Bugün29 Ekim 2018.Osmanlıcihan devletinin dağıtılmasından,coğrafyanın paramparça edilmesindensonra Doğu’dan, Batı’dan, Güney’denAnadolu’ya sığınanlar, Anadolu’yu korumaya çalışanlar, 95 yıldırbu toprakları koruyor.En azından Anadolu,bu son kale sağlam kalsın; gün gelir yeniden ayağa kalkarız,gün gelir coğrafya toparlanır, gün gelir bütün kimliklerin çatışma alanına dönüştürüldüğü butarih tersine dönerumuduyla 95 yıldır direniyor.O gün Osmanlı’yı dağıtanlar bugünTürkiye’ye saldırıyor..O gün Osmanlı’yı
Bugün
.
cihan devletinin dağıtılmasından,
coğrafyanın paramparça edilmesinden
sonra Doğu’dan, Batı’dan, Güney’den
Anadolu’ya sığınanlar, Anadolu’yu korumaya çalışanlar, 95 yıldır
bu toprakları koruyor.
En azından Anadolu,
bu son kale sağlam kalsın; gün gelir yeniden ayağa kalkarız,
gün gelir coğrafya toparlanır, gün gelir bütün kimliklerin çatışma alanına dönüştürüldüğü bu
umuduyla 95 yıldır direniyor.
O gün Osmanlı’yı dağıtanlar bugün
O gün Osmanlı’yı dağıtanlar
, o gün coğrafyayı lime lime parçalara ayıranlar kimlerse
bugün Türkiye’ye saldıranlar,
onu durdurmaya çalışanlar aynı.
O gün Osmanlı coğrafyasında hangi cepheler kurulmuşsa,
hangi ortaklıklar yürütülmüşse bugün
herkes yine yerli yerinde
duruyor,
ateş ediyor. O gün içeride onlara ortaklık yapanlar bugün yine
yeni ortaklık için roller öneriyor, ihaleler
kovalıyor.
O gün Osmanlı’ya karşı nasıl bir
inşa edilmişse, bugün de
adına aynı çokuluslu cepheler inşa ediliyor. O gün
için yola çıkanlar bugün
Türkiye’nin yükselişini engellemek
için harekete geçiyor.
O gün
’den
’e,
’dan
’e,
’ye,
’dan
’e kadar, adım adım işgallere girişenler kimlerse, bugün
PKK üzerinden, FETÖ üzerinden, DEAŞ üzerinden, “içerideki” diğer “ortakları” üzerinden
Türkiye’yi nefessiz bırakmaya çalışanlar aynı.
Tunceli’de donarak şehit olan iki askerimizle,
Medine’yi savunurken şehit olanlar aynı..
Biz, bu tarihin bitmediğini,
bu hesaplaşmanın bitmediğini
biliyoruz.
biz, tarihin dönüşünü bekleyen biz, o zamanın geldiğini,
çöküş döneminin bittiğini, yeni yükseliş tarihinin yazıldığını
biliyoruz.
Bugünkü hesaplaşmalarımız,
girişimleri,
açık savaş tehditleri, Suriye’den kuşatma planları,
terörle içeride boğma çabaları,
coğrafya ile bağlantımızı kesme
projeleri,
’dan beri devam
eden milli devlet aklını sabote etme
girişimleri bu hesaplaşmanın parçalarıdır.
Bu yüzden 15 Temmuz, bu yüzden Gezi olayları, bu yüzden
bu yüzden
operasyonu, bu yüzden amansız terörle mücadele
Birinci Dünya Savaşı kadar önemlidir.
Tunceli’de donarak şehit olan iki askerimiz Kudüs’ü savunurken, Medine’yi savunurken, Anadolu’yu savunurken şehit olan askerlerimizle aynı mücadelenin şehitleridir.
İşte bugünlerde hemen
her gün o büyük hesaplaşmanın bir aşamasına tanık oluyoruz. Devlet aklının millileştirilmesi
nden ekonomik mücadeleye, askeri güvenlik kalkanlarımızı güçlendirmeden
devleti yeniden yapılandırmaya
, kendimizi ve coğrafyaya bakışımızı normalleştirmekten içerideki
le mücadeleye ve yeni
çokuluslu müdahale kapılarını kapatmaya
kadar çok büyük bir tarihi yeniden başlatmaya çalışıyoruz.
Önceki gün İstanbul’da,
’nde
coğrafyamızın en büyük sorununu çözmek için dünyanın devleri ile
buluştuk.
Türkiye, Fransa, Almanya, Rusya liderleri ABD’nin, İngiltere’nin, İsrail’in ve bölgenin iki hasım ülkesi İran ve Suriye’nin olmadığı
İstanbul Zirvesi’nde Suriye’nin geleceğini konuştu.
Sadece bu görüntü bile,
dünya sisteminin nasıl değiştiğini,
yeni güçlerin ve eksenlerin nasıl oluştuğunu, bir uluslararası sorunun hep aynı ülkelerin katılımı olmaksızın konuşulabildiğini göstermektedir.
