* ‘Suriyeli’ tartışması 2. tuzaktır. * Asıl ‘paralel devlet’ yeni başladı. * İhale alıp ihanet etme yarışı: * Muhalefet değil müdahale. * Temsil değil teslim arayışı. * Parti değil Türkiye pazarlığı. * Yerli değil çokuluslu karakter. * Müthiş, sinsi, yaygın kadrolaşma…

04:0030/07/2019, Salı
G: 30/07/2019, Salı
İbrahim Karagül

Türkiye’dekiyeni muhalefethareketlenmesinin biriç muhalefet oluşumuyla iç muhalefet arayışıyla,iç politik rekabetle, daha iyi yönetme vaadiyle, daha etkilisiyasi tezlealakası yoktur.Muhalefet dili, söylemi, amacı nitelik değiştirmiştir.“Türkiyeli” olma özelliğini yitirmiş, “dışarıdan bir el”e dönüştürmüştür. Böyle olunca damasumiyetinikaybetmiş, o oluşum ve hazırlıklarayabancıbir gözle bakmanın yolunu açmıştır.“GÖRÜNMEYEN, GİZLENEN AĞI” VE DERİN DARBE KADROLAŞMASIÖyle“dışarıdan” ajandalarasarıldılar

Türkiye’deki
yeni muhalefet
hareketlenmesinin bir
iç muhalefet oluşumu
yla iç muhalefet arayışıyla,
iç politik rekabet
le, daha iyi yönetme vaadiyle, daha etkili
siyasi tezle
alakası yoktur
.


