişisel gelişimin bir tür kapitalizm planlaması olduğunu, küçük adam sisteme isyan etmesin diye uydurulmuş bir itaat programı önerdiğini ve en önemlisi başarıyı sadece insanın uhdesine vererek insanları başarıperest hâle getirdiğini hararetle savundum.

Aradan geçen 17 yılda bu fikirlerimde en küçük bir değişiklik olmadı. Hatta mesele daha da derinleşti benim açımdan zira salt “iş hayatı ile ilgili bir motivasyon programı” olarak gündelik yaşantımıza giren kişisel gelişim kavramı dallanıp budaklandı ve yogasıyla, kuantumuyla, duru görüsüyle, çakrasıyla bir çeşit “modern zamanlar dini” haline geldi.

Sosyal medyada bir peçeli kızın gayet güzel şekilde kurduğu “kişisel gelişim tezgâhı” haberlerini görünce yeniden depreşti kişisel gelişim eleştirilerim. Abla, neredeyse bütün kuantumcular, bütün duru görücüler, bütün çakracılar gibi keriz silkeliyor. Şahane tezgâh.

Şahane tezgâh, çünkü inanç bakımından yeteri kadar savurmayı başardığınız insan tekini dilediğiniz gibi inandırabilirsiniz bu saçmalıklara.

Kısacık bir videoda bu tezgâhı açan ablanın “tekâmül yasasını bilmezseniz mesafe alamazsınız” dediğini duydum mesela.

Bu ne demek biliyorsunuz değil mi? Şu demek: “Allah bizim gelişmemizi kapitalist teorisyenler eliyle sağlayan bir varlıktır. Bana üç-beş bir şey sökülürseniz Allah’ı derhal bir motivasyon koçuna döndürürüm sizin için.”

Google’a “Kur’an’da kişisel gelişim” yazdığınızda karşınıza “İşte Kur’an-ı Kerim’deki kişisel gelişim ayetleri” haberleri çıkıyor. Vallahi çıkıyor.

Allah’ın mümin kullarının karakterini inşa etmeleri için vahyettiği ayetlerin bir kapitalist teoride kullanılmasında sıkıntı görmeyen zihinler inşa edersek geliriz başlıktaki soruya: “Kaza namazım var, yogama mani olur mu?”

İnsanları başarıperest birer bencile dönüştürmekten başka bir halta yaramadığına inandığım kişisel gelişim zırvasının ateşli vaizleri ve daha da ateşli müritlerine soracak olursanız alacağınız cevap şudur: “İnsanın başarılı olmaya çalışmasının ne mahzuru var?”

İnsanın başarısının Allah’a bağlı olduğunu inkâr etmek dışında mı? Bir mahzuru yok tabii.

Başarının, zaferin, fethin Allah’tan geldiğine, her türlü başarmanın O’nun lütuf ve inayetine bağlı olduğuna inanmadığın an seni bu dinde tutamıyoruz malum. Oysa kişisel gelişimciler için her şey ama her şey bireyde başlayıp yine bireyin kendisinde bitiyor. Başarı da başarısızlık da bizatihi ve sadece insanla mukayyet bir şeydir kişisel gelişim anlatılarının bütününde.

Bu ana ve devasa günahın dışındaki yan günahları saymıyorum bile: Astrolojik hareketlere iman, başka dinlerin ibadetlerini taklit vd.

O kişisel gelişim tezgâhını açan peçeli ablanın dindar ablaları rahat rahat söğüşleyebilmesinin altında yatan devasa sorunun tam adı “ihmal edilmişliğin çaresini bulma çabası”dır. Onu da biliyoruz değil mi?

Etiler-Teşvikiye vd. gibi yerlerde bir “alternatif inanç biçimi, bir new age cult” olarak pazarlanan kuantum, kişisel gelişim, yoga, çakra vesaire şeyler sıra bizim mahalleye geldiğinde “eksiklik hissini tamamlamaya yarayan bir şifalı iksir” olarak pazarlanıyor. Kimde ne yoksa tezgâh o yokluğa açılıyor anlayacağınız.

Peçeli abla yahut Amerika’da bilmem nerden eğitim alan kuantum uzmanı. İkisi de tersinden aynı çarkın uyanık dişlileridir. Bizimse sloganımız bellidir: “Kişisel gelişmeyin, ayıptır!”

Bu arada bir not yazayım da yanlış anlaşılmaların önüne geçmiş olayım: Yoga gibi, çakra eğitimi gibi şeyler belirli dinlerin ibadetleridir. Bu ibadetleri yapan o dinin mensuplarına saygım vardır. Fakat başka dinin ibadetini kurduğu rezil tarikata meze edenlerin yaptığı şey madrabazlıktır. Fazlası değil.

#Tarık Tufan
#TV
#yoga