Arap dünyasını “İran tehdidi” ile hizaya sokmak, rehin almak bugün coğrafyamıza yönelik en büyük, en tehlikeli “dış müdahale”dir. Evet, bu bir dış müdahaledir. Çünkü Arap yönetimleri üzerinden aslında bütün coğrafya rehin alınmaktadır.
Arap milleti, Arap coğrafyası üzerine yeni bir tasarım uygulanmakta, çok ciddi müdahalelerin zemini hazırlanmaktadır. Bu, tam anlamıyla bölgesel bir planlamadır. Bir gelecek hesaplamasıdır. Coğrafyanın paramparça edilmesine yönelik hesapların can alıcı işaretleridir.
Bugüne kadar Irak müdahalesi, Suriye müdahalesi, Libya müdahalesi gibi daha lokal operasyonlarla “çevresi” dağıtılmış Arap coğrafyasının merkezini imha etmeye dönük bir proje yürütülüyor. Tehlike, Arap coğrafyasının merkezine doğru taşınmaktadır. Belki de en ciddi tehdit büyütülmektedir.
Ne yazık ki bu tehdit, Arapları “İran tehlikesi”ne, “Türkiye tehlikesi”ne karşı koruma söylemi ile pazarlanmaktadır. Körfez ülkeleri bu söyleme sarıldı, S. Arabistan bu söyleme sarıldı, Mısır bu söyleme sarıldı. Bir Arap aklı oluşturma yerine, kendilerine “tehdit” olarak sunulan her şeye karşı yeni ve bir öncekinden çok daha vahim bir vesayet inşa ediliyor şimdi.
Tehdit tanımını üretenler, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve S. Arabistan üzerinden bu söylemi yaymaya çalışanların, Batılı istila için, bölgesel işgal için coğrafyayı hazırlama dışında hiçbir rol üstlenmedikleri zamanla anlaşılacak. DEAŞ işgal bölgeleri için ne üstlenmişse, PKK Suriye için ne üstlenmişse, El Kaide Afganistan için ne üstlenmişse bu iki devlet ve onların etrafındakiler de bütün bölge için aynı rolü üstleniyorlar şimdi.
Bu ülkeler yeni bir vekâlet anlaşması yaptılar. Bugüne kadar örgütler üzerinden yürütülen vekâlet savaşları muhtemelen bundan sonra bu iki ülke üzerinden servis edilecek. İşte asıl tehlike burada. Asıl tehlike Muhammed bin Zaid ve Muhammed bin Selman gibi iki veliaht üzerinden iki ülkeyi, onların etrafındaki ülkeleri birer “örgüt”e indirgemektir.
Örgüt aklı ile neler yapılabileceğini, örgüt aklının nasıl tahrip edici biçimde kullanılabileceğini bugüne kadar coğrafyamızdaki bütün işgallerde fazlasıyla gördük. Şimdi bütün bunların hepsinden daha fazla bir örgüt konumlamasıyla karşı karşıyayız.
Coğrafyaya yaşatılacak yıkıcı saldırıların yanında bu ülkeler üzerinden bölgenin ve Müslümanların bütün değerlerinin nasıl aşağılanacağını, yıkıma uğratılacağını da göreceğiz muhtemelen.
ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı sırasında aynı ülkelerin nasıl suspus olduklarını, nasıl boyun eğdiklerini, nasıl iradelerinin ipotek altında olduğunu bir kez daha gördük. Şimdi yenileri geliyor.
Varşova’da yapılan Ortadoğu Barışı konulu toplantıda konuşan Bahreyn Dışişleri Bakanı, “Önceliğimiz Filstin değil, İran tehdidi” derken, her halde o toplantıda bulunan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’dan daha keyiflisi yoktu.
Bakan’ın, “çocukluğumuzdan beri Filistin-İsrail meselesiyle uğraşıyoruz” ifadesi, Arap siyasi aklının nerelere geldiğinin en ciddi göstergesiydi. Aynı toplantıda BAE Dışişleri Bakanı da benzer cümleleri kullanırken, sözünü ettiğimiz, ABD ve İsrail’in önceliğinde oluşturulan yeni Arap Ekseni üzerinden nasıl bir dış müdahale konumlaması yapıldığı apaçık ortaya çıktı.
İki Veliaht üzerinden önce Kudüs satıldı. Şimdi Filistin satıldı. Bundan sonra neler satılacak ya da rehin verilecek? Düşünmesi bile ürpertici. Prens Muhammed bin Selman’ın Kabe’nin çatısında verdiği o görüntülerin sembolik anlamına da sanırım yakın gelecekte tanık olacağız. Ürperdiğimiz nokta burası!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.