Zor olan ama mecbur olduğumuz şey; Türkiye’nin bundan sonrasına bir şeyler söylemektir. Geçmişe takılıp kalmadan, ezberlerimize saplanıp kalmadan, beklentilerimize göre hesap yapmadan, hiçbir şeyi kişiselleştirmeden bir üst akıl üretmenin seferberliğini başlatmaktır.
Kişisel çıkar ve hesaplarımızın üstünde bir hesabı masaya koymak, bir iddiayı geleceğe taşımak zorundayız. Düşünce üretmek, perspektif üretmek, bugüne kadar edindiklerimizin üstünde yeni söylemler üretmek, bir üst ligin şartlarına ve ihtiyaçlarına göre donanmak ve ona göre hareket etmek zorundayız. Siyaset, kültür, sanat, estetik, değer üretmek zorundayız.
Devletteki, toplumdaki dönüşüme, yeniden başlangıca, yeniden kuruluşa göre, başkalarına değil kendimize ayar vermek, bu büyük dalganın içinde yer almaya çalışmak, o dalgayı 21. Yüzyıl ve daha ötesine yayacak bir hedef üretmek, o hedefe ulaşmak için var gücümüzle çalışmak, bu amaçla yeryüzüne yayılmak, Doğu’nun ve Batı’nın en ücra köşelerine ulaşmak, yeni bir yüzyıl inşa eder gibi, yeni bir ülke ve coğrafya inşa eder gibi, yeni ve küresel ölçekte bir güç inşa eder gibi mücadele başlatmak zorundayız.
Değerli olan, olması gereken, omuzlarımızda ağırlığını hissetmemiz gereken şey; büyük gelecek yürüyüşüne çıkan Türkiye’nin ihtiyaçları için yolculuğa katılmak, ne olursa olsun tökezlememek, ülke için, millet için, vatan için büyük bir coşkuyu harekete geçirmektir. Siyasette, iş dünyasında, sivil toplum alanında, entelektüel çevrelerde, medyada, bu üst ligin ihtiyaçlarına göre, Türkiye’nin yeni ihtiyaçlarına göre konumlanmak, payımıza düşen özverinin gereğini yerine getirmektir.
Artık bu ülkede geçmişin hesaplarıyla, kavgalarıyla, dar iktidar projeleriyle vakit geçirme dönemi bitmiştir. Artık bu ülkede eski siyaset tarzıyla, ekonomik bakışıyla, iş tutma yöntemiyle yol yürüme imkânı kalmamıştır.
Artık bu ülkede, eski gazetecilik yöntemleriyle, daha çok dışarıdan yönetilen entelektüel kimliklerle, kültür adamlığını birkaç küçük taşeron ihale alma olarak algılayan kişiliklerle, siyasete ve devlete sırtını dayayıp hiçbir şey üretmeden caka satan boş adamlarla bir yere varma imkanı kalmamıştır.
Artık bu ülkede ne kadar yerli olduğu bulanık olan sivil kuruluşlarla, cemaat olmayı devlete ayar verme olarak algılayan ve devlet iktidar alanından pay kapma yarışına dönüştüren yapılarla, ABD’nin ya da Avrupa’nın proje siyasi partileri ve iç işgalci unsurlarıyla yol yürüme imkanı kalmamıştır.
Hesap çok büyüdü, iddia çok büyüdü, Türkiye çok büyüdü..
Çünkü hesap çok büyümüş, iddia çok büyümüş, Türkiye çok büyümüş, geleceğe doğru yürüyüş çok hızlanmış, mesele Türkiye meselesi olmanın ötesine taşmış, bir coğrafya ve tarih dönüşü haline gelmiştir. Her büyük yükseliş döneminde olduğu gibi, bu döneme de birçokları ayak uyduramayacak, belki ne olduğunu okuyup anlayamayacak, tarih dışına itilecektir.
Bu ilk bakışta acımasızca gibi görünse de, coğrafyadaki bin yıllık tarihimizde gördüğümüz örneklere bakanlar için her şey yerli yerine oturacaktır. Çünkü bugün “Üçüncü Büyük Yükseliş” dönemi başlamış, oyunun kuralları değişmiş, büyük iddialar, büyük hesaplaşmalar, büyük mücadeleler dönemine girilmiştir.
