“Kanlı mı olacak kansız mı”başlığının herkesi rahatsız edeceğinden eminim. Ama biraz sabredip, sonuna kadar okuyun derim.Irak işgalinden Suriye savaşına, Doğu Akdeniz krizinden Ege’de aşırı silahlanmaya,Libya’nın kıta sahanlığı meselesindenBalkan ülkelerine yönelik ABD askeri yığınağına, S400krizinden ABD ve Avrupa’nın ülkemize uyguladığısavunma ambargosuna, ekonomik saldırılardan içeride bütün bunlaradirenmeye çalışan herkesi hedef alan itibarsızlaştırma kampanyalarınakadar her şey aslında“Türkiye’yi
anlı mı olacak kansız mı”
başlığının herkesi rahatsız edeceğinden eminim. Ama biraz sabredip, sonuna kadar okuyun derim.
Irak işgalinden Suriye savaşına, Doğu Akdeniz krizinden Ege’de aşırı silahlanmaya,
Libya’nın kıta sahanlığı meselesinden
Balkan ülkelerine yönelik ABD askeri yığınağına, S400
krizinden ABD ve Avrupa’nın ülkemize uyguladığı
savunma ambargosuna, ekonomik saldırı
lardan içeride bütün bunlara
direnmeye çalışan herkesi hedef alan itibarsızlaştırma kampanyalarına
çerçevesinde yürütülüyor.
Suriye savaşı Türkiye için
nu açtı. Irak işgalinden çok
sonuçlara yol açtı. Irak’ın kuzeyini Bağdat’tan koparmaya dönük proje büyük oranda uygulandı, doğru.
Türkiye ile Irak’ın neredeyse doğrudan sınırı kalmadı.
Sadece
’ün bulunduğu elli-altmış kilometrelik bir sınır söz konusu, o da Kuzey Irak yönetimi ve PKK’nın müdahalesi altında.
İRAN SINIRINDAN D. AKDENİZ’E YÜZLERCE KİLOMETRELİK “TÜRKİYE CEPHESİ” AÇTILAR
Ancak
Suriye savaşı, Akdeniz’den İran sınırına kadar yüzlerce kilometrelik “Türkiye Cephesi” açılmasıyla sonuçlandı.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyini işgal etmesi,
PKK’yı bu bölgeye yerleştirmesi,
bölgenin
mografik yapısının değiştirilmesi, DEAŞ’ı Truva Atı olarak aynı bölgede kullanması,
Türkiye’nin
Afrin ve Fırat Kalkanı müdahalesini engellemeye
çalışması,
Fırat’ın Doğu’suna müdahaleyi şu ana kadar engellemeleri, Mümbiç
konusunda bütün sözlerin havada kalması, bir terör örgütüne destekten çok öte ve aslında
ordulara yetecek askeri yığınak
yapılması, bütün o hazırlıkların Türkiye için yapıldığının göstergesidir.
Bunlara ek olarak,
S. Arabistan ve BAE üzerinden Arap dünyasında korkunç bir Türkiye düşmanlığı servis edildi.
Bu iki ülke ve Mısır, Suriye’nin kuzeyinde
Türkiye karşıtı kim varsa
onlarla beraber.
ABD, İsrail ve bu ülkeler, Arap dünyası ile Türkiye arasına korkunç bir duvar örüyor.
Suriye’nin kuzeyindeki
nun
çalışmasının
budur. Türkiye’nin güneyini tamamen kapatmak.
KUŞATMANIN İKİNCİ AŞAMASI BAŞLADI: İLK İKİ TEHDİTTEN ÇOK DAHA CİDDİ BU.
Irak ve Suriye topraklarındaki bölünme, harita çalışmaları,
müdahalenin arkasındaki gerçek sebepler tamamen Türkiye ile ilgilidir
ve hepsi birbirini tamamlar niteliktedir.
Irak’tan Suriye’ye gelen
müdahale şimdi daha da Batı’ya gelerek Doğu Akdeniz’e uzandı ve ikinci aşamaya geçildi. “Güneyi kapatma”
ya dönük proje yaygınlaştırılıyor.
Türkiye düpedüz çevreleniyor,
kuşatılıyor. Ülkemiz için
ilk iki tehditten daha büyük
bir tehdit inşa ediliyor.
Komşularımızın topraklarından müdahale doğrudan müdahale aşamasına geldi. Afrin
müdahalesi yapılmasaydı
tartışmaya açılacaktı.
Şimdi doğrudan
hedef alınıyor. Türkiye, D. Akdeniz’de köşeye sıkıştırılıyor.
Bu “şıkıştırma” hali daha da Batı’ya yayılacak, yayılıyor. Girit ve Ege adaları çevresindeki tatbikatlar,
D. Akdeniz’deki doğalgaz anlaşmaları, Ege adalarını silahlandırmalar, ABD ile Yunanistan arasında
“Türkiye’yi izlemeye, denetlemeye”
dönük anlaşmalar, neredeyse bütün ülkelerin Türkiye’ye yönelik ortaklıkları
bir döneme işaret ediyor.
TÜRKİYE BU KUŞATMAYI YARACAK.GÜÇLÜ JEOPOLİTİK MÜDAHALE ŞART.
