Zor oyunu bozar. Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonu, ABD ve müttefiklerinin Suriye planlarını altüst etti. Bu iki operasyon yapılmamış olsaydı, İran sınırından Akdeniz’e kadar bir terör kuşağı oluşmuş, Türkiye kuşatılmış, coğrafyadan yalıtılmış olacaktı. Ardından Anadolu içlerine saldırılar başlayacaktı.
Şimdi Münbiç’i de verip Doğu’daki PKK varlığını koruma, Fırat’ın Doğu’sunu sağlama almaya dönük bir hesap var. Ama bu bizim için asla kabul edilebilir bir durum değildir. Ya da bu bizim boyun eğmek zorunda olduğumuz bir yaklaşım değildir, olamaz. Fırat’ın doğusuna sessiz kalırsak, İran sınırına kadar bütün güney kuşağındaki terör unsurlarını temizlemez, o bölgelerdeki yabancı unsurlara açıktan tavır almazsak, kuşatma ve imha senaryosu aynen devam edecektir.
Plan üstüne plan, hesap üstüne hesap yapıyorlar. Şimdi Deyrizor’dan Golan Tepeleri’ne uzanan bir güney koridoru inşa etmeye çalışıyorlar. Suriye’yi tam ortadan ikiye bölüp güney koridorunu hayata geçirmek istiyorlar. Göstergeler bu amaçla yeni terör örgütleri kurulduğuna işaret ediyor. ABD ve İsrail, yine İslamcı kimlikli örgütler kurup yeni bir istilanın ön hazırlıklarını yapıyor.
Türkiye’nin bir müdahalesi bölgesel bütün denklemi değiştirdi. “Afrin küçüktür ama çokuluslu hesapları bozacaktır” diye yazmıştım. Bozdu da. Afrin sonrasına bakalım. Suriye’nin kuzeyindeki hesap değişti. Güney’den yeni koridor ve cephe açılması öne çıktı. İsrail Suriye’yi vurmaya, İran-İsrail, Suriye üzerinde çatışmaya, ABD ve Fransa güneyden saldırmaya, S. Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Suriye savaşını yeniden başlatmaya ayarlı senaryoları devreye soktular.
Ama Fırat’ın doğusunu unutursak, Münbiç’le yetinirsek, Münbiç’te anlaşmayı kazanç olarak görürsek tehdit yeniden kuzeye, sınırlarımıza kayacaktır. O zaman Afrin de, Hatay da elden gidecektir. Türkiye bu hatayı asla yapmayacak, 24 Haziran seçimlerinden sonra bölge ciddi oranda hareketlenecektir.
Suriye’deki güç hareketliliğine, ittifaklara ve düşmanlıklara çok dikkat edin. Dünyanın tamamında Suriye’de olan şey oluyor aslında. ABD ve İsrail, S. Arabistan ve BAE ile İran’ı bölgede dizginlemeye çalışıyor. Suriye’de olan bu çatışmadır. Zamanla Lübnan’da aynısı olacak, Lübnan cephesi de açılacaktır. İran’la nükleer anlaşmanın iptali bu amaçla yapılmıştır. ABD-İsrail hattı ile Çin-Rusya-Merkez Avrupa hattı arasında var olan derin çatlak, çatışma, bu kararla alabildiğine tehlikeli bir hale gelmiştir.
Almanya, ABD ambargosunu tanımamış, Çin ve İran’la beraber çalışmaya karar vermiş, Türkiye zaten ABD ile arasındaki mesafenin açılmasına bilinci olarak rıza göstermiş, Avusturya Başbakanı, “ABD artık güvenilir bir müttefik değil” açıklaması yapmış, hemen bütün Avrupa, ABD’nin kararına kaşı çıkmış, bir ABD-Avrupa ayrışması belirginleşmiştir.
Bugün Suriye’deki cepheleşme nasılsa küresel ölçekte cepheleşme de aynısıdır. Giderek daha da aynileşecektir. Dolayısıyla bugün dünyanın her yeri bir Suriye olmuştur. Birçoğumuz farkında bile değil ama bölgeler, dünyanın hemen her siyasi/askeri çevresi Suriyeleşmiştir.
Çin, Rusya, Türkiye, merkez Avrupa, Latin Amerika, Asya-Pasifik bölgesinin büyük bölümü, Güneydoğu Asya, Türkiye’den Endonezya’ya uzanan kuşak ABD karşıtı olmuştur. “Türkiye yalnızlaştı” diyenlerin öncelikle bu yalnızlaşmaya bakması gerekmektedir. Yalnızlaşan ABD’dir ve bu çok daha hızlanacaktır.
Çünkü ABD’nin bu gezegende hemen her ülkeye, millete bir şekilde zararı dokunmuştur. Yalnızlaştıkça agresifleşmekte olan ABD dünya için en öncelikli tehdit haline gelmiştir. Birçok ülke, güç, çevre, ittifak, bu gücün büyük bir yıkıma neden olmadan nasıl tasfiye olacağı üzerine kafa yormaktadır. Zira dünyada var olan bölgesel ve küresel sorunların ezici çoğunluğu ABD’nin varlık ve eyleminden kaynaklanmaktadır.
Yeni oluşan küresel güç haritasına dikkat etmeliyiz. Batı’nın, ABD’nin gerilediğini, Batı için tarihin sonunun geldiğini artık biliyoruz. Öyleyse dünyanın geleceği de, bölgemizin geleceği de nasıl şekillenecek, ezberlerimizden kurtulup bunları öğrenmeye çalışmalıyız.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 24 Haziran seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı davet etmesi, bir acil duruma işaret etmektedir. Türkiye’de seçim sonuçlarından şüphe duymayan Almanya, aslında çok daha geniş, küresel ölçekte bir güç oynaklığının paniğini yaşamaktadır. S. Arabistan, Alman firmalarına yasak koydu. Berlin, Rusya ve Çin ekseni ile hareket etmeye başladı. Türkiye’nin Rusya ve İran’la Suriye üzerinde yürüttüğü ortaklık ile Almanya’nın yeni pozisyonu birbiriyle örtüşüyor. Erdoğan’a yönelik davetin esas meselesi budur.
Daha net bir şey söyleyeyim. Aslında bütün dünya ABD’ye karşı teyakkuza geçiyor. Yalnızlaşan, tehlikeli bir hale gelen, devlet ehliyetinin ve akilliğinin çok ötesinde marjinal tavırlar sergilemeye çalışan, hızla daha da dengesizleşen ABD’ye karşı bir küresel cephe inşa ediliyor sanki.
ABD ile hareket eden her ülke kaybediyor. Bu temel algılama, birçok ülkeyi ABD ekseninden uzaklaştırdı. Bu çerçevede, Suriye’de ABD ile hareket edenler kaybedecektir. Deyrizor’dan Golan’a koridor açmaya çalışanlar kaybedecektir. PKK üzerinden alan genişlemesi çalışmaları yapanlar kaybedecektir.
Suriye’ye çok iyi bakalım. Dünya, Suriyeleşirken küresel güç haritası her ülkenin Suriye’de aldığı pozisyona göre biçimleniyor. Türkiye için en acil seferberlik, 24 Haziran’dan hemen sonra Fırat’ın doğusuna yönelmektir. Türkiye, Suriye’de ne kadar varlığını artırırsa küresel ölçekte de öyle olacaktır. Bu arada BAE’nin fonladığı ve Arap dünyasını kapsayan bir Türkiye karşıtlığı dalgası oluşturulmak isteniyor. Çok yakında bu proje de çökecektir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.