Bundan sonra bu ülkede her şey coğrafya ve küresel ölçekte ele alınacaktır. Hiçbir şey Türkiye içi mesele olmayacaktır. Geriye bakıp söz söyleyenler değil, dünyadaki değişime, güç ve eksen kaymalarına, geleceğe bakıp söz söyleyenlerin dönemi başlamıştır.
Bu gelecek yarışında yer almak isteyenlerin, Türkiye ölçeğini daha da büyütecek, iddialarını daha da artıracak siyasi söylem üretmesi, kültür ve sanat alanında çığır açacak eserler üretmesi, içerideki kimlik boşluklarını çatışmaya dönüştürecek projelere açıkça savaş ilan etmesi, coğrafya ölçeğinde bir üst dil ve akıl üretecek birikimler geliştirmesi gerekecektir. Ulus üstü projelerin, coğrafyayı formatlayacak yerli üst akıl üretmenin, küresel güç kaymalarının bize önerdiği boşlukları dolduracak projelerin dönemi başlamıştır.
Meral Akşener’in proje İYİ Partisi’ni, CHP’nin kronik kavgalarını, FETÖ yerine ikame edilen çevrelerin ayak oyunlarını ve modası geçmiş “iç işgalci” sinsiliklerini hızla aşarak, bütün bakışımızı bölgemize ve dünyaya çevirmenin, Batı kadar Doğu’ya da çevirmenin vakti gelmiştir.
ABD ile Avrupa ve Çin arasındaki ticaret savaşının nereye varacağına, demokrasi ve özgürlük söylemini terk eden Batı’nın hangi iklimlere yelken açtığına, Başkan Erdoğan’ın Çarşamba günü gideceği Güney Afrika’daki BRIC zirvesinin bu güç savaşında ne yana düştüğüne, AB’nin geleceğinin ne olacağına, coğrafyamıza yönelik bir ortak dil ve dalga üretip üretemeyeceğimize, hızla yükselen Asyalı güçlerin nasıl bir güç denklemi üreteceğine, Atlantik İttifakı’nın 400 yıl sonra küresel hakimiyetini kaybediyor oluşunun nasıl bir dünya ortaya çıkaracağına, Türkiye’nin “yıldızlaşan ülkeler” listesinde ne tür sürprizler yapabileceğine dair sözü olanlar, düşüncesi olanlar öne çıkacaktır.
Devletin, kurumların, şirketlerin, cemaatlerin, stk’ların gölgesine sığınarak büyük adam olma dönemi de sonlanmıştır. Bir yerlere yamanarak şair olma, romancı olma, kültür adamı olma dönemi de sonlanmıştır. Hiçbir söylem, hiçbir kavram, hiçbir proje, hiçbir tez üretmeden, sadece ilişkilerle iktidar alanlarında geniş yer edinenler, bunu hayat tarzına dönüştürenler sürprizlerle karşılaşabilir.
Kişilerin, kurumların, siyasi çevrelerin, “muhafazakar muhalefet” dediğim yapıların “dış bağlantı”ları sorgulanacak, dışarıdan destekli hiçbir yapının bu ülkede aktif oyuncu olmasına izin verilmeyecektir. Bu destek ister ABD’den gelsin, ister AB’den, Almanya’dan, Fransa’dan, İran’dan ya da bir Arap ülkesinden gelsin söz konusu yapılar büyük yerli dalga için tehlikeli görülecektir.
Dışarıdan yönetilme ve yönlendirmeye hayır derken dünyaya açık olacağız, küresel ölçekte hareket edeceğiz, sözlerimiz ve iddialarımız asıl etkisini dışarıda gösterecek. Daha çok dışarı açılmanın olduğu ama dış destekli operasyonel yapıların hareket alanının sınırlandığı bir dönem olacak. Çünkü bu alanda küçük hareketlerin bile tek hedefi Türkiye’nin büyük yürüyüşünü sabote etmek olacaktır.
Her alanda seferberlik çağına girdik. Bu seferberlik yokluktan, zorluktan değil, çok daha büyük iddialardan kaynaklanıyor. Kim, hangi siyasi çevreden olursa olsun, bugüne kadar nerede duruyorsa dursun, millileşme, yerlileşme, büyük tarih yürüyüşüne karşı doğru yerde durma sınavıyla karşı karşıyadır. Kişisel olarak, omuz omuza bir iddialar çağına davet ediyorum. Bir büyük kuruluşun öncüleri arasında yer almaya çağırıyorum. Başka da bir hesabım yok.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.