Yerliolana, gerçek olana,bize aitolana döneceğiz.Siyasi genetiğimize, coğrafya algımıza,tarihi zenginliğimize döneceğiz. Geçmişimizin, bu coğrafyada yürüttüğümüzmücadelelerin bütün birikimini,bütün başarılarını, bize verdiği bütündersleribugüne taşıyacak, buradan yeniden varoluş, yeniden diriliş,yeniden yükselişbaşlatacağız.Büyük Selçuklu’ya,Anadolu Selçuklu Devleti’ne,Osmanlı’ya döneceğiz.Türkiye Cumhuriyeti’nin budevletler silsilesinin devamı olduğunun,Osmanlı’dan sonraki adımıolduğunun bilinciyle,
olana, gerçek olana,
olana döneceğiz.
Siyasi genetiğimize, coğrafya algımıza,
tarihi zenginliğimize döneceğiz. Geçmişimizin, bu coğrafyada yürüttüğümüz
mücadelelerin bütün birikimini,
bütün başarılarını, bize verdiği bütün
bugüne taşıyacak, buradan yeniden varoluş, yeniden diriliş,
başlatacağız.
Osmanlı’dan sonraki adımı
olduğunun bilinciyle, yüz yıl sonra
başladığını, bu dönüşün bize yeni alanlar açtığını,
o siyasi genetiği sahaya sürme
yepyeni bir kapı açtığını bileceğiz.
1071 Malazgirt zaferinin,
bize açtığı kapıların bir benzerinin bugün de söz konusu olduğunu,
dünya tarihinde benzer bir kırılmanın yaşandığını,
müthiş bir
nin söz konusu olduğunu, bir
ne tanık olduğumuzu bileceğiz.
küçük hesap yapmanın,
küçük beklentilerle avunmanın
bu büyük hesaplaşmada kaybetmek olduğunu, bize kurulan bir
olduğunu, bizi daha da
bir hesap olduğunu, yakın çevremizde bunun açık seçik göründüğünü bileceğiz.
Artık
eksenlerden, Batı’nın himayesinden,
onlara sığınarak oluşturulan siyasi yol haritalarından, onların stratejik değer tanımlarından,
siyasi ve ekonomik projelerinden bize bir fayda olmayacağını, bunlardan
kurtulma zamanının geldiğini,
yaşanan küresel konjonktürün bu yolda Türkiye’ye
açtığını, çok
bu boşluğun büyük bir
sıçramasına izin vereceğini bileceğiz.
Düşmanın en büyüğü ile, istilânın en kanlısı ile
Artık vesayet yönetimlerinin, onların doğru-yanlışlarının,
ısmarlama liderlerin ve siyasi kadroların, ülkemize yabancı entelektüel akıl ve çevrelerin,
ülkesine ve milletine düşman
on yıllarca ülkeye
müdahale için beslenen “cemaat” veya benzer yapıların
etkisinden kurtulma, iki yüz yıldır Batı’nın müdahale aracı haline gelen yapıları ve
bileceğiz.
Yerine
milli, yerli, bize ait bir akıl, bir duruş, bir direnç hattı, bir adalet söylemi, bir siyasi dil
oluşturmayı bileceğiz.
Tarih boyunca,
düşmanın en büyüğü ile, krizlerin en güçlüsü ile, ihanetin en ağırı ile mücadele etmiş, istilânın en kanlısına direnmiş,
her istilayı savuşturmayı başarmış ve sonrasında
leri başlatmış bir siyasi geleneğin mirasçıları olarak,
bir kez daha en büyük düşmanlarla, yeryüzünün merkez güçleriyle hesaplaşıyor oluşumuz,
onların ardı ardına karşımıza geçmesi ve bizi zayıflatmaya dönük tazyiklere girişmesi
Malazgirt’te dünyanın merkez gücünü yendik
Bin yıllık Anadolu tarihinde
yaşayan bizler,
istilasına,
istilasına,
istilasına tanık olan bizler,
ilk iki istilanın üstesinden gelip
parlak bir gelecek inşa etmeyi beceren bizler, üçüncü
hâlâ yüzleşiyoruz. Bunu da yeneceğiz, bunun da üstesinden geleceğiz,
o yirminci yüzyılı biz, kendimiz kapatacağız.
Malazgirt’te Bizans’ı dize getiren akıl ve coşku, Malazgirt’te Roma’yı ezen bir güç ve liderlik vardı.
O Malazgirt
dönemin küresel güç haritasını altüst etti,
değiştirdi. O yürüyüş yüzyıllarca
Avrupa’nın merkezine, kalbine
kadar durmaksızın devam etti, Atlantik kıyılarına ulaşmaya çalıştı.
Malazgirt’te açılan o kapı ancak Viyana’da kapatılabildi.
Ve bütün dünyanın, zamanın bütün güçlerinin karşı saldırısıyla Anadolu’ya kadar geriledik.
Batı’ya yürüyüşümüz de, Doğu’ya geri çekilişimiz de yüzyıllar sürdü.
