Kadıköy’deydim. İskelede. 19 yaşında. İflas etmiş bir babanın yazar olmak isteyen mutsuz oğlu olarak Kadıköy’deydim. İskelede. 19 yaşında. Hayatımın bütün hikâyesi muz kolilerine istif edip cumartesi-pazar günleri sokakta sattığım kitaplara sıkışmıştı. Kızın birine “Mona Rosa’m olur musun?” diye sormuş ve “evet” cevabını almıştım daha yenice. İçine kaşar koklatılan tostlar, üzerine kırmızı ışık vurulunca iştah açıcı hale gelen sosisliler, demli çaylar ve ucuz tütünler arasında bir hayatım vardı. Kadıköy’deydim. İskelede. 19 yaşında. Yaşamakla yaşamamak arasında, direnmekle direnmemek arasında, olmakla olmamak arasında bir sarkaç, bir salıncak varmış da ben onun üzerindeymişim gibi bir hayat. “Ha Sezai ha ping-pong masası” yani. “Ping-pong masası varla yok arası” yani.
Kadıköy’deydim. İskelede. Sosisli satılan bir büfenin önünde dünyaya sarkıyordum. Vapur boşaldı. Kalabalık bir akşam vapuru. Ve kalabalığın içinden o indi. Daha dün “ben konuşmasını bilmem Lili” dizesini okurken boğazımı düğümleyen, “ben kandan elbiseler giydim” dizesini okurken iç çektirten adam kanlı canlı karşımdaydı. Vapurdan inmişti. Ve doğru. Pantolonun bir paçası kısaydı diğerinden. Ve doğru. Ceketi eskiydi. Ve doğru. Parlıyordu bütün insanlar arasında.
Kadıköy’deydim. İskelede. “Yanına gitsem” diye geçirdim aklımdan. Yanına gitsem ve elini öpüp “sana soracaklarım var” desem. Lili’yi, Leyla’yı, Mona Rosa’yı, Hallac-ı Mansur’u, Hızır’ı, Muhyiddin’i sorsam nefes almadan. “Evleri balkonsuz yapan mimarlarının alnından öpüyorsunuz da sizin şiirlerinizi ezberine almadan nefes alamayan şu evladınızı niçin alnından öpmeyesiniz?” diyerek uzatsam alnımı. Gülümsese bana. Gülümsese ve dünya dönmesini durdursa…
Kadıköy’deydim. İskelede. Aramızda beş metre vardı. “Yanına gitsem” diye geçirdim aklımdan. “Aklımı alıp çıkarsam” dedim “aklımdan aklımı alıp çıkarsam.” “Siz biliyor musunuz Üstat, sizin şiirlerinize benzer bir dize yazabilmek için kaç geceler sabahladım, kaç gündüzler yaktım, siz biliyor musunuz?” desem. “Yine akşam oluyor üstat, yalnızlık omuzlarıma çivisini çakıyor yine” desem.
Kadıköy’deydim. İskelede. 19 yaşında. Dünyaya dargındım. Dargındı bana dünya. Yanımdan geçip gitti öylece ve takıldım peşine. İşte yürüdü. Osmanağa Camii’nden sağa araya girdi işte. 5 metre arkasındayım. Köşedeki manavdan birkaç yeşillik aldı. Fırından bir ekmek sonra. İşte arkasını döndü. Yüz yüze geldik. Bir an baktı mı bana? Bakmadı galiba. Belki de bakmıştır.
Yürüdü yine. Takip ettim yine. Otobüs durağına gitti gerisin geri. Bekledi. Gelen otobüse bindi. Baktım öylece. Arkasından.
Sarkaç yaşama, direnmeye, olmaya döndü böylece. “Sezai Karakoç’un bile gönül indirip yaşadığı dünyada sen kimsin de yaşamayacakmışsın” diye sordum kendime. İçimden. Sonra koşayım dedim otobüsün ardından. Koşup bağırayım. “Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum” diye bağırayım. Durdurayım otobüsü. Uzatayım alnımı. Öpsün.
Bundan 25 yıl sonra, bugünden bir ay önce telefonda şöyle söyledi Rüstem Keleş ağabey: “Üstat diyor ki, bu virüs çok tehlikeli, küçük bir heyetle gelin, İsmail nasılsa sonra gelir.”
“İsmail nasılsa gelir” cümlesinin kıvancıyla dolu şekilde, Sezai Bey’i bir kez daha görebilmenin hayalini kuruyordum. Bir aydır. “Saadettin’i yahut Rüstem Keleş ağabeyi ararım, birlikte gideriz” diye geçiriyordum aklımdan. Bir aydır.
Meğer nasip değilmiş Sezai Bey’i bir kez daha görmek. Dünya gözüyle.
Şimdi Saadettin, o kavruk sesiyle Yasin okuyor. Ben, karnına bıçak konulmuş, bir çarşafa sarılmış Sezai Bey’in bir metre ötesinde, 19 yaşındaki o çocuğun bakışlarıyla bakıyorum. “Uzanıp alnımdan öpse” diye geçiriyorum içimden.
Sana uzun cümlelerim vardı daha. Uzun uzadıya mektuplarım. 19 yaşımda seni gördüğüm o gün cesaretimi toplayıp soramadığım sorularım vardı sana. Sonraki görüşmelerimizin hiçbirinde cesaretimi toplayıp soramadığım sorularım.
“Hayber’in kapısı ağlar mı, erkek ağlar mı?” diye soruyorsun öyle mi? “Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum.”
Kadıköy’deyim. İskelede. 19 yaşında. Umut olsun senin adın. Diriliş olsun.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.