Aralık ayları, malum, hem benim gibi gariban işverenlerin hem de büyük şirketlerin tamamının “maliyet analizi”ne çöktüğü aydır. “Maaşlar ne olacak”, “maliyetler nereye çıkacak”, “seneyi nasıl atlatacağız”, “vergilerde ne öngörüyoruz?” gibi pek çok soruya cevap aranır.
“Gariban işveren” dedim. Orayı biraz açayım. Biz, dergi, kitap yayıncılığı ve kültürel organizasyon işleri yaptığımız ofisimizde 18 kişi çalışıyoruz. Emek yoğun bir sektörün tam ortasında “büyüklerin ayağına basmadan” kendi yağımızda kavrulmanın derdinden başkaca bir dert gözetemiyoruz. Büyümekmiş, yatırım yapmakmış, başka sektörlerde girişimlerde bulunmakmış, fiyatını beğenmediğimiz işleri yapmamakmış falan söz konusu bile değil. Hayatta kalmaya devam edip muhannete muhtaç olmazsak dünyada bizden mutlu işletme yok.
Türkiye’de bizim ofise benzer belki yüzbinlerce işletme var. İşler biraz yolunda gitse kalkınacak, işler biraz daralsa “kapatıp gitsek mi acaba?” sorusuna bağlayacak yüzbinlerce işletme.
Perşembe günü Tayyip Erdoğan asgari ücreti açıklamak için masaya oturduğunda tam da aralık ayı boyunca yaptığım hesapları anlatıyordum bir yakın dostuma. Daha doğrusu bu yıl ofisin toplam giderlerini nasıl hesaplayamadığımı, çünkü belirli şeyleri öngöremediğimi, işletmelerin önünü görememesinin çok tehlikeli olduğunu falan anlatıyordum.
Tayyip Bey, tam da bu sohbeti kesti ve nefeslerimizi tutarak izledik asgari ücret açıklamasını.
Açık konuşmak gerekirse tam tamına beklediğimiz, istediğimiz, “olur” dediğimiz rakamı açıkladı Tayyip Bey, asgari ücreti 8.500 TL olarak açıklayarak. Her türlü sınırın doğru hesaplandığı, doğru bir rakam bence 8.500 TL.
Burada bir virgül. Aklınıza gelmiştir belki. Diyebilirsiniz ki “İsmail Bey, siz çalışanlarınıza asgari ücret mi veriyorsunuz?”
Tabii ki hayır. Bizim işletmemizde asgari ücret alan hiçbir arkadaşımız yok. Fakat işletmemizin “norm maaşları”, bütünüyle asgari ücrete çıpalı. 1-2 asgari ücretten asgari ücretin 2-3 katına kadar bir maaş skalası ile sürdürüyoruz varlığımızı. Ve o kadar önemliydi ki bizim açımızdan Erdoğan’ın 8.500 TL’den daha yüksek bir asgari ücret açıklamaması.
Niye biliyor musunuz? Çünkü hiçbir arkadaşımızın, hele Türkiye’nin mevcut ekonomik şartları göz önüne alındığında, çalıştığı işten olmasına gönlümüz razı olmaz da ondan. Değişmez kaidedir: Sürdüremezsen küçülürsün.
Asgari ücret açıklamaları öncesi hep şöyle zannediliyor çoğu insan tarafından. “Vahşi kapitalistler, çalışanların haklarını almaması için, zenginliklerine zenginlik katmak için her türlü numarayı çekiyorlar.”
Türkiye, vahşi kapitalist olarak isimlendirebileceğimiz insanlar açısından şüphe yok ki zengin bir ülke. Yani işçisinin, çalışanının emeğine çökerek yol almaya çabalayan insan sayısı azımsanmayacak kadar çok. Bunu kabul ederim.
Ama bir de biz varız işte. Bizim gibiler var. Çalıştırdığı insanın kaderiyle kendi kaderini eşitleyen, emek hırsızlığından ödü kopan, adaletsizliğe sebebiyet vermektense kayıp yaşamayı tercih eden insanlar.
Uzun anlattım. Derdime geleyim. Görülüyor ki Türkiye, seçim sathı mahalline nispeten rahatlamış bir ekonomik düzlemle girecek. Hem istihdam dengesi çok zorlanmayacak hem “dar gelirli” diye tesmiye edilen sosyolojik grup nispi de olsa bir rahatlama yaşayacak hem de üretim dengemiz hedefinden şaşmayacak.
Yanlış anlaşılmasın. “Çok rahat bir yıl olacak” demiyorum. Böyle bir öngörüm yok. Aksine, epeyce zorlanacağız belki de. Fakat hayatta ve ayakta kalacağımız, göstergelerin düzeldiği bir yıl beklememek için elimizde bir gerekçemiz yok.
Tabii ki şu. Vahşi kapitalizm, asgari ücret artışını elbette fırsat bilecek ve elbette kâr maksimizasyonu için gaza basacak. Ama tam burada devlet, tüm mekanizmaları ile insanının yanında yer alır ve vahşiliğe geçit vermeyecek bir inisiyatif kullanırsa bahar, beklediğimizden de erken gelebilir.
Ve tabii ki şu. Yaşadığımız orta sınıf daralması hakkındaki fikrim zerrece değişmiş değil. Orta sınıf tüm dünyada yeniden tanımlanıyor ve dünyanın ekonomik sürdürülebilirliği meselesinde yeni bir yönteme mecbur bırakılıyor gezegen. Bütün ekonomik göstergelerin dışında ve ötesinde orta sınıf için okyanus bitti.
Tedbir almak, hayatımızı “öngörülebilir tutmak” yerine “yok öyle bir şey yaaa” demeye devam da edebilirsiniz tabii ki. Devam edebilirsiniz ama sonuç değişmez.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.