Böyle biliyor, buna inanıyoruz: “Vatan, milletin evidir.” Seksen milyon içinde çok az insanın gidecek ve kalacak başka bir adresi vardır. Bizler daima buradayız.
Ev içinde sorunlar çıkar, münakaşalar yaşanır. Bunlar normaldir. Aile kalabalıksa, bu durum daha sık gerçekleşir. Bir çatı altında değişik siyasi görüşler de bulunur. Bunun olumsuz bir şey olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca nesil ve mizaç farkları da kaçınılmazdır.
Kimi evde yenilik ister, kimi eskisi gibi devam edilmesinden yanadır. Benim sorun olarak tanımladığım şeyi ailenin başka bir ferdi öyle görmeyebilir. Nihayetinde hayat devam eder.
Devlet, evin direğidir. Eve su ve elektrik lazımdır, güvenlik gerekir. Adalet, eğitim, sağlık hizmetleri gibi ihtiyaçlar vardır. Düzen şarttır.
Milletin (ailenin) içinde her yaratılıştan insan olur. Bazıları kullanışlı bir nesneye dönüşebilir. Kiminin gözü menfaatinden başkasını görmez. Kimi de düşmanlıktan yola çıkar. Bu onu, ‘içerdeki eleman’ olmaya kadar düşürür. Evet, düşmek.
Tam burada, kısa bir iktibas yapalım: “Şan, şöhret ve makam sevgisinden dolayı zalimlerle dostluk kurmak ve ümmetin aleyhinde olabilecek işler çevirmek, İslâm’ı bütünüyle götürür.” (Ataullah İskenderî, Tasavvufî Hikmetler, Dergâh Yayınları, sayfa 70.) Bu cümleyi okur okumaz aklımıza ne geliyor?
Milletin hayatına kasteden, devleti etkisiz hale getirmek isteyen, yani evimizi yangın yerine çevirmeye çalışanlar her devirde vardır.
Hainlik ve kışkırtıcılık eder, yıkıcı düşünce ve eylemlerin içine girerler. Bir projenin parçası haline gelirler. Böyleleri adalet ve merhamet duygusunu da kaybetmiş olur. Bir şey anlatma imkânınız yoktur, anlatamazsınız. O melekeleri kendilerinden uzaklaşmıştır. Paralel ihanet şebekesi veya bölücü terör örgütü mensuplarına bir bakalım. Dindarlara tahammülsüz olanlara dikkat edelim. Ortak özellikleri nelerdir? Yalan ve nankörlük. Yalan ve nankörlük içinde olanlardan doğruluk ve vefa bekleyemeyiz.
Bu saydıklarımızın dışında, hangi fikirden olursa olsun, herkesin bu evin yahut vatanın iyiliğini düşündüğüne inanmak istiyoruz.
Mühim bir nasihattir bu: “Her insanın hem iyilikleri, hem kötülükleri bulunur. Bir kimsenin iyilik tarafının kötülüğe galip olması kâfidir.” Hata hepimiz içindir. İyi şeyleri görmeli, çoğaltmalı ve ortak hassasiyetleri geliştirmeliyiz. Birbirimizi sonuna kadar dinlemeli, anlamaya gayret etmeliyiz.
Ortak hassasiyet, elbette vatandır. Kadim evimizdir. Evimizin direği ve düzenidir. Türkiye, en temiz niyetimizdir.
Mesnevi’de üzüm hikâyesi geçer: Bir adam, dört kişiye bir miktar para verir ve “bu parayla istediğinizi alın” der.
Dört farklı insandan bahsediyoruz. Biri, bu parayla ‘engür’ alınmasını ister. Diğeri itiraz eder. O ‘üzüm’ istemektedir. Üçünçü kişi, ‘ineb’ alınmasında ısrarcıdır; engür ve üzüm istemez. Dördüncüsü, üçünün de alınmasına karşıdır. Canı ‘istafil’ çekmektedir. Oysa bu dört kelime de aynı anlama gelmektedir. Hepsinin isteği ‘üzüm’ yemektir. Bu kişiler inat etmeyip birbirlerini anlamaya çalışmış olsalardı, aslında tek bir şeyi istediklerini göreceklerdi. Gereksiz bir gerginlik.
Farklı siyasi görüşlerden çok sayıda arkadaşım, kardeşim var. Birçok olaya hep birlikte üzülüyor veya seviniyoruz. Bir ve beraberiz.
Çoğunlukla olumsuz örnekleri, ayrılık ve kavgaları öne çıkaran bir medyamız ve siyaset dilimiz var. Mutlu evliliklerin değil de boşanma davalarının haber değerinin olması gibi. Bu tavır, önyargıların artmasına neden olabiliyor. Sıkıntılarımızdan biri de budur.
Türkiye evi, asırlardır tasallut ve taarruz altındadır. Bu bizi dirayetli ve basiretli bir millet haline getirmiştir. Niyetler anlaşılır, oyunlar özenle ve sessizce bozulur.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.