Hala;Türkiye yenidenABD ekseninegirecek diye umutla bekliyorlar.Hala;Türkiye 21. yüzyıldaBatı blokuna hapsolacakdiye hayal kuruyorlar.Hala; Türkiye’yi bir“cephe ülkesi”, bir“taşeron ülke”, bir“garnizon ülke”olarak tanımlıyorlar.Türkiye algısını yerlileştiremiyorlar,kendi ülkelerine bir tanım üretemiyorlar, yabancı tanımlara teslim oluyorlar.Hala; Türkiye’nin geleceğiniAB ve Avrupa başkentlerinde,onların takdir edeceğivesayet lütuflu iktidaralanlarında, onlarınhimaye ve merhametlerindearıyorlar.Zihinleri
Türkiye yeniden
girecek diye umutla bekliyorlar.
Türkiye 21. yüzyılda
diye hayal kuruyorlar.
; Türkiye’yi bir
, bir
, bir
olarak tanımlıyorlar.
Türkiye algısını yerlileştiremiyorlar,
kendi ülkelerine bir tanım üretemiyorlar, yabancı tanımlara teslim oluyorlar.
; Türkiye’nin geleceğini
AB ve Avrupa başkentlerinde,
onların takdir edeceği
alanlarında, onların
himaye ve merhametlerinde
arıyorlar.
Zihinleri ve kalpleri Türkiye’ye yabancı.
Hala; Atlantik cephesini dünyanın merkezi sanıyorlar.
O merkezden uzak durmaya
Onlardan kopamıyorlar.
Zihinlerini ve kalplerini
Türkiye’ye, coğrafyaya döndüremiyorlar.
Hala; ülkemizin, milletimizin, kimlik ve değerlerimizin, siyasi genetiğimizin, büyük tarih mirasımızın, coğrafya kuran gücümüzün
yeniden büyük ufuklara yönelebileceğini,
sarılabileceğini,
inşa edebileceğini kavrayamıyorlar.
; son yirmi yılda atılan adımları, başlanan yürüyüşü, ulaşılan seviyeyi, sınırların
coğrafyanın en uçlarına ulaşabilen gücü,
Türkiye’yi dünyanın merkezine taşıyan irade ve mücadeleyi
algılayamıyorlar.
“Bilinçli ihanet”le zihinlerimizi zehirliyor, içeriden vuruyorlar.
yoksunluğu veya
le Türkiye’yi
yavaşlatmaya, durdurmaya, iç çatışmalara mahkum etmeye,
enerjisini ve birikimlerini iç kavgalarla tüketmeye,
aciz ve zavallı bir halde eski vesayetçilere teslim etmeye
çalışıyorlar.
Hala; ABD’den aldıkları talimatla, AB ülkelerinden aldıkları talimatla ülkelerine kurşun sıkıyorlar. İçeriden vuruyorlar.
İç çatışma tezlerini uygulamaya çalışıyorlar.
; bütün
zaaf alanlarını kışkırtıyorlar
. Zayıflıkları
ediyorlar.
Sinir uçlarıyla oynuyorlar. Zihinleri zehirliyorlar.
Kötülük dolu kurgularla, yalanlarla
yatırımı yapıyorlar.
Pervasızlıkla ve çirkeflikle sırtlanlar gibi saldırıyorlar.
Hala; pervasızlıkta, acımasızlıkta, çirkeflikte
sınır tanımıyorlar. Büyük bir
,
ile Türkiye’ye ait ne varsa, ülkemizin gücünü artıracak ne varsa,
milletimizin iyiliğine yönelen ne varsa sırtlanlar gibi saldırıyorlar.
Hala; dışarıdan ve içeriden tek bir kuşatma cephesi gibi
hareket ediyorlar.
Güneyden vuranlara içeriden destek, Batı’dan vuranlara içeriden destek, Doğu’dan saldıranlara içeriden destek
sağlıyorlar. Türkiye’ye her yönden gelen saldırılar
başarılı olsun diye kapıları içeriden açıyorlar.
Adres gösteriyorlar, hedef belirliyorlar.
Terör Gara’da, onlar içeride infaz yapıyor.
; Türkiye için
mücadele eden, aklını ve gönlünü ülkesine veren, ülkesi için sevinip ülkesi için üzülen, hayatını ve emeklerini ülkesine vakfeden herkese
saldırıyorlar. Onları
zayıflatmaya, bitirmeye, yok etmeye
çalışıyorlar.
Türkiye için direnen, mücadele eden kimse kalmasın istiyorlar. Ülkenin
direnç adalarını ortadan kaldırmaya, Anadolu’nun iradesini kırmaya,
imparatorluklar kuran
siyasi aklını felç etmeye
çalışıyorlar.
Hemen
bunun örneklerini yaşıyoruz.
Sistematik bir çalışma, planlama, servis
örneklerine tanık oluyoruz. Bu kurguların nerelerde yapıldığını, nerelerden servis edildiğini artık biliyoruz.
Son iki olay: ABD için sevinç, Türkiye için nefret yaydılar. Terörü aklama yarışına girdiler.
Mesela son
iki olay: Türkiye’nin on yıllık Uzay Programı’nı açıklaması ve PKK’nın Gara’da on üç insanımızı işkence edip infaz etmesi:
ABD’nin, Çin’in hatta BAE’nin çalışmalarına alkış tutup, Türkiye’nin umutlarına saldırdılar.
Uzay limanı kurmasına, Ay’a ulaşacak olmasına saldırdılar.
Gara’da terörün en aşağılık yüzü ile karşılaştık. Hepsi
Türkiye’ye, devlete, millete saldırıp PKK’yı aklama yarışına girdi.
