Bir hafta boyunca,Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 Zirvesi temaslarını izlemek içinJaponya’daydık.Osaka’daki zirveyi, ardından Tokyo’dakiTürkiye-Japonya özel görüşmelerini,sonrasında daTürkiye-Çin ilişkilerinin seyrinidaha yakından izleme fırsatı bulduk.Türkiye’nin,Batı’ya tek taraflı bağımlılıktankurtulma, özgür bir gelecek inşa etme,küresel güç haritasındaki eğilimleri okuyup ona göre pozisyon alma, kendini buna göre yeniden kurma, bu tarih aralığının sunduğu fırsatı kullanıp kendi güç havzasına dönebilmeyönünde
Bir hafta boyunca,
’ın G20 Zirvesi temaslarını izlemek için
’daydık.
’daki zirveyi, ardından Tokyo’daki
Türkiye-Japonya özel görüşmelerini,
sonrasında da
Türkiye-Çin ilişkilerinin seyrini
daha yakından izleme fırsatı bulduk.
Türkiye’nin,
Batı’ya tek taraflı bağımlılıktan
kurtulma, özgür bir gelecek inşa etme,
küresel güç haritasındaki eğilimleri okuyup ona göre pozisyon alma, kendini buna göre yeniden kurma, bu tarih aralığının sunduğu fırsatı kullanıp kendi güç havzasına dönebilme
yönünde mücadelesi
yüzlerce yıllık bir hesap
tır.
’dan bu güne, bu coğrafyada,
Anadolu’da aralıksız bu hesap için direndik,
bedel ödedik.
BİZ TESLİM OLMADIK SADECE SABRETTİK. CEZALANDIRILMAYA BOYUN EĞMEYECEĞİZ.
Himaye, vesayet, esaret, tek yanlı bağımlılık, tarihi-siyasi genetiğimize tersti ama gücümüz yoktu, imkânımız yoktu,
çok büyük yıkımlar yaşamıştık, yüz yıldır
başımızı kaldıramıyorduk. Teslim olmadık, diz çökmedik ama sabrettik.
Yeni bir tarih aralığı için, yeniden merkezimize dönebilmek için sabrettik.
Tarih bize o aralığı sunduğunda harekete geçtik.
Toparlanma, yeniden güç kazanma, yeniden coğrafyamıza açılma mücadelesi başlattık. Çünkü
tarih yapıcı, coğrafya inşa edici
bir millettik. İşte tam o zaman aynı eksende bulunduğumuz
Batı dünyası, Osmanlı ile yüzlerce yıllık siyasi tarihine döndü, bizi sınırlamaya, durdurmaya, cezalandırmaya girişti.
ÇEVREDEN KUŞATILMAK, İÇERİDEN VURULMAK. YÜKSELEN GÜÇLERE UZAK DURAMAYIZ
Küçük kalmamızı, rehin kalmamızı
istiyorlardı. Buna karşı durduğumuz anda ardı ardına
başladı.
Çevreden kuşatılmak, içeriden vurulmak,
darbe ve müdahalenin her çeşidi,
Türkiye’ye yeni yol çizen herkesin tasfiye edilmesi
için yıllarca içeride beslenen yapılar harekete geçirildi.
Terörden ekonomik saldırılara, iktidar değiştirme denemesinden bu ülkenin liderini öldürme girişimlerine
kadar birçok yol denendi.
Ama başka
gelişiyor, yükseliyordu.
Atlantik, yüzlerce yıl sonra ilk kez küresel mutlak hâkimiyetini kaybediyor, Doğu’da büyük güç yükselişleri yaşanıyor, küresel iktidar yapısının ana ekseni değişiyordu.
Batı’dan sıkıştırılırken bu yükselen güçlere uzak duramazdık. Dünyanın yeni güç haritasına hazır olmalıydık. Çünkü bu büyük güç kayması bize o tarih aralığını veriyordu.
ZİRVE BAŞARILI GEÇİYORDU. DÜĞMEYE BASILDI. BİR ANDA İÇERİDE
İşte
tam bunlar olurken içeriden akıl almaz bir örgütlenme, bir direnç inşa edildi. Doğu Akdeniz’de, Suriye’nin kuzeyinde, Ege Adaları’nda, Doğu Avrupa ülkelerinde, Akdeniz’in en batısına kadar Türkiye’yi sıkıştırmak
yetmedi, içeriden müdahalenin yeni yolları denenmeye başladı. Bunun çok örneklerini gördük. En son
Zirvesi’nde bir kez daha test ettik.
Türkiye, Rusya, Çin, Hindistan ve genelde Asya ülkeleri ile çok sağlam ilişkiler kuruyordu.
Tezleri, Doğu’nun Batı’ya karşı rezervleriyle örtüşüyordu. Zirvede ve ikili görüşmelerde müthiş bir olumlu hava, pozitif rüzgâr esiyordu.
şaşırtıcı derecede olumlu havada geçmişti.
Bir anda içeride kıyametler koptu. Suriyeli karşıtlığı
yeniden alevlendirildi. Siyasi olarak
tam o an bir kez daha harekete geçti. İçeride gündem öyle yoğunlaştı ki,
birilerinin Japonya’daki güzel gelişmeleri gölgelemeye
, bu amaçla kamuoyunun
çalıştığı açıktı.
KRİZİNE, ABD YAPTIRIMINA BAĞLAYANLAR VARDI
O birileri
ürkiye’nin ajandasına göre hareket etmiyordu
çünkü. Başkalarının ajandasını içeriye servis ediyordu.
S400 krizinin devamını, F35 ambargosunu istiyordu.
