Ekonomik terör üzerinden siyasi linç girişimi yapılıyor. Ekranda, köşede ahkam kesen “vicdan” abideleri! Osmanlı çökerken de bize “hakkı” söyletiyorlardı!

08:073/10/2018, Çarşamba
G: 3/10/2018, Çarşamba
İbrahim Karagül

Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sıkıntıyı, daha doğrusu açıkekonomik saldırıyı, kişiselleştirip birilerine fatura etmek,buradan birlinç harekatının psikolojik temellerini oluşturmak,birmemnuniyetsizlik dalgasıinşa etmeye çalışmak, bunuiç siyasi hesaplaşmayadönüştürmek, bu yolla bir yerlerdenintikamalmayı denemek,“masum uyarılar”ve“hakkı söylemek”kamuflajı altında örtülü hesapları servis etmek son derecetehlikeli, son derece talihsizbir girişimdir.Bir nevi 17-25 Aralık tezibugünlerde,FETÖ

Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sıkıntıyı, daha doğrusu açık
ekonomik saldırıyı, kişiselleştirip birilerine fatura etmek,
buradan bir
linç harekatının psikolojik temellerini oluşturmak,
bir
memnuniyetsizlik dalgası
inşa etmeye çalışmak, bunu
iç siyasi hesaplaşmaya
dönüştürmek, bu yolla bir yerlerden
intikam
almayı denemek,
“masum uyarılar”
ve
“hakkı söylemek”
kamuflajı altında örtülü hesapları servis etmek son derece
tehlikeli, son derece talihsiz
bir girişimdir.