Ve biz, coğrafyamızın tüm insanları, o yolun tüm yolcuları Anadolu’ya sığındık.
Ama onlar, bizleri Anadolu’dan da çıkarmak istediler.
Bizans’ın intikamını almak
istediler.
almak istediler. Bizi
sürmek, bin yıllık tarihi
istediler. İslam topraklarının neredeyse tamamını
ettiler. Merkez siyasi otorite çöküp
coğrafya sahipsiz kalınca
her yere garnizon devletçikler kurdular.
Son kale, son vatan: Bizleri Malazgirt’in
Direndik, Anadolu’yu kurtardık.
Orayı
vatan olarak yeniden inşa ettik,
yeniden
belirledik. Orayı bütün insanlık için
ilan ettik. 20. yüzyıl boyunca da onu korumaya çalıştık. Koruduk da..
Bizleri Malazgirt’in ötesine süremediler.
O kapıyı yüzlerce yıl sonra bile Malazgirt’te kapatamadılar.
İşte bu direncimiz, işte Anadolu’yu son kale ilan edişimiz, bugünün yükseliş tarihinin temelini oluşturdu.
Tarih tersine döndü, rüzgâr tersine döndü,
biz tarihe yeniden döndük. Bugün Malazgirt’i işte bunun için önemsiyoruz. Bunun için yeni bir kapı açıldığının bilincindeyiz, yeni bir başlangıç yaptığımızın bilincindeyiz.
Orada yenilen Bizans’tı, çağın en büyük gücüydü, onun için önemsiyoruz.
Bugün
aynı durumla, aynı güç fotoğrafıyla
karşı karşıya olduğumuz için, bugün için
bize bir şeyler anlattığı için,
benzer bir kırılma noktasında olduğumuz için, vereceğimiz kararlar benzer sonuçlar doğuracağı için önemsiyoruz.
Zamanın en büyüklerine kafa tutmak geleneğimiz..
Zamanın en büyük güçlerine kafa tutmak bir siyasi genetiktir bizimki.
Bu milletin
özelliğidir, öncülüğüdür, mücadele ruhudur. Beraberindeki
her dinden, her milletten insanla, adalet içinde, merhamet içinde omuz omuza
o büyük mücadeleye girişmek, yol yürümek bir
mücadele yöntemidir. Malazgirt’ten bu yana devam ettirdiğimiz değişmez bir
Bugün işte, o çizgi üzerinde kendimizi yeniden sabitliyoruz, yine çok büyük bir yol için harekete geçiyoruz.
Bugün sadece Türkiye için değil, coğrafya için, bütün dünya için
her şeyin yeniden biçimlendirdiği tarih aralığı
dır. Bu aralıkta kim, ne tür adımlar atarsa, bu adımların
ni şekillendireceğini bilmelidir. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı sonrası direnişin, Anadolu’yu son kale yapan iradenin
bir adım ötesine ulaşmayı başarmalıdır, başaracaktır
da. Çıktığımız yolculuk budur işte.
Dalga dalga üzerimize gelen saldırıları doğru anlamalıyız! O kapıyı
Bugün ülkemize karşı
gelen saldırılar, etrafımızı boşaltıp coğrafyada yalnız bırakma çabaları bundandır.
15 Temmuz bundandır, terör bundandır, Suriye’nin kuzeyinden kuşatma planları bundandır,
NATO içinden gizli gizli vurmaları bundandır, ABD’nin terörle ortaklık yapıp Türkiye’nin
çabaları bundandır, Avrupa’nın topyekûn
bundandır.
Bu gerçeği anladığımız ölçüde bir
kurmayı başaracağız. O yükseliş dönemini bu şekilde başaracağız.
Onlar bizi hala Malazgirt’in Doğu’suna sürmek, o kapıyı ebediyyen kapatmak, Viyana’nın, İstanbul’un intikamını almak için vuruyorlar.
Bin yıllık tarihin hesabını görmeye çalışıyorlar. Oysa bizim hesaplarımızı,
hedeflerimizi, gelecek planlarımızı,
o tarih dönüşünün nerelere uzanacağını
Göremeyecekler, bu büyük yükselişi anlayamayacaklar, kendi içlerinde kavgaya, hesaplaşmaya tutuşacaklar.
Unutmayın, Malazgirt’te Bizans vardı. Bugün de karşımızda Bizans var. Roma İmparatorluğu var.
Ama bu toprakların
Bunu yüzlerce yıldır öğrenemediler. Hala aynı
adımlar atıyorlar.
Dünyanın en güçlü orduları da gel
se, en büyük istila seferleri başlatılsa da o kapılar hiçbir zaman kapanmayacak.
Ve bunu
21. yüzyılda bir kez daha öğrenecekler…
NOT: Geçtiğimiz yıl Malazgirt’in yıl dönümünde yazdığım bu yazıyı tekrar paylaşıyorum. Affınıza sığınarak..