1976 yılında Ankara’da doğdu. Lisans eğitimi dahilinde ilahiyat ve iletişim okudu ancak tamamlamadı. Hece, Yedi İklim, Kaknüs, Kırkayak, Fayrap, Kırklar ve İtibar dergilerinde şiirleri yayınlandı. Portakal Turta Bir de Kirpi, Ablam Uzak Ülkede ve Amerika Sen Busun isimli şiir kitapları, Başka Masallar isimli “büyüklere masallar” kitabı yayınlandı. Kanal 7'de metin yazarlığı, çeşitli radyo ve televizyonlarda programcılık, senaryo yazarlığı, belgesel ve televizyon filmleri yönetmenliği yaptı.
“Koş” diyorlar sana hep. Koşuyorsun sen de. Zarlarına cıva katılmış bu yarışın hileli olduğunu biliyorsun elbette. Doğmuş olmakla biliyorsun bunu. Senin için en iyi seçeneğin “koşmamak” olduğunu zaten çoktan fark etmişsin. Koşuyorsun yine de.
Şöyle düşünüyorsun çünkü: “Koşmasam ne olacak ki? Hem zaten tanıdığım herkes koşuyor. Hem zaten koşmazsam, hileli olduğunu bilsem de, yarışı birinci bitirme şansım olmaz.
Asıl hile, yarışı kazanmak için koşmanın şart olduğunu düşündürmeleridir belki de. Yanlış söyledim. Asıl hile bir yarışın içinde olduğumuzdur yanılgısıdır belki de. Yine yanlış söyledim. Asıl hile yarışmanın kendisidir belki de.”
Başka bir şey anlatacaktım aslında.
Yusuf, zindanda rüyasını yorumladığı o mahkûma şöyle demişti: “Kısa süre sonra suçsuzluğun anlaşılacak. Yeniden eski makamına kavuşacaksın. Sarayda Mısır firavununun maiyetine
gireceksin. Rüyanın tevili budur.”
Kısa süre sonra o mahkûmun suçsuzluğu anlaşılmış, hakkında salıverilme emri verilmişti. Zindandan çıkarken Yusuf’a sımsıkı sarılmış, ona “rüyanın tevili doğru çıktı, dile benden ne dilersen” demişti. Yusuf, bir anlığına boş bulunup “Mısır firavununun yanında tekrar işe başladığında ona benden bahsedersen sevinirim” diye cevap vermişti.
Mahkûm zindandan çıkınca Yusuf’un aklı başına geldi ama ne fayda. İş işten geçmiş, istediğini Allah’tan değil de kuldan istemenin onu duçar edeceği cezaya boyun eğmekten başka çaresi kalmamıştı.
Tam yedi yıl unuttu mahkûm Yusuf’u. Tam yedi yıl zindanda kaldı Yusuf. Dünya unutmaktan ve zindandan ibaret oldu böylece.
Başka bir şey anlatacaktım aslında.
Yaşamakla ölmek arasındaki mesafesizliği, daha doğrusu farksızlığı çoktan anlamış yirmi iki yaşında bir delikanlı, anneannesi yanında olsun ve ona bir kez daha “ben genç kızken hapishanelerin dışına gider, “ya liil” diye başlardım şarkıya” diyerek anlatmaya başlasın istiyor tam şu anda. Anneannesi o incecik acılı sesiyle “korkmayın ey direnişçiler, vallahi dağdakiler sizi kurtarmaya gelecek” diye girsin şarkıya istiyor.
Tam şu anda istiyor ki delikanlı, bir yerlerden burnuna yenice kesilmiş olgun portakalların kokusu gelsin.
“Haydi” diyor arkadaşı. “Haydi” diye tekrarlıyor içinden tam şu anda delikanlı, “haydi anneanne, başla şarkıya.”
Üzerindeki kapağı kaldırıp bir anlığına kafasını çıkarıyor tünelden. “Ver” diyor arkadaşına roketi işaret ederek.
Tam şu anda yirmi iki yaşında bir delikanlı “ölümü de öldürerek” basıyor Yasin roketinin tetiğine. Aklında “attığında o oku sen atmadın, Allah attı” ayeti ve anneannesinin söylediği o şarkı.
Bir anlığına kalıyor orada. Patlama kesif bir duman oluşturuyor önce. Başına topraklar, küçük taş parçaları yağıyor.
Tünele dönüp arkadaşı ile koşmaya başladığında birden durup “şimdi yenice kesilmiş bir portakal kokusu ne iyi olurdu değil mi?” diyor. Arkadaşı, cebinden Nablus hurması çıkarıyor
bir tane. Uzatıyor delikanlıya.
Başka bir şey anlatmak istemiyorum aslında.
Dünyanın tam ortasında, dünyanın tam bu noktasında anlatmaya değer başka bir şey kalmadığını biliyorum çünkü. Yenice kesilmiş portakal kokusu doldursun, doldurabilsin diye burnumuzu, tetiğe basmaktan başka çaremiz kalmadığını biliyorum çünkü.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
vallahi İsmail bey çok güzel yazmışsınız da yalnız şu anda ayaklarım bağlı ellerim bağlı diğer hesap adamlar dünyaya öyle bir sistem kurmuşlar ki öyle bir projeler programlar koymuşlar ki onlardan başka kimse yararlanamıyor yani projelerden insanlıktan Avrupa Birliği insan haklarının beşiği demokrasinin beşiği olarak tanınıyordu tanıtılıyordu ama maalesef dünyada ne demokrasi var ne insan hakları var ne bir hak var ne hukuk var yani yumruğu kuvvetli olan duruyor alıyor işini bitiriyor gereği sorun kalmıyor yani böyle bir sistem var Dünyada böyle bir sistem değil güreşmek koşmak yani bir yerlere ulaşmak biraz zor oluyor yani zor çok zor yani ya adam hemen sana takoz oluyor dur bakalım diyor nereye gidiyorsun diyor sen ne işler meşgulsün diye ne iş yapıyorsun diyor Türkiye Cumhuriyeti'nin başındaki reisimiz kendi paranla ticarete dönüştürdü biraz ülkeleri yani ha dediler sen doğru durmuyorsun ha sen bu işlerle uğraşıyorsun adamlar takoz oluyor bize işte yani dünyaya kurmuş oldukları sistem aracılığıyla değerlendiriyorlar yani
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.