Bir nevi 17-25 Aralık tezi
bugünlerde,
FETÖ dışında bazı çevrelere
de servis edilmiş, bir takım
kurgular
yapılmış bu belli. Bazen doğruyu söylerken,
d
ediğiniz şeyin nereye düştüğünü,
hangi büyük hesabın parçası haline geldiğini
dikkatle düşünmek zorundayız.
Cepheyi Türkiye’ye yaklaştırmak
Bu ülkenin 15 Temmuz gibi, ondan öncekiler gibi “
çokuluslu müdahale
”lerle yüzleştiğini kimse unutmasın. Bugünlerde
“dış güçler”
diye
küçümsenen, alaya alınan
şeyin,
15 Temmuz
gecesi ülkemizi paramparça edecek noktaya gelen bir
dış müdahale olduğunu
kimse aklında çıkarmasın.
Bu ülkenin, 20. yüzyılın sonunda
yeni bir uyanış, yükseliş dalgası
geliştirdiğini, bu yüzden
çok ağır saldırılara maruz kaldığını
, saldırıların mahiyetinin
“Türkiye’yi durdurma, küçültme”
esasına dayandığını, Irak ve Suriye örneklerinin
cepheyi Türkiye’ye yaklaştırma
anlamına geldiğini unutmasın.
O “rapor”lar şimdi “sahada”
kullanılıyor. Ülkemizde bile.
Muhalefetin,
hakkı/doğruyu söylemenin meşruiyeti
nin sorgulanacak hali yok. Ancak bütün bu
kamuflajlar
altında hep bir
müdahalenin gizlendiğini
son altı yılda kaç kez gördük. Adamlar
otuz yıldır, İslam dünyasının tamamında İslamcı, muhafazakar Müslümanları kendi operasyonları için terör örgütleri olarak kurup kullandılar.
15 Temmuz’da yine
“muhafazakar kılıklı”
bir yapıyı bize karşı kullandılar.
Arap/İslam dünyasında
“cemaat yapılarını”
kullandılar. Daha 2015’lerden itibaren bu yapıları didik
didik inceleyen sayısız rapor, proje
yayınladılar. Bu projelerin önemli bir bölümünü
sahada kullardılar.
Gözlerimizin önünde hem de ve biz bir çoğuna uyanamadık.
Muhafazakarlar dikkatli olmalı.
Aynı hatayı tekrar yapmayalım
Türkiye’nin bugünkü büyük yürüyüşüne karşı birileri kullanılacaksa burada yine “muhafazakar soslu” bir girişimi deneyeceklerinden kuşku yok.
Başka da seçenekleri kalmadı zaten. Öyleyse yeni uluslararası kurgu konusunda en fazla bu
kesimlerin kendini sağlama alması
, dikkat etmesi,
olağanüstü bir hassasiyet
göstermesi gerekiyor.
Biz bu kurguları, senaryoları 19. yüzyılın sonunda, 20. yüzyılın başlarında da gördük.
Koca Osmanlı’ya karşı kimlerin nasıl kullanıldığını da gördük.
Bir daha aynı hatayı tekrarlamayalım. Bir daha tarihi ıskalamayalım.
Ekonomik saldırı ile terör
saldırıları aynı kaynaktan
Ekonomik krizler her zaman
dar ekonomik sıkıntı
larla sınırlı değildir. Evet, görünüşte bunlardır. Ama
çoğu zaman jeopolitik hesapların parçasıdır.
Bu ülke genelinde de olsa, küresel ölçekte de olsa böyledir.
Bazen terör gibidir, bazen iç siyasi kriz gibidir, bazen açık tehditler gibidir
, bazen devletten devlete savaş gibidir.
İki dünya savaşının da öncesine
bakın, ekonomik hesaplaşmadır, kaynaklardır, sömürge paylaşımıdır.
Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı ekonomik krizlere bakın: Tamamı
ekonomi üzerinden yürütülen siyasi krizlerdir, iç siyaseti dizayn etmeye ayarlıdır,
ülkenin her on yılda, her yirmi yılda biriktirdiği zenginliği yağmalama, fakirliğe mahkum etme, Türkiye’yi Atlantik eksenine
hapsetme
üzerine kurgulanmıştır. Bu anlamda
ekonomik krizler de, terör saldırıları da aynı hesabın parçasıdır.
Bu, ekonomik kriz değil,
jeopolitik hesaplaşmadır
2008’de Batı’yı vuran
ekonomik kriz sonuçları itibariyle jeopolitik krizdi. Batı’nın küresel
hakimiyet tezleri böyle çöktü.
ABD’nin bugün
Çin ile, Rusya ile, Avrupa ile, Türkiye ve başka ülkelerle yürüttüğü ticaret savaşları da jeopolitik sonuçlar üretecek.
Ticaret savaşları dediğimiz şey güç savaşlarıdır.
Dünyanın neresinde ne tür çatışmalara,
kırılmalara
yol açacağını, hangi ülkeleri sınırlayıp hangi ülkelere alan açacağını
birkaç yıl içinde
göreceğiz.
Türkiye bu küresel güç mücadelesinin tam merkezinde yer alıyor.
Kendisini 20. yüzyıldan çıkarıp merkeze yerleştirme derdinde. Biz buna yeni
yükseliş
dönemi diyoruz.
İşte bu dönemde çok
ağır saldırılar
altındayız. Olacaktık zaten..
Bu bir mücadeledir. Eğer büyük iddialarınız varsa büyük kavgalarınız da olacaktır.
Bu hesaplaşmaya girişmeden daha büyük olamazsınız. Kaç yıldır yüzleştiğimiz saldırılar da, bunlara karşı verdiğimiz
mücadele
de bu yüzden
büyüktür
zaten.
Birileri Erdoğan’ın sözlerini
değersizleştirmeye çalışıyor
Birileri,
Cumhurbaşkanı’nın ekonomik teröre yönelik sözlerini,
verdiği mücadeleyi e
tkisizleştirmeye, değersizleştirmeye
, içini boşaltmaya çalışıyor.
Birileri, ekonomik sorunlara karşı
canla başla çalışanları karalamaya,
onlar üzerinden
kötü adam imajı
oluşturmaya, buradan bir toplumsal
reaksiyon
üretmeye çalışıyor.
Birileri, bir taraftan
“ülke battı, bittik” diye yaygara koparıp “psikolojik kötülüğe” yatırım yaparken başka bir taraftan milyar dolarlarını dışarıya kaçırmaya
çalışıyor,
“para seferleri”
organize ediyor.
Kriptoları başka başka
‘kimlik’lerle sahaya sürüp
neyi engellemek istiyorlar?
Birileri,
hiçbir siyasi tez üretememenin boşluğunu
, “ekonomik kriz” söylemiyle doldurup
toplumsal muhalefet zemini
arayışına giriyor.
Birileri,
Türkiye’nin ana omurgasını, tarihsel iddialarını ayakta tutan milli ekseni zayıflatmak
, yıpratmak, işlemez hale getirip ülkeyi daha kolay sarsmanın yollarını arıyor ve
“ekonomik kriz, toplumsal memnuniyetsizlik” tezi
ni işliyor.
Birileri,
“Fırat’ın Doğusu”na müdahale söylemleri yükseldikçe, o zaman yaklaştıkça, kriptolarını başka başka kimliklerle sahaya sürüyor
, “ekonomik kriz”e sarılıyor. Ne gariptir ki, ülkeyi ekonomik saldırılarla vuranlarla bu çevrelerin
yolları bir yerlerde kesişiyor
, yöntem ve zamanlama tam örtüşüyor
Ekranda, köşesinde ahkam
kesen vicdan abideleri,
operasyon adamları var!
Birileri,
“hakkı söylemek”
adı altında
vicdan abidesi
kesilip,
“ne yani bunları da mı söylemeyeceğiz” saflığını kullanıp birilerinin ajandası için yollara düşüyor, ekranlarda, köşelerde ahkam kesiyor
, hakkaniyet nutukları atıyor, olduklarından çok farklı bir
profille
başımıza toplumsal kanaat önderleri kesiliyor.
Akil görünümlü, kibirli
, hiçbir zaman doğru siyasi öngörüye sahip olamamış, yük yüklenmemiş,
küçük hesapların peşinden koşmuş
manipülasyon guruları ortalıkta dolaşıyor. İşte onlar,
yeni örtülü
hareketin psikolojik operasyonun adamlarıdır
ve yakında başkaları da bu kervana katılacaktır.
Osmanlı çökerken bunu yaptılar..
Türkiye yükselirken de yapıyorlar.
Birileri, alttan alta, örtülü bir siyasi proje yürütüyor, bunu
Ak Parti’ye gönül veren çevrelerin zihinleriyle oynayarak
yapıyor,
detaylarla kör edip esastan saptırmaya
çalışıyor. Açık ve net söyleyeyim, kişisel düşüncem, örgütlenmek istenen yeni “çevre” bölgemizde ve dünyada olup bitenlerin ve kesinlikle
Türkiye’ye yönelik çokuluslu tezlerin parçası olarak öne çıkarılacaktır.
Bunu Osmanlı çökerken denediler ve başardılar. Şimdi Türkiye yükselirken bir kez daha deneyecekler.
Umarım meramımı anlatabilmişimdir.
#İbrahimKaragül