Bıraktık dar ideolojik terör gruplarını,
ülkenin muhalefet partileri ve liderleri bile terörü aklama yarışına girdi.
Yaşadıkları ülkeye bu kadar nefret saçan bir çevre,
dünyanın hiçbir ülkesinde olamaz.
Hiçbir ülke de, kendi içinden saldırılara bu kadar tolerans, anlayış gösteremez.
Açık açık Türkiye’ye saldıranlar, ülkenin de milletimizin de sabır sınırlarını çoktan aştılar.
Bir daha asla! Alışacaksınız…
Oysa bir daha asla; Türkiye bir daha asla vesayet altına girmeyecek.
Kontrol edilen ülke olmayacak.
güçlere teslim olmayacak. Batı ile
ilişkisine girmeyecek.
Batı başkentlerinin talimatlarına, medyasından tehditlerine
aldırış etmeyecek.
ABD’nin ya da Avrupa’nın
cephe ülkesi, tetkikçisi olmayacak. Kendini onların kelimeleri ile tanımlamayacak.
Onların Türkiye tanımlarına, coğrafya tanımlarına,
iç iktidar tanımlarına, stratejik değer tanımlar
ına, savaş ve barış tanımlarına, ikiyüzlü
tanımlarına hapsolmayacak.
Zihinlerimizi emanet etmeyeceğiz.
Bir daha asla; Batı’nın İslam dünyasına ya da başka ülke ve bölgelere yönelik savaşının uzantısı olmayacak.
Onlar adına silah çekmeyecek, onların kurşunlarıyla
kendi insanlarına, geçmişine, coğrafyasına,
siyasi idrakine karşı savaş vermeyecek.
Batı’nın denetiminde
planlarına, iktidar yapılanmalarına,
ekonomik denetimlere, askeri ve istihbarat yönetimlerine,
toplumsal ayrışma projelerine,
, güvenlik konseptine, coğrafya ve
dünya algısına teslim olmayacak.
Coğrafyanın, dünyanın merkezine yerleşmek…
Artık; dışarıdan ne kadar çevreleseler, içeriden ne kadar saldırsalar,
kendi varlığını inşa eden bir Türkiye var.
Kendini coğrafyanın ve dünyanın merkezine yerleştirmeye
adamış bir ülke var.
Refah ve iç barışı ile, coğrafya dayanışması ile
mücadele eden,
iddialarını ve hedeflerini buna göre hazırlayan,
çalışmalarını ve birikimlerini buna yönelten bir ülke var.
; Türkiye,
vatan, millet, sınırlar, geçmiş ve gelecek, kendi kelimelerimizle, cümlelerimizle tanımlanacak.
Hiçbir zaman, kendimizi yabancı kelimelerin, tanımların merhametsizliğine terk etmeyeceğiz.
Siyasi, jeopolitik ve ekonomik akıl sıçraması: Türkiye başarır.
Artık; ABD’nin dünyanın merkezi olmaktan çıktığını
biliyoruz. Dünyayı tek yanlı olarak yönetemeyeceğini,
yeni güç blokları oluştuğunu,
küresel
iktidar alanının parçalandığını,
kaba sömürgeci mirasın Türkiye için sona erdiğini biliyoruz.
; dünyanın yeni merkezlerine, yeni adreslerine açılmanın bizim için de zorunluluk olduğunu,
bunun Türkiye’ye olağanüstü güç alanı açtığını, ekonomik ve jeopolitik akıl sıçraması
ile Türkiye’nin bunu başaracağını keşfettik.
Terörle terbiye etme, dışarıdan durdurma, içeriden diz çöktürme.
terörle terbiye etmek isteyenlere, ekonomi ile diz çöktürmek isteyenlere,
askeri güvenlik tehditleri ile köşeye sıkıştırmak
isteyenlere, Güney’den ve Batı’dan çevrelemek isteyenlere, bütün bunlarla
ortaklık kurup içeriden saldıranlara büyük sürprizler yaşatılacak.
Bundan sonra; dışarıdan “durdurma”, içeriden “diz çöktürme” ittifakı
nın her saldırısı Türkiye’yi daha da güçlendirecek,
, direnme gücünü artıracak,
açıklarını tamamlatacak,
yumruklarını sıkılaştıracaktır.
Bu yüzyılların hesabı, coğrafyanın kaderidir. İddiamız çok büyüktür.
; yaşanan şey, verilen mücadele,
yürütülen hesaplaşma Türkiye ile sınırlı değil. Bugünün tarihi ile sınırlı değil. Yüzyılların hesabıdır. Coğrafyanın kaderidir.
Dünyanın yeni halinin parçasıdır.
çok büyüktür,
çok büyüktür. Terör örgütlerine,
kişisel siyasi hırslarına yenilmişlere,
çıkar hesaplarına hapsedilmiş çevrelere kurban edilemeyecek ölçektedir.
; Türkiye
yarışına başlamıştır. Kavgası da, hedefleri de, mücadelesi de bu ölçektedir. Küçük hesap yapanların yanıldığı nokta da burasıdır. Onların
patronlarıyla, efendileriyle hesap kesilmektedir.
“Büyük Umutlar Ülkesi” Artık her şey masada…
Bu aşama
varoluş, yeniden yükseliş aşamasıdır
ve
tarih dönüştürücü, harita değiştirici
bir güç sıçramasıdır. Çünkü
İçeride bu
ların sadece bunu idrak etmeleri yetecektir.
Kim ne yaparsa yapsın;
Türkiye artık “Büyük Umutlar Ülkesi”
dir. İsteseler de istemeseler de bu başarılacaktır. Çünkü tarih ve güç
yönelmiştir. Bir yüz yıl daha bunu geri döndürmek mümkün olmayacaktır.