Lekenin rengi olmaz

04:0017/08/2019, Cumartesi
G: 17/08/2019, Cumartesi
İbrahim Tenekeci

Kirli ellerle temiz, halis olmayan niyetle hayırlı iş yapamayız. Öte yandan hiç kimsenin niyetini bilemeyiz. Tahmin veya his üzerinden onu sorgulayamayız. Hüküm veremeyiz. Hırsının, ihtirasının hükümlüsü olanları kapsamıyor sözümüz.Niyet okumaya gönüllü olmak, yanlışları da beraberinde getiriyor. Çünkü o yazı belli belirsizdir. Tam mânasıyla okunaklı değildir. Böylece kul hakkı kapısı açılmış olur.Bir insanı karalamak, bizi daha beyaz yapmaz. Lekenin rengi olmaz. Nihayetinde ak da, yeşil de lekeye

Kirli ellerle temiz, halis olmayan niyetle hayırlı iş yapamayız. Öte yandan hiç kimsenin niyetini bilemeyiz. Tahmin veya his üzerinden onu sorgulayamayız. Hüküm veremeyiz. Hırsının, ihtirasının hükümlüsü olanları kapsamıyor sözümüz.



Niyet okumaya gönüllü olmak, yanlışları da beraberinde getiriyor. Çünkü o yazı belli belirsizdir. Tam mânasıyla okunaklı değildir. Böylece kul hakkı kapısı açılmış olur.

Bir insanı karalamak, bizi daha beyaz yapmaz. Lekenin rengi olmaz. Nihayetinde ak da, yeşil de lekeye dönüşebilir.

Bazen zanlılar yerine zanlar üzerinden hareket ediyoruz. Zalimler de böyle davranmıyor mu? Niyet okuyor ve önleyici saldırı yapıyorlar. Nice masumun canı elinden alındı. Yuvası yıkıldı.

İşittiklerimizle hareket edeceksek eğer, gözlerimiz niye yaratıldı? Hep akıl yürüteceksek, kalbimiz neden var? Onun için ‘ilim ve irfan’ diyoruz. Aklın ve kalbin bereketli uyumu.

Dün ile gün bir bütündür. Sadece dünü veya günü ölçü almak, hakikate tek taraflı bakmaktır. İlişkileri kurcalayanlara, açık arayanlara mahsus bir huydan bahsediyoruz. Geçmişte kurulan cümle yahut gün içinde tesadüfen verilen görüntü, bir anda ve farklı bir biçimde önünüze konulabiliyor. O andan itibaren birileri tarafından yargılanmaya başlıyorsunuz. Kaçan ve kovalayan, her ikisi de Allah diyor. İnanmayan için suçlamak kolaydır. İnananlara ne demeli?

Mensubu olmaktan şeref duyduğumuz bir camianın içindeyiz. Söz dâhil, her şeyi emanet biliyoruz. Çünkü onlarca yılın ve milyonlarca insanın emeği üzerinden konuşuyor, yazıyoruz.

Şahitliklerimizden biri de budur: Kurdukları ilişkilerle ilerleyenler, yaptıkları işlerle yürüyenlerin emeğini tartışıyor. Geldiğimiz yer burası mıdır? Hayır diyemiyorum.

Tarafların, grupların, hiziplerin, hesapların çok olduğu bir yerde, evvela hakikat yara alır. İncinir.

***

Millet hayatına dadanan, insanımıza tebelleş olan paralel ihanet şebekesi ne zaman kaybetmiştir? Beddua ettiğinde. Ölçümüz: “Müslüman’a beddua etmek haramdır.” (Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevi, Ehl-i Sünnet İtikadı, Bedir Yayınları, sayfa 132.)

Ne zaman yenilmiştir? Sayısız kulun hakkına girdiklerinde. Bakınız: Hileli sınavlar, ihaleler, kumpaslar.

Ne zaman şaşırmışlardır? Adaletten ayrıldıklarında. Tekrar bakınız: Düzmece mahkemelerde alınan haksız kararlar.

Hak, hakikat ve hakkaniyet demektir. Hak, Allah demektir. Haksız ne demektir?

Şu anda niyet okumuyoruz. Olan ve bitmeyeni yazıyor, söylüyoruz. Önümüzde ibret almamız gereken örnekler var. Kırk yıllık emeğin nasıl ziyan edildiğine dair. O emekte kaç samimi ve masum insanın hakkı, hukuku bulunuyor. Bir de bunun hesabını verecekler inşallah.

Bütün bu hakikatler bize ne söylüyor? Hasan Aycın üstadımızdan ilhamla: “Müslüman, hesabını veremeyeceği işlerden uzak durmalıdır.” Tövbe kapısının açık olması, kimseyi ayrıcalıklı yapmaz.

***

Kendi adıma söyleyeyim: Hiçbir müminin gönlünde olumsuz yer edinmek istemem. Bu şekilde dünyadan ayrılmak bana üzüntü verir. Ona göre yaşamaya çalışıyorum. Oluyor mu, bilmiyorum.

Gün gelir, insan gider. Bizden kalacak olan nedir? Geride mal mülk bırakmak isteyenlerle aynı yolu yürüdüğümüz söylenemez. Yükselmek için karanlığa karışanlarla beraber olamayız. Konu ne olursa olsun, şahsiyat yapamayız. Temas ettiği herkesi zehirleyen, dokunduğu her şeyi kirleten insanlara benzeyemeyiz. Bir ‘plan’ dâhilinde söylenenlere, yazılanlara itibar edemeyiz. İddia ile iftira arasındaki mesafeyi korumak zorundayız.

Haysiyet mübarektir. Onunla oynayamayız.

Hukuk, aynı zamanda dostluk anlamına gelir. Mesela bizde ‘sohbet hukuku’ vardır. Süleyman Hayri Bolay, “bizim medeniyetimiz sohbet medeniyetidir” der. Yani güven vermek, mahremi gizlemek, kusurları örtmek, açıkları kapatmak, vefa göstermek, manevî kardeşliğe sadık kalmak. Her geçen gün bu hukuktan uzaklaşıyoruz sanki. Mesela dertleşmek için psikoloğa gidiliyor. Öncelikle buradan başlamalıyız.

İmkân sahibi olmak, insanı daha dikkatli ve rikkatli yapmıyor demek ki.

#Niyet
#Leke
#Zan
#Süleyman Hayri Bolay
#Sohbet
#Hukuk