Doç. Dr. İbrahim Kalın’ın geniş hacimli son kitabı, ancak ciddi emek ve büyük birikim sonucunda ortaya çıkabilecek bir eserdir. (Ben, Öteki ve Ötesi, İnsan Yayınları, 2016.) Kitapta İslâm - Batı ilişkileri, ilk temastan günümüze kadar ayrıntılı bir şekilde ele alınıyor. Birbirine uzak gibi görünen sayısız konu, bir bütünün parçası olup çıkıyor. Dinî tartışmalar, kanlı savaşlar ve nihayetinde gelinen yer.
Müslümanların ötekileştirilmesi, modern dünyanın ve zamanların dışına itilmeye çalışılması yeni bir şey değil. Fakat gelinen yer, İslâm coğrafyasını kan gölüne ve geniş bir operasyon sahasına dönüştürdü. Batı dünyasının her türlü insanî duygudan uzak saldırılarının altında ne var? Hakka ve hakikate aykırı bu adımları hangi bahanenin arkasına sığınıp da atıyorlar? Bu nasıl bir projedir?
Cümleyi okur okumaz ‘kurgu’ kelimesini işaretlemiştim. Bu hamleyi kurgulayanlar, gerekçeleri de özenle hazırlamışlardı. Lazım olan ortak dil, siyasetten medyaya kadar oluşturulmuştu. Medya deyip geçmemek gerekiyor. Kamuoyunu ikna eden ve edecek olan odur. Doğruluğu şüpheli anketler, algı yönetimleri, yanlı ve yanlış haberler. Sonuç: “Avrupalı ve Amerikalıların büyük çoğunluğu ‘İslâmî köktenciliği son derece önemli bir tehdit’ olarak algılıyor.” (412)
Batı dünyasının Müslümanlara karşı hasmane tutumu, ayrımcı ve dışlayıcı tavrı, hayatın birçok anında ve alanında rahatlıkla görülebilir. Şiddeti İslâm dininin bir parçası gibi görme ve gösterme çabaları, güya bundan korumak için alınan önlemler, yeni bir ırkçılık türünü de doğurmuştur: “Bir grup insanı ve onların inanç, kültür ve etnik kökenlerini hedef aldığı için İslâmofobi, bir ırkçılık türü haline gelmiştir.” (450)
Ben, Öteki ve Ötesi’nin hayatî bölümlerinden biri de ‘terör’ bahsi olmuş. Yazımızın özünü de zaten bu konu oluşturuyor. İbrahim Kalın, meselenin tarihsel köklerine inmekle beraber, 2001 yılını milat olarak kabul ediyor: “11 Eylül hadiseleriyle beraber İslâm sistematik bir şekilde terörizmle özdeşleştirilmeye başlanmış ve Müslümanlar potansiyel terörist olarak resmedilmiştir.” (416) Onların ifadesiyle; önce aşırı dinciler, radikaller, siyasal İslâmcılar ve sonra hepimiz.
Terörle mücadele adı altında, her türlü işgal, müdahale ve kanunsuzluk meşru hale getirilmektedir. Terör, kullanışlı bir nesneye, kavrama dönüşmüştür artık. Dünya tarihinde eşine rastlanmayan ve tamamen niyet okumaya yönelik ‘önleyici saldırıları’ düşünelim. İsteyen istediği yere. Peki, hayatını kaybeden milyonlarca insanın, yurdundan edilenlerin ve tahammül sınırını çoktan aşan haksızlıkların hesabını kim soracak, kimler verecek? Aklıma gelen tek şey, Said Halim Paşa’nın şu satırları oluyor: “İnsaf ve uzak görüşlülükten iyice mahrum olduklarını ispat eden bu istilâcılar, Müslümanlara reva gördükleri zulüm ve gaddarca muamelelerle, günün birinde meydana çıkacak olan tepkiyi de çabuklaştırmaktan geri kalmıyorlardı. Bu tepki elbette vukubulacaktır.” (Buhranlarımız, İz Yayıncılık, Sayfa 165.)
Amerika’nın Kudüs’le ilgili haksız kararına karşı oluşan tepkileri bu tespit üzerinden okumakta yarar var.
İbrahim Kalın, son günlerde yeniden alevlenen Filistin meselesine de önemle eğiliyor. Mutlaka dikkate almamız gereken cümleler kuruyor. Yazara göre, İslâm - Batı ilişkilerini geren konulardan biri de İsrail’in işgaliyle ortaya çıkan Filistin meselesidir. Amerika’nın başını çektiği Batı dünyası, tartışmasız bir biçimde, haksızlıktan ve zorbalıktan yana olmuştur. İsrail’in Filistinlilere karşı orantısız güç eşliğinde devlet terörü uygulanması, sözde insan hakları savunucularını rahatsız etmiş görünmüyor. Bu büyük bir çelişki olarak önümüzde duruyor.
Artık bitirelim. Ben, Öteki ve Ötesi, sadece geçmişi değil, yaşadığımız günleri ve olayları anlamamızı sağlayacak değerli bir çabadır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.