Yazamamak

04:008/09/2018, Cumartesi
G: 8/09/2018, Cumartesi
İbrahim Tenekeci

Bazen isteksizlik olur. Konuşmak, yazmak, hatta iş yapmak istemezsiniz. Buna, insanın kendine kalması diyebiliriz.Yazmak kadar yazamamak da kıymetlidir. Kimi zaman yazmak konusunda gönülsüz olabilirsiniz. Yazma gerekçeniz kaybolabilir. Harfler, kelimeler sizden uzaklaşır.Mesela beş aydır şiir yazamadım. Yazıyor, siliyorum: “Üvey anne dilimi, hep bunu gördük” gibi şeyler. Beklemek de sanata ve hayata dâhildir.Anlam sadece seste aranmaz. Sessizlik de derin manalar içerir. Hal ehli için hayli okunaklıdır.Susmak

Bazen isteksizlik olur. Konuşmak, yazmak, hatta iş yapmak istemezsiniz. Buna, insanın kendine kalması diyebiliriz.

Yazmak kadar yazamamak da kıymetlidir. Kimi zaman yazmak konusunda gönülsüz olabilirsiniz. Yazma gerekçeniz kaybolabilir. Harfler, kelimeler sizden uzaklaşır.



Mesela beş aydır şiir yazamadım. Yazıyor, siliyorum: “Üvey anne dilimi, hep bunu gördük” gibi şeyler. Beklemek de sanata ve hayata dâhildir.

Anlam sadece seste aranmaz. Sessizlik de derin manalar içerir. Hal ehli için hayli okunaklıdır.

Susmak ile sükût etmek arasında fark olduğunu düşünüyorum. Susmak, dile getirmekten belli bir süre vazgeçmektir. Sükût ise sessizliğe bürünmenin kendisidir. Ormana gittiğimizde, kuş seslerine rağmen, ortamın ne kadar sessiz olduğunu söyleriz.

Cemal Şakar’ın o eşsiz cümlesiyle derdimizi anlatalım: “Seçilmiş yalnızlık olgunlaştırıcı, içine düşülen yalnızlık ise çürütücüdür.” Sanki böyle bir farktan bahsediyoruz.

Kendimize mahsus bir dünya kurmak ile dünyayı kendimizden ibaret sanmak iki zıt noktadır. Bunu da bu bahse ilave edelim.

Yalnız kendi kazancını düşünen, kayıpların en büyüğünü yaşıyor olabilir. Bilemeyiz.

***

Artık yarı zamanlı hayatlar yaşıyoruz. Birçok şey yarım. Dostluklar, fikirler, yürüyüşler. Birbirimize cevabını bildiğimiz sorular yöneltiyoruz. Bu tür sorular, çoğunlukla iyi niyet taşımaz.

Sürekli konuşarak karşımızdaki insanı anlayamayız. Anlamak, susmaktan yapılmış gibidir. İnsanı, zamanı ve mekânı anlamak için galiba susmak gerekiyor. İşitmek kolay. Önemli olan duymak ve anlamaktır.

İlgisiz gibi görünen bir örnek: Tarlayı nadasa bıraksak bile toprak beklemez. Hayat toprağın altında ve üstünde topyekûn devam eder. Bitkiler, böcekler. Aslında dinlenen tarla değil, biz oluyoruz. Anlam, varlığını sürdürüyor.

Hepimiz bir yerlere borçluyuz. Borçtan kurtulmanın iki yolu vardır; ödemek yahut inkâr etmek. Birincisinde gerçekten kurtulmuş ve huzuru bulmuş hale geliyoruz. İkinci şıkkı tercih edenler, sadece vefanın uzağına düşmüş olmuyorlar.

Camiamızda daha sık görmeye başladığımız başka bir durum: Bir insanın başarısını en son kendi çevresi kabul ediyor. İşleriniz veya eserleriniz umulmadık adreslerde, oldukça uzak diyarlarda yankı bulabiliyor. Buna karşılık, en yakınınızdaki kimseler garip ve anlaşılmaz tavırlar sergileyebiliyor.

Bazen kendime diyorum. İnşallah böyle biri değilimdir. Yanında olduğum, yakınında yer aldığım insanların değerini anlıyor, kıymetlerini biliyorumdur.

Yazımızın başlığı ‘yazamamak’ olsa da bir şeyler yazmış görünüyoruz. Bazen olur, bazen olmaz. Hayat böyledir.

#Yazmak
#Anlam