Daha ötesi
ABD Türkiye’ye yaptırım uygulasın, ekonomi batsın, hükümet siyasi olarak zora girsin
diye bekliyordu.
Bu da, içerideki muhalefetin bütün tezlerinin
“Türkiye’nin dışarıdan cezalandırılmasına dayandığı” gibi
bir gerçeği önümüze koyuyor.
Bu siyasi duruş asla yerli değildir.
Bu içeriden müdahale, yakın gelecekte Türkiye’yi dışarıdan daha da sıkıştırmaya,
Doğu Akdeniz’de olacaklara zemin hazırlamaya dönük
bir planlamadır.
TÜRKİYE, DIŞARIDAN BAKINCA BÜYÜKTÜR. BU BÜYÜKLÜĞÜ İÇERİDEN
Son dönemde,
Erdoğan ve çevresine yönelik “organize eleştiri”
de bu planlamanın parçasıdır. Bir
operasyondur,
üzerine bir çalışmadır, Türkiye’nin
merkez iktidar alanını da, AK Parti hükümetinin siyasi aklını da felç etmeyi
amaçlamaktadır. AK Parti’nin kendi içinde yapacağı
yönelik masum eleştirilerin çok ötesindedir.
Türkiye, dışarıdan bakınca büyüktür.
Küresel güç haritasındaki yeri de, güç kaymasındaki duruşu da, geleceğe yönelik yürüyüş tarzı da, coğrafyasındaki etkisi de çok büyüktür. İşte
bu büyüklüğü içeriden gölgelemeye dönük çok yoğun bir çalışma var.
Oysa dışarıda, çevremizde, küresel ölçekte o kadar büyük hesaplaşmalar var ki, bugünkü duruşumuz, kararlılığımız bu ülkenin yüzyıllarını şekillendirecektir.
VERENLERİ DEĞERSİZLEŞTİRME. HİÇBİR ÜLKEDE BÖYLESİ YOKTUR.
Böyle bir dönemde,
dünyanın dört bir yanında koşuşturanlara, Türkiye’yi büyütmek için çalışanlara, etrafımızdaki şer çemberini kırmak için mücadele verenlere yönelik korkunç bir saldırı, değersizleştirme, itibarsızlaştırma çalışması var.
Bir ülkenin
Cumhurbaşkanı’nı sevmek bile “yalakalık” olarak zihinlere kazınmak isteniyorsa,
burada hiçbir şey masum değildir.
Hiçbir ülkede, bu şekilde bir “içeriden müdahale” şekli mümkün değildir.
Zira hiçbir ülkede, böyle bir şeyin Türkiye’deki gibi alıcısı yoktur.
İçeriden müdahale
gözlerimizi kör etmeyi, tarihi ıskalamayı, Türkiye’yi yeniden dar alana çekmeyi
amaçlamaktadır. Yüz yıl sonra gelen
fırsatı boşa çıkarmaya, Türkiye’yi küçültmeye
dönüktür. Bu tuzağa düşmeyelim.
Yüz yıl önce yaşadıklarımızı hatırlayalım.
Çokuluslu cephe neden bugün yeniden karşımıza dikildi, biraz düşünelim.
İçeride kimler kimlerin cümlelerini kullanıyor, silahını kuşanıyor
görelim.
SURİYE SONRASI, “TÜRKİYE CEPHESİ”NİN YENİ AŞAMASI: TAM O AN BİRİLERİ HAREKETE GEÇİRİLİYOR, NEDEN?
“Bir çokuluslu cephe de içeride” kuruldu,
daha büyük bedeller ödemeden önlem alalım.
Bunlar iç politik meseleler değil.
Size öyle söyleyenler
söylüyor.
Onlarca ülke neden Doğu Akdeniz’e yığıldı? Neden KKTC’nin etrafı sarıldı?
Neden Ege Adalarında füze üsleri kuruluyor?
Neden içerideki hareketlerle bu gelişmeler bu kadar birbiriyle uyumlu?
Bütün
önyargılarımızdan, ön kabullerimizden, öfkelerimizden, küskünlüklerimizden, sevgisizliklerimizden,
siyasi kimliklerimizden biraz olsun geri çekilip tekrar
. İşte o zaman
göreceğiz.
Suriye savaşından sonra, “Türkiye Cephesi”nin yeni aşamalarına geçiliyor. İşte tam bu sırada kimler nerede duruyor, kimler adına harekete geçiyor, en azından bunu görmek vatan borcudur.
NEDEN TÜRKİYE’NİN YANINDA DEĞİLSİNİZ? NEDEN
Türkiye elbette bu çokuluslu kuşatmayı yaracak.
Elbette tarih yürüyüşüne devam edecek.
Ödeyeceğimiz bedelin ne kadar olacağı içerideki tutumumuza bağlı.
İçeriden operasyonlara ne kadar kapı araladığımıza bağlı.
Hadi gelin, Türkiye’yi çevreleyen bu tehditlere ortak cevap verelim. Doğu Akdeniz
konusunda ortak bir duruş belirleyelim.
Ege ve Kıbrıs’taki tehlikeye
tavır alalım. Suriye’nin kuzeyindeki cepheyi hep birlikte bozalım.
ve Türkiye’nin
için elbirliği yapalım.
Ama yapmazlar. Tek kelime etmezler.
Onlar bu
konularda tamamen
hareket ediyor. Bu bile, içeriden müdahalenin aslında bir
olduğunun göstergesidir. Tehlikenin ne kadar farkındasınız!
Artık hiçbir konu iç politik mesele değildir.
#G20
#Çin
#Recep Tayyip Erdoğan
#Japonya
#S400
#ABD
#Suriye