Bir ‘Amerikan Perestroykası’ mı? Dünya ABD’yi durduracak, onu hareket edemez hale getirecek

04:0029/08/2018, Çarşamba
G: 29/08/2018, Çarşamba
İbrahim Karagül

George W. Bush döneminden çok daha tehlikeli çılgınlıklarla karşı karşıyayız. Yeni bir Evanjelist, İsrail aşırı sağı dalgası ile, bir faşizm tehdidiyle yüzleşiyoruz. Üstelik bu tehdit, öncekinden daha küresel, daha yaygın sonuçlar doğuracak nitelikte. Sadece bizi hedef almıyor, dünyanın tamamını hedef alıyor, ABD’nin kendisini bile vuruyor.ABD’nin kendi içindeki güçler kavgası, Trump’la yerleşik sistem arasındaki mücadele, dünyanın genel sorunu, en büyük krizi haline geldi. Bu kavgada her iki taraf

George W. Bush döneminden çok daha tehlikeli çılgınlıklarla karşı karşıyayız. Yeni bir Evanjelist, İsrail aşırı sağı dalgası ile, bir faşizm tehdidiyle yüzleşiyoruz. Üstelik bu tehdit, öncekinden daha küresel, daha yaygın sonuçlar doğuracak nitelikte. Sadece bizi hedef almıyor, dünyanın tamamını hedef alıyor, ABD’nin kendisini bile vuruyor.


ABD’nin kendi içindeki güçler kavgası, Trump’la yerleşik sistem arasındaki mücadele, dünyanın genel sorunu, en büyük krizi haline geldi. Bu kavgada her iki taraf da, en aşırı uçlarla ortaklık kuruyor, birbirine karşı cepheyi güçlendiriyor. Öyle ki, Evangelist sapkınlar için olağanüstü elverişli ortam oluştu. Daha da güçleniyorlar, ipleri ellerine alıyorlar, kıyamet savaşına kendilerince biraz daha yakınlaşacak imkânlara kavuşuyorlar. Bu da ABD’yi, ABD’nin kendi iç savaşını dünya için, bütün milletler için birinci tehdit haline getiriyor, getirdi bile.

Bir tür Haçlı Savaşı hazırlığı yapıyorlar

Görünüşte ABD’nin Türkiye ile, Avrupa ülkeleri ile, Rusya ve Çin ile, Latin Amerika ile, kısaca birkaç ülke hariç, dünyanın tamamı ile bir ekonomik savaşı var. Bu savaş, ekonomik ölçekte görünse de, siyasi, askeri, jeopolitik sonuçlara hatta yıkımlara yol açacak. Ancak ABD’nin savaşı yürütürken, kendi içinde pazarlarken dini/mezhebi çevreleri kullanması, onların gücünü devreye sokması, savaşa bir tür “Haçlı misyonu” yüklemesi, dünyada yol açacağı yıkımı iki katına çıkaracak.

Bush dönemi çılgınlığı 11 Eylül saldırılarına, Afganistan ve Irak işgaline, dünyanın her köşesine yayılan esir ticaretine, küresel ölçekte cadı avına, işkencenin bir ibadet aşkıyla uygulanmasına, birçok ülkenin talan edilmesine, bazı ülkelerin parçalanmasına, etnik ve mezhep kavgalarının kontrol edilemez hale gelmesine yol açtı. O zaman ABD gücünün zirvesindeydi. Askeri, siyasi, ekonomik gücü karşı konulmazdı.

Çöküşü erteleme derdinde, son kozlarını oynuyor ABD..

Sovyetleri yenmiş, zafer kazanmış, karşısında duracak hiçbir güç bırakmamıştı. “Yeryüzü tamamen benim” mantığı ile ülkelere, kaynaklara, kıtalara sahip olmaya girişti. Öyle bir aç gözlülük, öyle bir pervasızlık, öyle bir kibirle her yana saldırdı.