Muhalefet dili, söylemi, amacı nitelik değiştirmiştir
.
“Türkiyeli” olma özelliğini yitirmiş, “dışarıdan bir el”e dönüştürmüştür
. Böyle olunca da
masumiyetini
kaybetmiş, o oluşum ve hazırlıklara
yabancı
bir gözle bakmanın yolunu açmıştır.
“GÖRÜNMEYEN, GİZLENEN AĞI” VE DERİN DARBE KADROLAŞMASI
Öyle
“dışarıdan” ajandalara
sarıldılar ki,
normal yollardan muhalefetin de önünü kesmiş, yollarını kapatmış, masumiyetini kirletmiş oldular
. Onlarca yıldır
“iktidar” üzerinden Türkiye’yi formatlayanlar, artık “muhalefet”
adı altındaki örgütlenme ve ittifaklar üzerinden
bunu yapar hale gelmiş
, bu da yeni tür bir
“tehlike”
yi önümüze getirmiştir.
Aslında görünen muhalefet ittifakı ve
“görünmeyen, gizlenen işbirliği ağı”
bir
derin darbe teşkilatlanması
, örgütlenmesidir. Buna
15 Temmuz
’dan sonra
ikame
yapılar üzerinden
yeni müdahale hazırlıkları
da diyebilirsiniz. Uygulanan şey;
devlet ve toplumu yeniden formatlayıp çokuluslu vesayetin tekrar tesis edilmesi
yle, Türkiye’nin denetim altına alınmasıyla ilgili bir projedir.
“PAKET”İN İÇİNDE KİMLER YOK Kİ.. SİYASİ KİMLİKLERİ SADECE HİKÂYE!
Yönetime talip olmaktan çok;
“dışarıdan iktidar devşirip” Türkiye’ye ayar vermeyle
, dışarıda iktidar inşa edilip Türkiye’ye dayatılmasıyla, ülkemizin yeniden
kayıtsız şartsız Atlantik eksenine hapsetmeyle
, 21. yüzyıl boyunca da denetim altında tutmayla, kendi
tarih havzasına dönen milletimizin cezalandırılmasıyla
alakalı bir durumla karşıyayız.
Muhalif siyasi partilerin
tek çatı
altında birleştirilmesi, hepsinin birlikte
terör örgütleriyle aynı paydaya sokulması
, bir
“paket”
gibi servis edilmesi bundandır.
Şimdilik
“görünmeyen
” ya da çok dikkatli izleyenlerin fark edeceği daha derin,
daha tehlikeli bir örgütlenme var ki, onlar bu “paket”in içinde değil ama aslında aynı projenin örtülü yapılanmaların daha da merkezinde
yer alıyor.
BENCE ASIL PARALEL DEVLET YAPILANMASI YENİ BAŞLIYOR
Siyasi lider çıkarmak, siyasi parti kurmak öncelikli değil artık. Toplumun, milletin sinir uçları üzerinde denemeler yapılıyor
. Toplumsal psikoloji yönetilmeye çalışılıyor.
Devletin ve ülkenin esaslı meseleleri üzerinde
zihinsel operasyonlar yapılıyor.
Bu da, artık
muhalefet karakterinin uluslararası proje haline geldiği
ni, Türkiye ile ilgili olmadığını,
çokuluslu karaktere
büründüğünü ortaya koyuyor.
Bence
asıl paralel devlet yapılanması şimdi başlıyor
. Daha önce sadece FETÖ üzerinden yürütülürken
şimdi çok daha geniş bir çevre
üzerinden,
cemaat yapılarını da aşan bir toplumsal derin “cephe”
üzerinden yürütülüyor.
“PARALEL DEVLET”TEN ÖTE PARALEL TOPLUM, “TEMSİL DEĞİL, TESLİM” HESABI VAR.
İşin daha da vahimi var:
Paralel devletten de öte, paralel toplum
inşa edilmeye çalışılıyor.
Milletin iradesi, hassasiyeti, duruşu tersine çevrilip
, bugünkü
“milli” duruşa
karşı çok daha
yaygın ve köklü bir “karşı darbe”
hesabı yapılıyor.
Mesele
AK Parti
değildir. İş,
partilerin çok ötesinde
ve üstündedir. Tehlikeli tarafı da budur. Kimin iktidar olacağı değil, kimin Türkiye’yi kime ve nasıl “teslim” edeceği meselesidir. “Temsil” değil, “teslim” için hazırlık yapıyorlar.
Bunu da,
kimsenin itiraz edemeyeceği, haklı ve masum görünecek bir “muhalefet” arayışı ile kamufle ediyorlar
. Dolayısıyla
AK Parti’nin kendini yenilemesi tartışması, bu gerçeği gizlemek, örtbas etmek için
bu kadar alevlendiriliyor.
“NEDEN BÖYLE İHALE ALIYORLAR” DİYE KİMSE NEDEN SORAMAZ!
“Muhalefet neden böyle, neden bu tür roller, ihaleler üsleniyor, neden çokuluslu cepheden ateş ediyor”
sorgulamasını gizlemenin en iyi yolu bu çünkü. O söylem, o
“organize eleştiri”
sadece uygulanacak projenin toplumsal
pazarlanması
için servis ediliyor.
Bu örgütlenme
Türkiye’nin geçmişi ve geleceğiyle
, kaderiyle ilgilidir. Kendi havzasına yerleşen bir ülkenin yeniden
“yabancı”
coğrafyaların çıkarları için
tetikçilik rolüne
sürüklenmesidir.
“Türkiye’nin durdurulması”
için içeriden müdahaledir.
MÜTHİŞ, SİNSİ, YAYGIN KADROLAŞMA..
Bunun için
