Bir mehdi-i muntazır taslağı: Kılıçdaroğlu

04:001/07/2023, Cumartesi
G: 1/07/2023, Cumartesi
İsmail Kılıçarslan

Geçenlerde eskiden tanıdığım birinin “ben mehdiyim” diye gezmeye başladığını öğrendim. Eline geçirdiği “fazladan güç”ü çarçur eden ve bu yanıyla bir çeşit “hovarda” olan bu eski tanıdık, Allah tarafından görevlendirildiğini, dünyanın kurtuluşunun kendisine bağlı olduğunu falan anlatmaya başlamış. İnsanların hastalıklarını eliyle dokunarak geçirdiğini iddia etmesi falan da cabası. Allah’tan, bu eski tanıdığıma inanan hemen hiç kimse yok etrafında da toplumsal bir zarara yol açmıyor. Onun zararı kendine.



Geçenlerde eskiden tanıdığım birinin “ben mehdiyim” diye gezmeye başladığını öğrendim. Eline geçirdiği “fazladan güç”ü çarçur eden ve bu yanıyla bir çeşit “hovarda” olan bu eski tanıdık, Allah tarafından görevlendirildiğini, dünyanın kurtuluşunun kendisine bağlı olduğunu falan anlatmaya başlamış. İnsanların hastalıklarını eliyle dokunarak geçirdiğini iddia etmesi falan da cabası.

Allah’tan, bu eski tanıdığıma inanan

hemen hiç kimse yok etrafında da toplumsal

bir zarara yol açmıyor. Onun zararı kendine.

Bu, burada bir dursun.

Mehdilik iddiası birkaç “standarttan sapma” ile hayata geçiyor malum. Kişinin kendini ikna etmesi genellikle yetmiyor, çevresine kendisine inanan insanlar da bulması gerekiyor ki “mehdiyeti” legalize olabilsin, mehdiyim diyerek dilediği gibi güç kullansın insanların üzerinde.

Mehdiliğin en acıklı örneği Şah İsmail ordusudur biliyorsunuz. “Biz Mehdi ordusuyuz, bize Yavuz’un kurşunu işlemez” diyerek gerçekten Yavuz Sultan Selim’in ordusunun toplarının ve tüfeklerinin kendilerine isabet etmeyeceğine, zarar vermeyeceğine inanmıştı ordu. Yavuz Sultan Selim, bu ahmakça düşüncenin cezasını bir saat içerisinde kesti. Şah İsmail ordusunun hemen hemen yarısını sadece topla ve tüfekle temize havale etti.

Bu da burada bir dursun.

Şu keşmekeş ömrümde birkaç mehdi, birkaç da mehdi sömürgeni görmüşlüğüm vardır. En aşağılık olanları sırasıyla Fethullah denen köpek, Adnan Oktar ve İskender Evrenosoğlu idi.

Fetöcü alçaklar doğrudan “mehdi” demediler hiçbir zaman malum köpeğe ama sürekli “mehdi” lakırdısını diri tutarak o köpeğin mehdi, kendilerinin de mehdi askeri olduğunu yerleştirdiler bilinçaltlarına. O iğrenç “kurtulmuşluk hissi” Fetöcü alçaklara yaptıkları her aşağılık hareket, giriştikleri her zulüm için bir “haklılık payandası” sağladı aynı zamanda.

Öyledir. “O mehdi, ben de mehdi askeriyim” demeye bir kez başlarsanız kesin ve keskin bir kurtulmuşluk hissi içerisinde bulursunuz kendinizi ve yaptığınız her şeyin mutlak surette “bilincinize sığacağı” bir düzlemin içerisinde yaşamaya başlarsınız. Sonrası bir dizi rezilliktir bu sürecin.

Yeri gelmişken söyleyelim. Hz. Mehdi’nin günün birinde geleceğine inanan Türkiye’deki Nakşibendi ana akıl şeyh efendilerin “mehdi” ilan edilmesini kesin olarak yasaklamış, hatta bu konunun gereğinden fazlaca gündem edilmesine de şiddetle karşı çıkmıştır hep. Aksi takdirde “şeyh efendi adedi kadar mehdi” olacağını öngörmüş ve kesin bir tedbir mekanizması işletmiştir. Zaten Türkiye’deki Nakşibendi ana akımda görüldüğü kadarıyla Cübbeli dışında kimse bu alanda söz almamaktadır.

Diğer yandan Caferilikte ve Alevilikte mehdilik ve mehdiyet inancı bir itikat meselesidir malum. Yani Mehdi bekleyen Caferiler ve Aleviler için o “kurtulmuşluk hissi”, doğal olarak ve neredeyse doğuştan yüklenmiştir bünyeye.

Bu da burada bir dursun.

Seçimde yaşadığı büyük mağlubiyet sonrası etrafındaki az sayıda “inanan” tarafından canhıraş şekilde savunulan ve büyük bir öfke dalgasına maruz kalmasına, girdiği her seçimi kaybetmesine rağmen CHP’nin başından bir santim kımıldamayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun savunulma biçimi “bir diktatörü savunmak”tan çok tam tamına “bir mehdi”yi savunmaya benziyor. O “az sayıda inanan”, hiçbir mantıksal dizgeye sığmayan, hiçbir mantıklı zemine oturmayan saçma sapan bir zihinle Kılıçdaroğlu’nu öyle savunuyor ki “bunlar olsa olsa mehdi askeridir” diye düşünüyor insan. Hani Kaftancıoğlu, Kılıçdaroğlu’nun önüne çöküp “iyileştir beni dede” dese şaşırmayacağız artık. İş, oralara geliyor yavaş yavaş.

Fakat tabii şu: Kemal Kılıçdaroğlu’nun mehdiliği, yazıda geçen diğer üçkağıtçı mehdilerin durumundan biraz ayrı. Kılıçdaroğlu’nun durumu daha ziyade Kudüs’e gidip “beklenen kurtarıcı benim” diyerek cızlatan “Kudüs sendromu” sahibi insanlara benziyor. Ne diyelim, Allah şifasını versin.

#Siyaset
#Kemal Kılıçdaroğlu
#CHP
#İsmail Kılıçarslan