Gönül isterdi ki her Kurban Bayramı'nda olduğu gibi bugün de bayramla ilgili bir yazı yazayım, ne ki Türkiye gündemi buna müsaade etmedi bu sefer. O halde öncelikle bayramınızı kutlarım. Ağzınızın tadıyla, fakirin fukaranın hakkının unutulmadığı güzel bir bayram olsun.
Dün Üsküdar’da bir şey gördüm. Bir ambulans hemşiresi kardeşimiz, uyuşturucu etkisi altında 18-19 yaşında bir kızımızın koluna girmiş, onu ambulansa götürüyordu. Büyük ihtimalle bonzai kullanmıştı kızcağız. Şöyle düşündüm: Şimdi bu kızcağız bunca sakin bir trip yaşamasa da uyuşturucu kullananların tabiriyle taklaya gelip cebinden bir neşter çıkarıp kardeşimize oracıkta saldırsa ne olur? Yahut daha da kötüsünü düşündüm: Bu kızcağız ayıkınca “ben uyuşturucu etkisi altındayken bu sağlık görevlisi beni taciz etti” diye dava açsa ahval ne olur? Daha da kötüsü var: Bu kızcağız hastanede bir türlü kendine gelemese, bu kızcağızın onu uyuşturucuya alıştıran psikopat sevgilisi de hastaneyi basıp o sağlık görevlisi kardeşimizi yahut bir doktoru katletse durum ne olur?
Türkiye’nin de dünyanın da en zor işlerinden biri bence sağlık sektöründe çalışmak. Kelle koltukta bir hayatları olmasının yanı sıra “başkalarının hayatlarının sorumluluğu”nu da alıyorlar üzerlerine. Zaten hasta olduğu için tahammül eşiği çok düşmüş insanların şifasına vesile olmaya çabalıyorlar geceli gündüzlü. Ardımızda bıraktığımız pandemi sürecinde nasıl fedakârca, nasıl cansiparane çalıştıklarını bütün ülke olarak müşahede ettik.
Fakat bir yandan da şu: Belki bir “mesleki deformasyon”dur belki de bir zararlı cemiyetten farkı olmayan Türk Tabipleri Birliği’nin ortaya yaydığı bir algıdır, bilemem orasını. Herhangi birinin doktor olmaklığıyla herhangi bir temizlik işçisinden, herhangi bir ev hanımından, herhangi bir işçiden üstün olduğunu iddia etmesi salaklıktır.
Doğrudur. İnsan bu. Senelerce okumuş, yıllarca emek verip doktor olmuş bir birey kendini diğer insanlardan (hatta algı öyle ki bu hususta “yaratıklar”dan da desem olurdu) üstün görebilir. Kendinde bir üstünlük vehmedebilir. “Allah akıl fikir versin” der geçeriz en nihayet.
“Allah akıl fikir versin” der geçeriz de, Konya’da bir meslektaşları katledilince iki gün iş bırakma kararı alan doktorların kimi cezalandırdıkları sorusunu da sorarız. Bilhassa aile hekimliklerinde bayram öncesi ilaçlarını yazdıramayan insanların mağduriyet haberleri peşi peşine düşüyor bültenlere.
Katile kızıp sıradan, işinde gücünde, doktorun otoritesine, gücüne, hatta zırva bile olsa kendinde vehmettiği üstünlük fikrine saygılı insanları cezalandırmak kusura bakmayın ama bana ahmakça geliyor.
İki bakımdan ahmakça. Birincisi, sıradan insanları mağdur edecek kadar vicdansız olmaları, doktorların saygınlığına doğrudan zarar veren, o saygınlığı perişan eden bir şey. Bugün ben yazımı yazarken mağdur ettiği insanlar nazarında doktorların aldıkları en hafif tepki “Allah belânızı versin” cümlesidir bence.
İkincisi HDP’nin doğal uzantısı gibi görünen, terörle arasına zerrece set çekmeyen, memleketin aleyhine ne varsa altında imzası bulunan Türk Tabipler Birliği’nin Türkiye’deki doktorları temsil ettiği fikrine ulaşıyor insanlar yavaş yavaş. Bu, kabul edelim ki doktorları “siyasi bir zemine çekmek” dışında bir sonuç vermez.
Münferit ve çok üzücü hadiseleri sanki Türkiye’de doktorlara yönelik organize, örgüt işi bir saldırılar silsilesi varmış da yetkililer bu konuda üzerlerine düşeni yapmıyorlarmış gibi paketlemek ve doktorları “leş bir politik zemin”e çekmeye çalışmak kimseye hiçbir fayda sağlamaz.
Nebbaşlar dışında tabii. Bu zemin nebbaşların en sevdiği zemindir. Ölü doktorların cesetleri üzerinde yaptıkları politik otopsi ile doktorları da, halkı da, memleketi de hiç hesaba katmadan kendi çirkin amaçlarına doğru bir yolculuk tuttururlar. Bu zemin çok tehlikeli bir zemindir.
Bu sabah bir tıp profesörünün “bizler sizin gibi cahil ve vandal halka fazlayız” tweeti ile başladım sayılır güne. Tam “boş ver yahu şu aptalı” diyecektim, Taha Hüseyin Karagöz kardeşimin “bugün ölen hastaların hesabını kim verecek?” sorusuna Jahrein isimli … israfının “anan” cevabını verdiğini gördüm.
Ne Konya’da ölen doktorla, ne bugün ölebilecek hastalarla ilgileri yok bu pisliklerin. Dertleri nebbaşlık etmek. Ölülerimizi soyup üzerlerinde tepinerek politik çıktı elde etmek. Ne diyeyim? Allah şu bayram günü hürmetine hepsini ıslah etsin. Islah olmazlarsa bin türlü belalarını bulsunlar.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.