Şili’den Bolivya’ya, Lübnan’dan Irak’a, Hong Kong’dan İran’a, hatta Fransa’ya,kitlesel tepkiler, protestolarbirbiriylealakasız ülke ve coğrafyalarda hızla yükseliyor, ciddi birtoplumsal dalgayadönüşüyor.Görünüşteülkeler de, isyan gerekçeleri de birbirinden farklı. Bazılarındaseçim hilesiiddiası, bazılarındapetrole zam, bazılarındaWhatsApp vergisi, bazılarındametro biletlerine zam, bazılarında suya, ekmeğe zam, bazılarındasiyasal sorunlargibi çok değişik gerekçelerle kitleler sokaklara dökülüyor.YENİ
ili’den Bolivya’ya, Lübnan’dan Irak’a, Hong Kong’dan İran’a
, hatta Fransa’ya,
kitlesel tepkiler, protestolar
birbiriyle
alakasız ülke ve coğrafya
larda hızla yükseliyor, ciddi bir
dönüşüyor.
Görünüşte
ülkeler de, isyan gerekçeleri de birbirinden farklı
. Bazılarında
iddiası, bazılarında
, bazılarında
, bazılarında
, bazılarında suya, ekmeğe zam, bazılarında
gibi çok değişik gerekçelerle kitleler sokaklara dökülüyor.
YENİ ÖFKE… KİM YÖNETİYOR!
Mesele ülke, bölge sınırlarının ötesinde
, mesele ekonomik ya da siyasal sorunlarla sınırlı değil. Mesele sadece ABD darbe girişimleri, ülkeler arasındaki güç hesaplaşmalarına da sıkıştırılmış değil gibi.
Yeni bir durum, yeni bir fotoğraf, yeni bir dalga var
. Bu gösterilerin
,
son derece dikkat çekici.
Bu yeni dalgayı, fotoğrafı görmek, bir tür küresel eğilim izlenimi veren öfkeyi okuyabilmek gerekiyor
. Kitlesel taleplerle güçler hesaplaşması, öfke ve hayallerin istismarı öne çıkıyor gibi.
CIA’NIN KADİFE DEVRİM PROJESİ, NASIL FİYASKOYLA SONUÇLANDI?
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden, küresel güç dengesinin dağılmasından sonra adını,
17 Kasım ve 29 Aralık 1989 tarihleri arasında Çekoslovakya’da meydana gelen
öğrenci ve halk ayaklanmasından alan
’ler denendi.
Turuncu Devrim ya da Renkli Devrim
de denen bu kitlesel hareketler
Ukrayna’da, Kırgızistan’da, Gürcistan’da
uygulandı,
denendi.
Popüler söylemlerle, sloganlarla süslenen, müthiş medya desteği alan
bu denemelerin tamamı
oldu.
O ülkeler bir daha
ulaşamadı.
Kadife devrim öncüleri daha sonra devrildi, yapayalnız bırakıldı
. Sonradan bunların tamamının ABD istihbaratının projeleri olduğu ortaya çıktı. Uygulanan proje, ABD’nin yeni küresel düzeni için
başka bir şey değildi.
ARAP BAHARI DALGASI: KİM BAŞLATTI, KİM YÖNETTİ, NASIL SABOTE EDİLDİ?
Ardından
başladı. 20. yüzyılın
düzenlerine duyulan
. Patladı da…
Haklı öfke rejimlere yöneldi, sonuç alacak kitlesel güç kazandı
.
Kuzey Afrika’dan Suriye’ye
kadar bütün bölge sarsılıyordu. Kitleler
istiyor, on yılların baskılarını reddediyor,
talep ediyordu.
Arap coğrafyası
yaşıyor, Batılılar tarafından oluşturulan
statüko yerle bir oluyordu
.
gibi bölgenin en güçlü Arap ülkesinde rejim değişiyor,
“tehdit” Suudi Arabistan’a yaklaşıyordu
.
Ama çok geçmedi.
Kadife devrimleri doğrudan projelendirip yöneten Batılı istihbarat örgütleri, hatta açık açık devletler, Arap Baharı’na müdahale etti.
Bu müdahale açıktan karşı çıkmak değil, içinde yer alıp yönetmekti.
Haklı talepler doğal öfke ile yönetiliyor, amacından saptırılıyordu.