Suriye savaşı Türkiye’ye tuzaktı. Ne oluyor, bu
Suriye savaşı Türkiye’ye ve bütün bölgeye kurulan tuzaktı,
bunu fark ettik,
önlemeye, tuzağı bozmaya, tersine çevirmeye çalışıyoruz. Irak’ı parçalayan, Suriye’yi yıkıma götüren irade,
bu işleri tamamladıktan sonra
Türkiye cephesini açacaktı. İran-Suud savaşı çıkarıp bütün bölgeyi yüz yıl sonra bir kez daha imha edecekti.
Biz bunu gördük.
Bugün yine
İstanbul’da dünyanın en büyük havaalanının açılışını yapacağız.
İstanbul havaalanına karar verdik, yaptık, bütün dünyanın devleri karşımıza çıktı.
“Ne oluyor, bu sadece bir havaalanı”
demedik,
biliyorduk. Karar verdik, direndik ve yaptık. Bugün,
Cumhuriyet’in 95’inci yılında
açılışını yapıyoruz.
Biz hep büyük iddiaları, büyük mücadeleleri olan millet olduk.
Onlar yıkmaya, biz tarihi yeniden kurmaya, coğrafyayı yeniden güçlendirmeye çalıştık. Biz hep büyük oynamayı sevdik,
bildik. Hep, iddiaları, idealleri,
olan bir millet olduk. Hiç kolay bir tarihe talip olmadık, tanık da olmadık.
Hiç kolay bir zafer elde etmedik. Yeri geldi dünyanın devlerine kafa tuttuk, hesaplaştık.
Biz, gerçekten yürürken, büyük amaçlarla yola başlarken
bir daha arkamıza bakmadık. Zaferlerimiz de yenilgilerimiz de dünyayı değiştirdi,
coğrafya biçimlendirdi, haritaları altüst etti.
Erdoğan ”Fırat’ın Doğusu” dedikçe “içeride” birileri harekete geçiyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fırat’ın Doğusu”
dedikçe
birileri harekete geçiyor, fark ediyoruz.
Dünyanın en büyük havaalanı açılırken, “Kanal İstanbul” derken “dışarıda” birileri harekete geçiyor,
görüyoruz.
alanında büyük projeler devreye alınırken hem içeride
hem dışarıda birileri harekete geçiyor,
anlıyoruz. Devleti, sistemi çok daha büyük hedefler için yeniden biçimlendirirken çokuluslu örtülü,
devreye sokuluyor hissediyoruz.
Bütün bunlar aynı hesaplaşmanın parçasıdır.
Fırat’ın Doğusu terör meselesi değildir. Verimsiz çöl arazisi olmasının, petrol olmamasının hiçbir anlamı yoktur. Çünkü Fırat’ın Doğusu harita çalışmasıdır.
Irak işgalinin, Suriye savaşının ana hedeflerindendir.
Kim bu tehlikeyi küçümsüyorsa başka bir senaryonun parçasıdır.
Cumhur İttifakı’nı yıkmaya çalışanlar, Fırat’ın Doğusuna müdahaleden de aşırı şekilde rahatsız.
Ellerinden gelse bu yolları tamamen kapatacaklar.
Bir çokuluslu senaryo orada uygulanırken birileri de bunun altında bir başka senaryo uyguluyor.
Buna direnecek, bölgedeki yabancı
na dur diyecek tek ülke Türkiye.
Zira Cumhur İttifakı
bir mahalli seçimler, bir oy, bir kimin nerenin belediye başkanlığını alacağı meselesi değildir. Selçuklu’dan beri gelen siyasi damarı yeniden inşa etme çabasıdır.
Bu ittifak bir parti meselesi de değil, terörle mücadeleyle sınırlı bir şey de değildir.
Yerli olan-dışarıdan olan: Etrafınıza dikkatli bakın, Herkesin durduğu
Türkiye’de
yerli olanla dışarıdan yönetilenler, coğrafyanın dinamikleriyle çokuluslu senaryolar arasında müthiş bir çatışma
yaşanıyor. Türkiye büyürken birileri onu aşağı çekmeye, küçültmeye çalışıyor.
Türkiye coğrafyaya ve dünyaya açılırken birileri onu yeniden Anadolu’ya hapsetmeye çalışıyor.
Türkiye yeni bir tarih yükselişi başlatırken birileri daha başlamadan onu durdurmaya çalışıyor.
Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi.
Tıpkı yüz yıl önceki “ortaklıklar”da olduğu gibi..
Sağınıza, solunuza, etrafınıza dikkatli bakın. Kimlerin hangi örtülü ajandaya göre saf belirlediğini,
kimlerin söylemini pazarladığını, durdukları yerin kimlerin cephesi olduğunu net göreceksiniz.
Yeter ki dikkatli bakın..