İşte Türkiye bunların üstesinden gelmeye, bu
ya çalışıyor.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ne büyük jeopolitik hamle olduğu
şimdi ortaya çıktı. A
frin ve Fırat Kalkanı müdahalelerinin terörle alakası yoktu, birer jeopolitik dokunuştu. Yavuz
ve
gemilerinin Akdeniz’e açılması çok güçlü bir
dı.
adı altında yapılan tatbikat, donanmamızın Akdeniz’deki alarm durumu bu çerçevededir.
Türkiye
, Libya’da bile bugün bu mücadeleyi vermektedir.
Bakıyoruz,
FETÖ ve PKK çevreleri Libya’daki askeri uzmanların resim ve pasaportlarını yayınlıyor. Nasıl bir düşman ittifakı
yla mücadele ettiğimizin en
örneklerinden biri budur.
15 Temmuz’un aslında bir darbe girişimi değil, işgal girişimi,
Türkiye’yi Suriyeleştirme girişimi olduğunun göstergesi budur. Ülkemizi olağanüstü savurma hazırlıkları hep bu çerçevededir.
“BEDELİ NE OLURSA OLSUN, İNTİHAR ANLAMINA GELSE BİLE”
Fırat’ın Doğu’suna müdahale bu açıdan Türkiye için ölümcül derecede önemlidir.
İki yıldır;
“Bedeli ne olursa olsun, intihar anlamına gelse bile”
diye veryansın etmemin nedeni buydu. Bu meselenin P
KK ile Kürt meselesiyle alakası yoktur.
Suriye’de olanın
Suriye halkıyla bir alakası yoktur.
D. Akdeniz’deki mesele
sadece doğalgaz değildir.
Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya, sonrasında da
en ağır saldırıyı yapmaya dönük bir büyük proje
vardır.
Türkiye, böyle bir atmosferde
Ukrayna, Rusya, İran hattını açık tutma
ya çalışıyor. Dikkat ederseniz,
hem kuşatan ülkeler hem de içerideki uzantıları, Türkiye-Rusya ilişkilerini baltalamaya dönük ağır saldırılar yürütüyor.
S400 krizi buna örnektir.
nin kimler eliyle gerçekleştirildiğini ve
amacının Türkiye’yi yalnızlaştırmak olduğunu daha sonra anladık.
‘YENİ CEPHE’ İSTEYENLER ERDOĞAN DÜŞMANI OLDU.
Dikkat ediyorum da,
Suriye savaşının çıkarılması için seferber olanların hemen hepsi şuan Erdoğan düşmanı. Kendisine, ailesine, yanında duranlara
yönelik saldırılarla, etrafında olup da
milli eksende mücadele güç kazanınca kopanları
birlikte düşünmekte fayda var.
Hepsi Türkiye’yi kuşatanlarla çok yakın ilişki içinde. Belki de Akdeniz’de açılacak yeni cephe için sahaya sürülüyorlar.
Yeni siyasi hazırlıklar için kullanılan dilden medya oluşumlarına, “muhafazakâr muhalefet”ten içeride kurulan siyasi cepheye kadar hemen her gelişme bu “çevreleme” ile örtüşüyor.
“KANLI MI OLACAK KANSIZ MI?”
Türkiye’de hiçbir şekilde bir iç politik rekabet yapılmıyor. Bir dış müdahale içerideki cephelerini inşa ediyor.
Erbakan’ın “Kanlı mı olacak kansız mı” sözü
çok tartışıldı. İçeriğinden saptırılıp kendisine karşı kullanıldı.
Aslında o,
Türkiye’nin bir milli mücadele verdiğini, kendi eksenini aradığını
biliyordu ve bu arayışa yönelik bir
“çokuluslu müdahale” bekliyordu.
Anlatmak istediği ve anlatamadığı buydu.
28 Şubat gibi, “kansız” bir çokuluslu müdahaleyle devrildi. Erdoğan’a karşı ise 15 Temmuz gibi “kanlı” bir dış müdahale yapıldı.
İkisi de darbe değil, dış müdahaleydi.
HEM DIŞARIDAN HEM İÇERİDEN MÜDAHALE HAZIRLIĞI. KİMSE KİMSENİN GÖZÜNÜN YAŞINA BAKMAZ.
Şimdi bakıyoruz,
İran sınırından Akdeniz’e ve Balkanlar’a uzanan bir çevreleme projesi
uygulanıyor. İçeride de
aynı kuşatmanın cepheleri
inşa ediliyor.
Hem dışarıdan hem içeriden yeni ve çok daha çetin bir müdahale
nin hazırlıkları yapılıyor.
Acizâne önerim;
Anadolu’nun karış karış dolaşılıp bu gerçeğin herkese tek tek anlatılması, milletimizin sinir uçlarının harekete geçirilmesi, direnç adaları inşa edilmesi
dir. Sadece Anadolu’da değil, elimizin uzandığı coğrafyanın her köşesinde.
Bu o kadar büyük bir hesaplaşma ki,
kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacaktır.
Buradan bakınca en büyük hesaplaşmanın yaklaştığını görmek mümkündür.
Kamuoyu algısı üzerine kumar oynayanla
ra rağmen, Türkiye bu en büyük hesaplaşmanın da üstesinden gelecek, karşı cephede ikbal arayanların tamamı tarih dışına itilecektir.