Öncelikle ilkelerde anlaşalım. Türkiye, epeyce olgunlaşmış, hatta bana sorarsanız bir miktar da çürümüş demokrasisi ile son derece normal, son derece sıradan bir seçime doğru ilerliyor. Türkiye’deki verili politik dilin her seçime “en önemli seçim” muamelesi yapması geleneği bu seçimde de kendisini sert şekilde hissettirse de durumda değişen bir şey yok. 14 Mayıs günü sandığa gidecek, tercihimizi sandığa yansıtacak ve hayatımıza devam edeceğiz.
Mesele tam da burada bir miktar çatallaşıp çetrefilleşiyor elbette. “Hayatımıza devam etme parantezi” baki ama “nasıl bir hayatımız olacak?” sorusu taş gibi orta yerde hepimiz için.
Tayyip Erdoğan muhaliflerinin yaratmaya çalıştığı atmosfer, “bu seçimi de Erdoğan kazanırsa bir hayatımız olmayacak” atmosferi. Neredeyse 10 seçimdir bu atmosferden medet umuyor muhalefet unsurları. Bütün seçimleri Tayyip Erdoğan kazanıyor, kimsenin hayatına bir şey olmuyor ve yine de muhalefet bu temel numarasından vazgeçmeye yanaşmıyor. Tuhaf bir alışkanlık doğrusu.
“Kimsenin hayatına bir şey olmuyor” dediğim yer şurası. Muhalefetin oluşturduğu tuhaf zihinsel düzlemin aksine Türkiye’de ekonomi rahatlarsa hepimiz aynı anda rahatlıyor, daralırsa hepimiz aynı anda daralıyoruz. Azgın ve üstenci Kamalist azınlığın elde ettiği toplam güce bile bir şey olduğu yok memlekette. Yaşamsal tercihler yerinde duruyor, bireysel özgürlükler alanı o ya da bu oranda genişliyor, dünyayı sarmalayan sekülerleşme ve “ben-cil biricik insan” dalgalarından o ya da bu oranda Türkiye de nasibini alıyor. Ne zannedildiği gibi olağanüstü bir dindarlaşma söz konusu ne de zannedildiği gibi olağanüstü bir dünyevileşme. Türkiye, kendine mahsus dengesini uzun süredir koruyor ve zaten tam olarak bu denge Türkiye’yi “eşine az rastlanır bir Müslüman ülke” olarak tutuyor.
Fakat tabii şu oldu Tayyip Erdoğan ile birlikte. Kamalizm’e ve Kamalistler’e bir şey olmadı ama memleketin temel aksını oluşturan Müslüman-Türk-Sünni üçgen, siyaseten hak ettiği temsil gücünü bir şekilde elde etti. Bu uzun vadede “yok sayılan çoğunluk” ile “fazladan güç kullanan azınlık” arasında bir dengelenme sağlayabilir. “Sağladı” demiyorum, dikkat isterim, “sağlayabilir” diyorum. Sağlamış olsaydı Türkiye’de finansın büyük oranda el değiştirmesinden söz edebilirdik belki. Fakat edemiyoruz malum.
“Müslüman-Türk-Sünni” ana aksını zikrettiğim için bile tüyleri diken diken olacak insanlar için de bir çıkma yapayım. Azınlığın çoğunluğa tahakkümü ne denli pislik bir durumsa çoğunluğun azınlığa baskısı da o denli pislik bir durumdur ve hakkını teslim edecek cesaretiniz varsa Tayyip Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’de böyle bir durumun varlığından söz etmemeniz gerekir. Erdoğan, ana aksın farkında olduğu kadar, Türkiye’nin bütün unsurlarıyla yoluna devam etmesi gerektiğini bilecek kadar da zeki bir lider. Bu bakımdan “Türkiye’ye mahsus o eşsiz denge”nin tam bir temsilcisi aynı zamanda. “Toplumu bütün katmanlarıyla kalkındırmak” fikrinin yılmaz bir savunucusu. Zaman zaman üretilen politik söylemlere takılmaksızın durumu değerlendir-diğinizde göreceğimiz manzara nettir. Genellikle kendi çelik çekirdek kitlesinin bile hilafına olacak şekilde kadın hakları, azınlık hakları, dini haklar gibi temel konularda Türkiye için devrim sayılabilecek işler yaptı, yapıyor Erdoğan.
