Düşerken

04:0030/10/2022, Pazar
G: 30/10/2022, Pazar
İsmail Kılıçarslan

Yeni Şafak·İsmail Kılıçarslan - DüşerkenOysa soru basittir insan için. Bir gecenin dibinde ‘sana ihtiyacım var’ dediğinde durumu ne olursa olsun, eli hangi kanda olursa olsun koşup gelecek, derdini dinleyecek, dahası derdini anlatmak istemesen bile seninle susmayı göze alabilecek kaç dostun var?Niye böyledir bu abi? Orası insana sırdır. Sırdır çünkü bu soruya verebileceğin her cevap o sorunun cevabı değildir. Dostluk, sen onu nasıl tanımlıyorsan eksik kalan bir şey haline gelir böylelikle.Bir adam

Oysa soru basittir insan için. Bir gecenin dibinde ‘sana ihtiyacım var’ dediğinde durumu ne olursa olsun, eli hangi kanda olursa olsun koşup gelecek, derdini dinleyecek, dahası derdini anlatmak istemesen bile seninle susmayı göze alabilecek kaç dostun var?

Niye böyledir bu abi? Orası insana sırdır. Sırdır çünkü bu soruya verebileceğin her cevap o sorunun cevabı değildir. Dostluk, sen onu nasıl tanımlıyorsan eksik kalan bir şey haline gelir böylelikle.

Bir adam tanırdım seneler önce. Kendine bir kulübe inşa ettiğini düşünürdüm elindeki nasırları gördükçe. Kendine ait bir kulübe. Bir hüzünler kulübesi. Yalnızlıktan yapılma bir yurt.

“Ne güzel bir adam bu” diye düşündüm ellerindeki nasırların arttığını gördükçe, “kendi kulübesini inşa eden bir adam bu.”

Meğer bir kulübe değil, bir kuyu inşa etmeye çabalıyormuş adam. Kardeşlerini kuyuya atarak geriye kalan tek kardeş olmanın ve sevildikçe sevilmenin derdindeymiş.

“İnsan bu” deyip geçeceksin abi bu durumda. Elden ne gelir? Çünkü insan, ancak kendi kardeşini geride bırakabilirse öne çıkabileceğini düşünen bir aptal ve aptallığının bir sınırı yok.

Şu da var: Belki de o adam, gerçekten bir kulübe inşa etmek için çıkmıştı yola. Hüzünden ve yalnızlıktan, asaletten ve cefadan inşa edilen bir kulübe. Ve sonra o köpek girdi devreye. Fısıldadı kulağına belki de. “Sen, osun ve öylesin ki senden başka hiç kimse o ve öyle olmayı hak etmiyor” dedi belki de. Belki de Kabil olmaya böyle karar verdi ve belki de kulübesini bir kuyuya, kardeşini atacağı bir kuyuya dönüştürmeye öylece indirdi gönlünü.

O köpek insanı besler ve insan besler o köpeği abi. Karşılıklı bir kötü ticarete dönüşür böylece insanın hayatı.

Bir insanın hayatını yerinden etme kararı, kardeşini kuyuya atabilme cesareti kolay mı alınır zannediyorsun abi? O köpeği yıllarca beslemen ve o köpeğin seni yıllarca beslemesi gerekir.

Sonunda gelinebilecek en kötü yer neresidir biliyor musun abi? Kendini haklı saymaya başlarsın. İnanırsın buna. Kendini haklı saydıkça, her şeyin hakkın olduğunu düşünmeye başlarsın. Bunun bir sonraki durağı ise korkunçtur, bilirsin. Her şeyin hakkın olduğunu düşünmek giderek başkasının, ötekinin, dostunun, kardeşinin hiçbir şeye hakkı olmadığını düşündürtmeye başlar seni.

İnsanın düştüğü ve bir daha ayağa kalkamadığı yer tam orasıdır abi.

İnsan düşer ve düştüğü yerin kendi inşa ettiği kuyudan başkaca bir yer olmadığını asla düşünemez. “Korkunç bir son” derdim trajediye inanan bir Ortaçağ yazarı olsaydım. Oysa bu durumda birini gördüğümde sadece “yazık” diyebiliyorum. Çünkü 2022 yılında, içindeki köpekle başı belada bir zavallıyım.

Sence de öyle değil mi abi? Bu çağ, insanın düştüğü bu çağ, insanın dünya karşısında kendisini en çaresiz hissettiği çağ değil mi?

O halde soruya cevap vereyim. Gecenin bir yarısı bütün umutlar tükendiğinde “gel” desem yanıma gelecek kaç dostum var? Bunu bilmiyorum.

Ama daha kötüsü ne biliyor musun abi? Gecenin bir yarısı bütün umutları tükenip de “gel” dese iki elim kanda olsa yanına koşacağım kaç dostum var? Onu da bilmiyorum.

İnsanın karmaşası hiçbir karmaşaya, insanın düşmesi hiçbir düşmeye benzemiyor abi.

Bu, böyle.

#insan
#dostluk
#düşerken