“Yeni Amerikan Yüzyılı” kurup dünyanın tamamına hâkim olacaktı. 11 Eylül de, arkasından gelen ülke işgalleri ve iç savaşlar da bu hâkimiyeti sağlamak için başlatıldı. Ama çok geçmeden dünya ABD’nin siyasi, ahlaki, ekonomik ve askeri gücünün sınırını gördü. Bu fark edilme hali “Amerikan rüyası’nın da, Yeni Amerikan Yüzyılı’nın da sonunu getirdi. İşte o zaman ABD’nin yalnızlaşması başladı, Neocon sapkınların çılgınlıkları bile işe yaramaz hale geldi.

ABD bu sefer dünyaya hâkim olma yerine kendini koruma, içe kapanma, gerileyişi hatta çöküşü erteleme derdinde. Ekonomisini korumaya alıp, askeri gücü ile tehditler savurup, imparatorluğun son kozlarını oynuyor. Bush döneminden fraklı olarak dünyanın tamamına değil, kendi ülkesine sahip çıkmaya çalışıyor. Ancak içerideki kavga, iç iktidar grupları arasındaki yıpratıcı savaş, ABD’nin enerjisini daha da tüketiyor.

Bir “Amerikan Perestroykası..” Çok daha yalnız, daha güvenilmez..

Trump’la yerleşik sistem arasındaki güç hesaplaşmasını kim kazanacak henüz bilmiyoruz ama Trump bir “Amerikan Perestroykası” ile tarihe geçebilir. Kim kazanırsa kazansın sonuçta ABD kaybedecek.

Çünkü iki bin yılındaki Amerika yok artık. İki bin yılının dünyası da yok. ABD’nin yeryüzünün her köşesinde hoyratça hareket etmesine engel olacak bir ortak bilinç gelişti. Bu bilinç, ABD’yi dünyanın tamamı için tehlike olarak tanımladı. Ekonomiyi, doları, elindeki bütün güçleri kötü amaçlarla kullanan, terör örgütleriyle ortaklık yapan, ulus-üstü yapılara savaş açan ve artık küresel sistem kuracak güçlerden biri olma yerine var olan her şeyi yıkıp dağıtan bir tehdit olarak tanımladı.

Belki dört yüz yıl sonra, ABD ve Atlantik eksenine karşı ilk kez yeni güçler yükseldi. Daha önce böyle bir şey yoktu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları döneminde bile Batı’yı dengeleyecek bir güç yükselişi söz konusu değildi. Ama artık var ve küresel güç haritası en sarsıntılı biçimde değişiyor.

Dünya ABD’yi sınırlayacak, hareket edemez hale getirecek

Yeryüzünün ağırlık merkezi Atlantik dışına kayıyor. Bunu bilen ABD, duraklama döneminden gerileme dönemine geçişi engellemek için var gücüyle çılgınca şeylere girişiyor. Ama bu sefer başaramayacak. Daha yalnız ve giderek daha da gücenilmez olacak.

Dünya ABD’yi daha da sınırlayacak, daraltacak, hareket edemez hale getirecek. Birçok bölgede elleri kesilecek, birçok bölgede karşısına yeni güçler dikilecek, her ülke ABD’den uzaklaşmak için daha hızlı ve kararlı hareket edecek. Yeryüzünün tamamını tehdit eden bu intihar bombacıları en son kendilerini patlatacak..

Ama tarih döndü, biz yeniden geldik

ABD ile Türkiye arasındaki hesaplaşma işte tam bu sırada ortaya çıktı. Türkiye, küresel ölçekte bir çözülmenin sesi oldu, böyle bir güç hareketliliği ile uyumlu bir şekilde sesini yükseltti. Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırılar işte bu küresel ölçekte güç hesaplaşmasının, kaymasının bir parçası.

Ama tarih döndü, biz yükseliyoruz, yükseleceğiz. Yükselen güçlerle yakınlaşacak, geleceğin dünyasında daha merkezi bir yere yerleşeceğiz. İstedikleri kadar tehdit etsinler, istedikleri kadar saldırsınlar, hesaplaşma ne kadar zor geçerse geçsin. Biz kazanacağız çünkü yükseliş dönemi başladı. Yüzlerce yıl sonra yeniden başladık..

#ABD
#Türkiye
#Politika
#Rusya