Gezilerimiz sırasında avcılarla çok sık karşılaşıyoruz. Her yerdeler. Nereye gitsek onları görüyor, silah seslerini duyuyoruz. Kuzey Ormanları’nda bile. Keyifli bir hafta sonu geçirmek için cana kıyıyorlar. Vebal neydi?
Avcılığı spor olarak benimseyenlerin sayısı hiç de az değil. Aleyhte bir cümle kurulduğu vakit, “ata sporumuza karşı mı çıkıyorsun” diyenler dahi oluyor. Evet, öyle yapıyoruz.
Hayati mecburiyet olmaksızın bir güzelliğe kıymak, ancak acımasızlıkla izah edilebilir. Daldaki gülü kokluyor, beğenirse koparıp alıyor. Biraz böyle.
Diğer canlılara yaklaşırken, emanet ve merhamet hükümleri daima aklımızda olmalıdır. Onlara kıymayı, insana verilmiş bir hak gibi göremeyiz.
Bilinen bir gerçek: Doğal yaşam alanları iyice daraldı. Yaban hayvanları küçük bölgelerde sıkışıp kaldı. Kaçacak fazla yerleri yok. Bunu fırsata dönüştürmek, insanın muhterem oluşuna da zarar vermektir. Umarım anlatabiliyorum.
Kış uykusuna yatan hayvanları bulup öldürenler var. Bunu yapan, başka neler yapmaz? Mesela tilkiyi öldürüp bırakmış. Neden?
Ahilik müessesesiyle ilgili pek çok yazı ve haber okuyoruz. Peki, avcılık (sayyad) yapanların bu birliğe alınmadığını biliyor muyuz? Bunun yaşamak ve yaşatmak ahlâkıyla bir ilgisi olmalı.
“Vatan sevgisi imandandır” diyoruz. Üveyik kuşu yahut karaca, hepsi bu vatana dâhildir. Üstünde yaşadığımız topraklar onların da vatanıdır. Türkiye’den ağaçları, ırmakları, kuşları çıkardığımız vakit geriye ne kalıyor? “Cennet vatan” neye dönüşmüş oluyor?
Acı bir hatıra. Yer ismi vermeyelim. Kiraz yemek için dağın eteğindeki bir bahçeye gittik. Sabah sekiz civarı. Elli metre ötemizde bir karaca gördük. Durmuş, bizi seyrediyordu. On dakika kadar sürdü bu. Arkadaşlardan biri fotoğrafını çekti, sosyal medya hesabından paylaştı. Yorumlardan biri: “Şimdi bölgedeki bütün avcılar karacayı öldürmek için oraya gelir. Lütfen bu paylaşımı siliniz.” Bir fotoğrafın böyle bir kötülüğe kapı açacağı hiçbirimizin aklına gelmemişti. Maalesef haklı. Hemen silindi.
Kısa bir müddet, avcılık dünyasına hitap eden bir televizyon kanalını seyrettim. Bazı notlar almak düşüncesiyle. Fazla tahammül edemedim.
Av malzemesi satan dükkânları müşteri gibi inceledim. Türlü hileler varmış, onların bir kısmını öğrendim. Ördek nasıl avlanır gibi.
Birkaç avcı derneğine gittim. Büyük bir zevkle anlatılan hikâyelerden dinledim. Notlarımın bitiş cümlesini paylaşmak isterim: Böyle sektör olmaz olsun.
Gündemde yeni Hayvan Hakları Yasası var. Hükümet bu konuda çalışıyor. Sayın Erdoğan, bu meselenin bir an önce nihayete ermesini arzu ediyor.
İstiyoruz ki atılacak adımlar sadece sokak hayvanlarını kapsamasın. Evcillerin yanı sıra yaban hayatını da içine alsın. Aziz vatanımızın ziynetlerine düşmanlık edenler, buna cesaret bulamasın.
Kedi ve köpeği işkence ederek öldüren ceza alacaksa, aynı vahşeti dağlarda, ormanlarda, sazlıklarda işleyenler de unutulmasın.
Yasal veya kaçak, isteğimiz, avcılıkla ilgili daha sıkı, caydırıcı, zorlaştırıcı tedbirlerin alınmasıdır. Orman varlığını koruduğumuz kadar, orada yaşayan canlıları da korumalıyız. Hiçbir can, keresteden daha değersiz değildir.
Hayvan barınaklarının yanı sıra hayvanat bahçeleri de ciddi bir sorun teşkil ediyor. Beslenme konusuna ilmi bakan birçok kimseye göre, insan ancak yaşadığı coğrafyada yetişen mahsulleri rahatlıkla yiyebilir. Dikkat ederseniz, ithal meyve ve sebzeler bir türlü damak tadımıza uymuyor, genel kabul görmüyor. Hayvanlar için de bu böyledir. Yağmur ormanlarında yaşayan bir canlıyı kurak iklime getirirseniz, bu zulüm olur.
Hayvanat bahçelerinin öncelikli amacı, dünyadaki canlıları insanlara tanıtmaktı. Özellikle çocuklara diyelim. Fakat artık devir değişti. Televizyon, internet vs. Mesela bir lamayı türlü seçenekler üzerinden tanıyabiliyoruz.
Hayvanların tutulduğu, sergilendiği yerlerdeki şartların daha sağlıklı, yani insani olması gerekmektedir. Hayvanat bahçeleri de yeni düzenlemeden payını almalıdır. Doğru tercih, tamamen kaldırmaktır gerçi.
Bu köşede okuyucu mektuplarına yer verilmiyor. İlk kez bir mektup paylaşacağız. Kadri ve Buket Akgüneş çiftinin yazdıklarını beraber okuyalım: “Hafta sonu biraz şehirden uzaklaşmak, hafta içi oluşan yorgunluğumuzu üzerimizden atabilmek ve yürüyüş yapabilmek için Kocaeli’deki Uzuntarla doğal yaşam alanı Ormanya’ya gittik. Yürüyüşümüzü yaptık, ancak içimiz içimizi yiyerek ve ruhumuza yeni bir yorgunluk ekleyerek. Doğal yaşam alanında, doğal yaşam alanlarından koparılmış develer, lamalar, kuşlar ve daha pek çok mutsuz hapis hayatı yaşayan hayvanı da insan olmanın verdiği utançla maalesef ziyaret ettik. Anavatanı Afrika, Mısır, Arabistan olan hayvanları yaratılışlarına uygun olmayan bir iklimde ve daracık alanlarda insanların seyrine sunmak, insanı doğaya yaklaştırmanın neresinde yer alabilir, cevap bulamıyor ve bu merhametsizlikle Rabbimiz'den nasıl merhamet dileyeceğimizi düşünüyorum. Ülkemizdeki hayvanat bahçelerinin varlığını Müslüman kimliğimizle bağdaştıramıyorum. Belediyenin ilgili bölümüne dilekçe vermek, imza toplamak keşke çare olabilseydi. Sizden hayvanat bahçeleri isimli merhametsizliğimizi insanlara duyurmanızı rica ediyorum. Bu konuda kamuoyu oluşturularak bu işi durdurabilecek kişilere sesimizi duyurabilirsek, en azından bir insanlık suçundan kurtulmuş olacağız inşallah. Bugüne kadar hayatımıza güzellikler kattınız, şimdi de kötülüğü savalım, sizden rica ediyoruz.”
İtirazı olan var mı?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.