Tırnak içinde söyleyeyim. Türkiye’nin Arabistan, İran, hatta Malezya olacağı korkusuyla yaşayan kitlelerin bilmesi gereken asıl mesele Türkiye’nin Arabistan, İran, hatta Malezya olmamasını sağlayan ismin Erdoğan olduğudur. 80 yıl paranteze alınmış çoğunluğun şehre, ekonomiye, politikaya, modern duruma vd. uyumlanmasını sağlayan isimdir Erdoğan. Bunu yapmamış olsaydı Türkiye’de oluşabilecek sosyal fay kırıkları, telafisi imkansız sonuçlar doğuracaktı. Suriye, Irak, hatta Mısır gibi “azınlık iktidarları”nın ülkelerini hangi belalara duçar ettiğini akıldan çıkarmamakta fayda var.
Soruya dönelim: Nasıl bir hayatımız olacak?
Birazcık izanı ve vicdanı olan herkes Erdoğan’ın “bağımsızlığına düşkün güçlü bir Türkiye” ideali için emek sarf ettiğini görecektir. “Bu emek başarıya ulaşıyor mu ulaşmıyor mu?” sorusu başka ve değişken cevaplı bir sorudur. Benim cevabım “büyük oranda başarılı bir yolculuk yapılıyor” olacaktır mesela.
Özellikle son HDP eklemlenmesi ile muhalefet bloğunun “bağımsızlığına düşkün güçlü bir Türkiye” idealinin peşine düşeceğini düşünmekse açık konuşmak gerekirse safdilliğin dik alası olacaktır. Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki operasyonlarını durdurmasını seçim bildirgesi haline getiren, TSK’nın yaptığı terör karşıtı operasyonların son bulmasını destek şartı olarak açıklayan HDP’nin varlığı bu seçimleri de furuatlar üzerinden değil, temel gerekçeli bir seçim haline getiriyor, getirecek hepimiz açısından.
Tüm KHK’lıları kayıtsız şartsız işe döndürmek, kamu bankalarını küçültmek, Türkiye ekonomisini uluslararası finans merkezlerinin isteğine göre şekillendirmek, Türkiye’nin gözle görülür bir başarıyla yürüttüğü çoklu müttefik siyasetinin bütünüyle batı aksına kaydırılması gibi vaatler “bağımsızlığına düşkün güçlü Türkiye” idealine hizmet edecek vaatler değil. Tam tersine, 80 yıl boyunca izlediğimiz “azınlık tiyatrosu”nun tam teşekküllü bir temsili.
İnsanın gönlü istiyor ki Türkiye’de muhalefet reel, uygulanabilir, hayatımızı güçlendirmeye ve kolaylaştırmaya yönelik bir programla çıksın seçmen karşısına ve biz de iktidarın vaatleri ile muhalefetin vaatleri arasında bir seçim yapabilecek lükse erelim. Ama bu olmuyor, olamıyor. Seçim yine “ben rahat rahat terör faaliyeti yapabileyim” yahut “Pensilvanya’dan Türkiye’ye müdahale edebileyim” yahut “Brüksel’in istekleri bizim için emirdir” diyen insanlarla “kendi çoğunluğunu temsil etme” derdinin peşine düşen insanlar arasında bir var oluş ve var kalış mücadelesine dönüşüyor.
Dikkat isterim: “Seçmen nezdinde bu böyledir” demiyorum. “Yapacağımız seçim ne yazık ki tam olarak budur” diyorum sadece. İkisinin arasındaki farkı anlamayacaklar içinse elimden gelecek bir şey yok.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.