devlet bürokrasisinden STK’lara, medyadan (devlete ait medya kuruluşları da buna dâhil) bazı cemaatlere, liberalinden solcusuna, İslâmcısından muhafazakârına kadar
yaygın, ince bir örgütlenme ve kadrolaşma yürütülüyor.
Birbirinden farklı görünen siyasi kimlikler,
karmaşık bir eşleştirmeyle
aynı hedefe sabitlenen çevreler
üzerinden müthiş bir zihinsel operasyon uygulanıyor. Yeni dalganın altyapısı hazırlanıyor.
Hep FETÖ hep PKK diye bakarsanız, bu yapılanmayı görmeniz mümkün değil
.
Bugüne kadar
devletten devlete yürütülen, sonra terör örgütleriyle denenen ardından FETÖ gibi muhafazakâr görünümlü yapılarla teşebbüs edilen “içeriden işgal” girişimlerine
, şimdi çok
farklı siyasi çevrelerin, kimliklerin ortak bir amaç etrafında formatlanmasıyla
devam ediliyor. Ve yakın gelecekte bunun denemelerini göreceğiz.
“İÇERİDEN MÜDAHALE” CEPHESİ: PKK’YA SİNYAL GÖNDERİR, TÜRKİYE SIKINTIYA GİRSİN, BİZE ALAN AÇILSIN DER.
Bu
“içeriden müdahale”
cephesi;
Fırat’ın Doğu’suna operasyona kesin karşı
.
PKK’ya sinyaller
gönderiyor.
Gizliden gizliye o bölgedeki Türkiye karşıtı cepheyi destekliyor
. Çünkü iki tarafa da ihale verenler aynı.
Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tezlerini destekleyen tek cümle etmezler
. KKTC, Akdeniz’deki silahlanma, Suriye’nin kuzeyindeki
koridorun Akdeniz’e uzatılması
konusunda hiç konuşmazlar. İçten içe
“Türkiye dara düşsün, sıkıntıya grisin, bize alan açılsın”
derdindeler. Bu sadece bir kötü niyet değil, söyleyemeseler de ABD, İsrail, BAE tezlerine destek verirler. İhale oradan gelir, ihanet orada pişirilir çünkü.
S400’DE AMERİKA SAFINDADIR, ‘RUSYA-TÜRKİYE SAVAŞIN’ İSTER. İHALE ALIP İHANET ETME YARIŞI…
S400
meselesinde hiçbir zaman Türkiye’nin yanında olmadılar.
F35’te
tam bir
Amerika’nın sesi
oldular. F
ETÖ’ye Rusya uçağını düşürtüp Türkiye-Rus savaşı çıkarmak isteyenlerle bugün onlar aynı yerde
çünkü. Türkiye-Rusya yakınlığını bozup, ABD/İsrail’e alan açmak isterler. Hesaplarına göre kendilerine
iktidar ABD tarafından verilecek
çünkü.
İhale alıp ihanet etme
burada da kendini gösterir.
Ekonomik krize yatırım yaptılar
. Böylece
milletin isyan edeceğini, Erdoğan’dan yüz çevireceğini
düşündüler. Kriz, onların
patronları
tarafından pazarlanıyordu, onlar da
içeride psikolojik müdahaleyi üslenmişlerdi.
Faizin düşmesini kendi bürokratları tarafından engellediler
. Faiz, enflasyon, döviz yüksek olacak, ekonomi
rehin
alınacak. Operasyonla daha da
kırılgan
olacak,
kitle memnuniyetsizliği
artacak,
içeriden müdahalenin zemini
hazırlanacaktı.
SURİYE SAVAŞINI ÇIKARAN “AKIL”LA ‘SURİYELİ’ KRİZİNİ ÇIKARAN AKIL AYNI. İKİSİNİN PAZARLAMACILARI DA AYNI.. ŞİMDİ TAMAMI ERDOĞAN KARŞITI OLDU.
Daha
çok örnek
sayabiliriz. Amla son bir örnek vermeden edemeyeceğim. Bugünkü
“Suriyeliler”
tartışmasını da onlar yönetiyor. Öncelikle
bu tartışmayı çıkaran akılla Suriye savaşını çıkaran akıl aynı.
Bu tartışmayı Türkiye içinde pazarlayanlarla Suriye savaşını Türkiye içinde pazarlayanlar aynı çevreler.
Her iki örnekte yer alan çevrelerin hemen tamamı bugün içerideki muhalefet yapılanmasının da içinde
.
Bu tartışmayla Türkiye’ye
ikinci kez tuzak kuruyorlar
. Coğrafyada inşa ettikleri Türkiye düşmanlığını
kıran
tek yapı Suriyelilerdi. Şimdi onu da Türkiye’nin
elinden
alıyorlar. Ne gariptir ki,
bu projede etkin biçimde muhafazakâr çevreler kullanılıyor
.
Tıpkı Suriye savaşının onlar üzerinden pazarlanması gibi.
“MUHALEFET” DEĞİL “MÜDAHALE”.. “PARTİ” DEĞİL “TÜRKİYE”..“YERLİ” DEĞİL “ÇOKULUSLU”..
Bütün bu örneklerin tamamı yeni “
muhalefet”
arayışı daha doğrusu
“içeriden müdahale”
kadrolaşmasının eseri. Sinir uçlarıyla oynuyorlar,
zihin karartıyorlar, siyasi körlük yapıyorlar, toplumsal bilinci yaralıyorlar
, bir çokuluslu müdahalenin altyapısını hazırlıyorlar.
“Muhalefet” değil “müdahale”
yapılanması bu.
“Temsil” değil “teslim”
arayışıdır bu.
“Parti” değil “Türkiye”
pazarlığıdır bu.
“Yerli” değil “çokuluslu”
karakterdir bu.
Öyleyse milletimiz bu hesabın da
defterini dürecek
demektir.

O zaman kimler tarih dışına itilecek, izleyelim.

#Suriye
#Mülteci
#Muhalefet
#FETÖ
#STK
#PKK
#S-400
#Rusya
#Faiz