Onun yazılarını artık biliyoruz

04:0018/07/2018, Çarşamba
G: 18/07/2018, Çarşamba
İbrahim Tenekeci

Ahmet Murat, dünyanın ve insanın yoruculuğuna karşı kalbimizi onaran eserler vermeye devam ediyor. Son kitabı denemelerden oluşuyor: Belki de Üzülmeliyiz. (Profil Yayınları)Vaktiyle İsmet Özel Kitabı’nın editörlüğünü yapmıştım. Yayınevi adına yazdığım sunuş yazısı şöyle başlıyordu: “İsmet Özel, günümüzün önemli şair ve düşünürlerinden biridir.” Bunu okuyan İsmet Bey şunu söylemişti bana: “Her başarılı şair, aynı zamanda iyi bir düşünürdür. Ayrıca belirtmeye gerek yoktur.” Ahmet Murat’ın denemelerini

Ahmet Murat, dünyanın ve insanın yoruculuğuna karşı kalbimizi onaran eserler vermeye devam ediyor. Son kitabı denemelerden oluşuyor: Belki de Üzülmeliyiz. (Profil Yayınları)



Vaktiyle İsmet Özel Kitabı’nın editörlüğünü yapmıştım. Yayınevi adına yazdığım sunuş yazısı şöyle başlıyordu: “İsmet Özel, günümüzün önemli şair ve düşünürlerinden biridir.” Bunu okuyan İsmet Bey şunu söylemişti bana: “Her başarılı şair, aynı zamanda iyi bir düşünürdür. Ayrıca belirtmeye gerek yoktur.” Ahmet Murat’ın denemelerini okurken işte bu sözü / dersi hatırladım.

Yazı kelimesi, kader ve talih anlamına da gelir. Yazmak, bir zaman sonra insanın kaderi olabiliyor. Uzun soluklu edebiyatçılarda gördüğümüz hep budur.

YAŞADIĞIMIZ HAYATA BAKMAK

Hız ve haz çağında yaşıyoruz. Ahmet Murat, biraz durmayı, nefes almayı ve etrafımıza bakmayı teklif ediyor. Ölçülü davranmayı öneriyor.

Ahmet Murat’ın yazıları geçmişe özlem değil, gidişata esaslı bir itirazdır. İnsan kumaşımıza kendi elimizle verdiğimiz zararı dert ediniyor. Neyi kaybettiğimizi veya kaybetmek üzere olduğumuzu hatırlatıyor: “Dikkatimin yitip gitmekte olan, sönmekte olan, ölmekte olana yönelik olduğunu görüyorum.” (Sayfa 61)

Görmek bahsi ayrıca önemli. Bakmak ve görmek, kitap boyunca defalarca karşımıza çıkıyor. Bu konu, şairimizin özel ilgi alanına giriyor sanki. Birkaç örnek verelim: “Yazmak, neredeyse görmekle ilgili.” “Eser önemlidir elbette ve ustayı görünür kılar. Ama bu yetmez. Daha önemlisi, ustanın eserler boyunca edindiği bakıştır.” “İnsan bakıştır ve bunun içten içe farkındadır.” (Sayfa 16, 71, 113) Bu tavrına şiirlerinden de aşinayız. “Bir insan bir insana kışın bakmalı” diyor mesela.

Ahmet Murat’ın gözlemci yönü kuvvetlidir. Bir şeyi saatlerce seyredebilir. Bıkma, sıkılma ihtimali var mıdır? Pek sanmıyorum. Gördükleri, onu bir fikre yönlendirir. Örneğin: “Düğün ve cenaze. Bence bu ikisi bir toplumun nereden nereye doğru gittiği göstermeye yeter.” (75) Bunu okuyunca, gönüllü yahut gönülsüz, bir düğüne gittiğini hemen anlıyoruz.

