“Beşinci günün şafağında bizi beklemeyin”

04:0010/10/2024, Perşembe
G: 10/10/2024, Perşembe
İsmail Kılıçarslan

Yeni Şafak benim için her şeyden önce “hangi mücadeleyi niçin verdiğini çok iyi bilen bir mevzi” anlamına geliyor. Şairin “Benim yerim kavganın ortasıdır” dediği yer bir gazete olsaydı o gazetenin adı Yeni Şafak olurdu. Niçin böyledir bu? En çok şundan: Türkiye’nin verdiği -bakanın görmemek için kör olmak zorunda kaldığı- o büyük var oluş ve var kalış savaşında Yeni Şafak, hep ve her seferinde savaşın en ön safında, “Bu saatten sonra sonunu düşünen namussuzdur, alçaktır” diyerek ilerlemiş çünkü

Yeni Şafak benim için her şeyden önce “hangi mücadeleyi niçin verdiğini çok iyi bilen bir mevzi” anlamına geliyor. Şairin “Benim yerim kavganın ortasıdır” dediği yer bir gazete olsaydı o gazetenin adı Yeni Şafak olurdu. Niçin böyledir bu? En çok şundan: Türkiye’nin verdiği -bakanın görmemek için kör olmak zorunda kaldığı- o büyük var oluş ve var kalış savaşında Yeni Şafak, hep ve her seferinde savaşın en ön safında, “Bu saatten sonra sonunu düşünen namussuzdur, alçaktır” diyerek ilerlemiş çünkü yoluna. 28 Şubat’ın karanlık dehlizlerinde de böyle olmuş bu, halk iradesine ipotek koymaya çabalayan vesayet odaklarına karşı da böyle olmuş, kara siyasa ve daha da kara sermaye karşısında da böyle olmuş. Bu hikâyenin yani Yeni Şafak’ın 30 yıllık hikâyesinin son 11 yılına köşe yazarı olarak ben de şahit ve müdahilim. Adına “Gezi Olayları” denilen ve dünyanın pek çok noktasında eş zamanlı olarak başlatılan o tuhaflığın tam ortasını da, Mısır’daki adamımız Mursi’nin bir darbe ile devrilmesi sürecini de, 17-25 Aralık ihanetini de, 15 Temmuz destanını da, bu destandan sonra üç kuruşluk çıkarları için çeteleşen bir takım odaklarla mücadele sürecini de, 7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı ve sonrasında gelişen Siyonist İsrail soykırımını da burada, artık “evim” dediğim bu ocakta yaşadım. Her seferinde -istisnaların sadece kaideyi güçlendirdiğini unutmadan- Yeni Şafak için gururla şunu söyleyebildim: “Bu sefer de tarihin doğru tarafında durduk elhamdülillah.” Bunun bir insanda oluşturabileceği kurumsal aidiyeti, mesleki tatmini ve kişisel gururu size anlatmanın bir yolunu bulmaya çalışsam belki ancak şunu söyleyebilirim: “Buradayız ve adına Türkiye dediğimiz bir fikir için gece gündüz mücadele etmeye devam ediyoruz. Bunun tam adı mutluluktur.” Yeni Şafak’ı benim açımdan önemli kılan bir başka husus da şu. Sözümüzü geri çekmeyi değil, yükseltmeyi önemseyen bir mevzi burası. “Hem nalına hem mıhına” vurabilen belki de elimizdeki son ocak. Doğruya amasız ve fakatsız “doğru”, yanlışa amasız ve fakatsız “yanlış” diyebilen bir gazete Yeni Şafak. Bu gazete öyle önemli bir alan açıyor ki söze, Türkiye’deki pek çok medya organının aksine söz burada “düştüğü yerden utanmak” şöyle dursun, “çıktığı yerde mutlu” oluyor. Bir de “Yeni Şafak okuru” diye bir insan var. Ondan da ayrıca söz etmek isterim. Benim açımdan neredeyse “Yeni Şafak okuyorsa tamamdır” dediğim ve hiç yanılmadığım bir okur modeli bu. Dünyayı, Türkiye’yi, hayatı “değişmeyen hakikatin değişen yüzleriyle takip edebilmeye cesaret eden” biri çünkü Yeni Şafak okuru. Bu yanıyla da Türkiye’nin neredeyse kendisine umut bağlanabilme noktasında ilk akla gelen insan kaynağı. “Uzatma” dediler yazıyı. Ben söz dinlerim. Hele “editör sözü”nü hiç ikiletmem. O yüzden söz dinleyerek uzatmayayım ama şunu da söylemeden bitirmeyeyim. Adındaki “Şafak”ı, sürekli çalışarak bekleyen ve çağıran bir yerden söz ediyoruz Yeni Şafak’tan söz ederken. Benim burada şahit olduğum 11 yılda bu “Şafak”ın yakınlaşması için yapılanların hızına herhangi bir medya kuruluşu yaklaşamadı bile. Ketebe’den mi bahsetsem, TVNET’ten mi söz etsem, GZT markasını mı anlatsam, Cins’inden Derin Tarih’ine, Post Öykü’sünden Bilge Çocuk’una dergileri mi övsem bilemedim. Medya ve kültür alanında el attığı hemen her alanı birinci sınıf içeriklerle domine eden bir çatı Yeni Şafak. Bu yanıyla da iletişim fakültelerinde ders olarak okutulmayı hak ediyor bence. Tamam. Bitiriyorum işte. Burada, Türkiye’nin var oluş ve var kalış mücadelesinin verildiği bu mevzide bu mücadelenin bir parçası olmanın keyfine de diyecek yok omuzlarımıza yüklediği sorumluluğun ağırlığına da. O keyif ve o sorumluluk şudur: Bizler, yedek planı olan insanlar değiliz. Ajandamızda “şuradan tüyeriz” dediğimiz bir kaçış planı yer almıyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun biz “durduğumuz yeri belirlemiş ve o yerden kıpırdamayacak” bir ilkeler bütününü tercih etmiş insanlarız. Şairin “işkence altında söyleyecek herhangi bir yeni cümlem yok” dediği yerde durmaktan başka bir gayretimiz yok. Bizi biz yapan, bizi Yeni Şafak yapan hususiyet de tam burada, tam bu cilvede gizli işte. Beşinci günün şafağında bizi beklemeyin o yüzden. Biz hep buradayız çünkü. Her baktığınızda görünecek kadar net, her gördüğünüzde anlaşılacak kadar berrak.

#Yeni Şafak
#30. yıl
#İsmail Kılıçarslan