KAYIPLARIMIZ

Belki de Üzülmeliyiz, ilgi alanı ve coğrafyası geniş bir kitap olmuş. Kütahya ve Konya’dan Halep ve Kudüs’e uzanan bir dünya. Çocukluktan olgunluk dönemine erişen bir zaman. Nice büyülü mekân. Sular, yaşlılar, kişisel anlatılar, taşra hayatı, mahalle kültürü ve bir yuva, bir sığınak olan eski evler. Fakat devir değişmiştir artık. “Taşranın, dayanıklı insan yetiştirme idealine hizmet eden katı programı” (91) yerini “baskıcı tıbbi önerilere” (24) bırakmıştır. Ev ise “ömür boyu taksitlerine mahkûm olduğumuz bir esarete” (48), yani konuta dönüşmüştür. Bitmedi, devamı da var: “Evin kaybı mahallenin ve nihayet şehrin kaybını getirdi.” (48) Ahmet Murat’ın eşraf bahsini de işlediği şehir yazıları, öncelikle okunması gereken metinler arasındadır.

Kayıplarımız bunlarla sınırlı değildir elbette. Başka neler olabilir? “Sohbet terbiyesinin verildiği mecralar kayboluyor.” (38) Telafisi zor bir kayıp daha: “Dinine, diyanetine, imanına, geleneğine ilgi duymaya başlamış bir kişinin önünde takip edebileceği seçeneklerin hızla tükendiğine şahit oluyoruz.” (129)

Tabiat, Ahmet Murat’ın dünyasında ve sanatında geniş yer tutar. Dışarıdan baktığımız değil, bir parçası olarak içinde yaşadığımız tabiat. Ona göre, tabiatın sunduğu ipuçları sayesinde, içimizdeki uyuyan öyküleri uyandırabiliriz. Evet, ilham.

İNSAN OLABİLMEK

Titiz bir işçilik, dikkatin yanına eklenen rikkat, gözlem gücü, manevi derinlik ve bütün bunları toparlayan berrak bir üslup. Böylece edebi değeri yüksek metinler ortaya çıkıyor. Fotoğraftaki Yaşlıların Elleri Niçin Dizlerinde başlıklı yazıdan seçtiğimiz bir cümle, demek istediğimizi anlatmış olsun: “Dizlerin üzerinde bir çift güvercin gibi uzanan eller.” (85)

Manevi derinlik dedik. Maneviyatın insana ilk söylediği, dünya hayatının sonlu olduğudur. Faniyiz. Gitmek için geldik.

Ahmet Murat, fanilik bahsine çalışmış görünüyor. “Fanilik, insana ve dünyaya apaçık bir mühür gibi vurulu. Bu mührü okunaklı bulup bulmamak, yazılı olanı söküp sökememek bizim meselemiz.” (62) Şimdi yeni ve başka bir dünyadayız. Ölüm günlük hayatımızdan çıkarıldı. Mezarlıklar uzak yerlere taşındı. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya başladık. Bu ise hırs ve acımasızlığı beraberinde getirdi. Ahmet Murat günü gördükten sonra düne bakıyor: “Dünyanın ve insanın fani olduğu hakikatini unutmayan ve unutturmayan bir hayat tecrübemiz olmuştu bir zamanlar.” (157)

Bize hep başarı ve kazanç tembihlenir. Fakat bunlar genellikle dünyayla ilgili şeylerdir. Şairimiz konuya huzur veren bir yerden bakıyor: “Şu dünyada insan olmaktan başka bir vazifemiz yok.” (73) Bu kadar basittir aslında. Her şeyi zorlaştıran, kendimizi çıkmaza sürükleyen yine bizleriz.

Ahmet Murat, nasıl olması gerektiğini de söylüyor. Yani sadece sorunu görmüyor, çıkışı da gösteriyor. Misal: “İyiliğe nezaketin, bilgiye üslubun, imana muhabbetin, dindarlığa görgünün eşlik etmesi beklenir. Bütün bunlar “edep” dediğimiz harç cümlesindendir.” (33)

SON NİYETİNE

Ahmet Murat, “İyi bir şiir, okurunu değiştirir. Bu ölçüyü, başka sanatlara, bazı mekânlara ve kimi insanlara da uygulayabilirsiniz” diyor. (147) Hemen ilave edelim: İyi bir kitap da öyledir.

#​Ahmet Murat
#Yazı