Özgürlük hareketleri manipüle edildi
, yolundan saptırıldı, başarısızlığa mahkum edildi. Özgürlük arayan kitlelere tuzak kuruldu,
istihbarat uzantılı “sivil” örgütler
üzerinden özgürlük çağrıları darbe ve iç savaş çağrılarına
dönüştürüldü.
çatışmalar başlatılarak, sonradan Mısır’da
Tahrir devrimi tersine çevrilerek
Arap Baharı bitirildi. Dalga, Batı ile iyi geçinen rejimlere zarar vermeden durduruldu.
Kadife Devrimleri icat edenler yine başarmıştı.
TÜRKİYE İÇİN ARAP BAHARI:
20. YÜZYIL YIKIMINA KARŞI UYANIŞ..
Türkiye Arap Baharı’na
baktı ve destek verdi. Arap Baharı’nı da yeni bir
olarak tanımladı. Doğru da yaptı.. Bunu yaparken
karşı da ciddi bir
gösterdi. Kitlelerin özgürlük alanının alabildiğine genişlemesini savunurken bunun güvenlik ve
güç ilişkilerine kurban edilmemesi
yönünde bir siyasal söylem üretti.
Osmanlı sonrası yakın durduğu bölge için ortaya proje koyan, siyasal dil oluşturan tek ülkedir.
Türkiye ve bu sürecin 20. yüzyılın yıkımına karşı
olmasını istedi. Bu yönüyle
oyun bozan, oyun kurucuların hesaplarını karıştıran bir ülke
haline geldi.
Bunu yapan bir ülke, elbette birçokları tarafından
gibi algılanacak, sınırlanması, kontrol altına alınması istenecekti.
Öyle de oldu.
Renkli devremler Türkiye’de de denenmişti
. Ama son derece etkisiz kaldı.
Türkiye’nin direnci ve dinamizmi birçok alanda oyunu kuranlardan daha güçlüydü
.
Ama durmadılar.
Türkiye’yi cezalandırma girişimi Gezi terörü ile, 17-25 Aralık müdahalesiyle, işgal ve iç savaşa ayarlı 15 Temmuz saldırısıyla devam etti.
Bunlar da yetmeyince Ege ve
’den çevreleme, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak
terör koridoru ile kuşatma
yolunda gittiler. Türkiye bunların da üstesinden geldi.
Türkiye’yi cezalandırmak istemelerinin ana sebebi şuydu:
Türkiye bir merkezdi, coğrafya inşa edebiliyor, tarih yazabiliyor, bölgedeki her çevreyi etkileyecek söylemler üretebiliyor, bölgedeki her özgürlük ve yerli duruşa güç veriyordu
. Bu yüzden Türkiye’deki kavga bir coğrafya kavgasıydı, ülkemizi aşan boyutları vardı. Bölgedeki bütün hesaplaşmaların hedefi Türkiye’ydi.
EN “İNSANİ TALEPLERİN İSTİSMARI” İLE İNSANLIĞI TEKRAR KÖLELEŞTİRMEK
Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya, İran’a kadar uzanan geniş coğrafyada,
ülkeleri sarsan yeni toplumsal olayları sadece o ülkelerin özel şartları ile algılamak eksik bir okuma olacaktır
. Tahminlerim doğruysa bu tepkiler
, giderek
hal alacak, gerçek
o zaman ortaya çıkacaktır.
Doğal, en insani taleplerin istismarı ile karşı karşıyayız
. İnsanların
ekmek, su, elektrik, adalet, özgürlük
taliplerinin
iktidar, rejim, kaynaklar ve pazarlar
üzerindeki kavgalara kurban edildiği bir tarihteyiz. İran’da petrole
yapılması elbette kitlesel bir öfke oluşturur ve biz bunu böyle algılayabiliriz.
Ama bir süre sonra bu fotoğrafın başka ayrıntıları da ortaya çıkacaktır. Irak’ta haftalardır devam eden protestolar,
, ABD’nin Irak ve İran’a yönelik hesapları gibi.
MÜDAHALE, MASUMİYETİN
ARASINA GİZLENMİŞ KÖTÜLÜK.
Taraf olmak başka, gerçeği görüp anlamak başkadır
.
bu olayların tamamı arasında o ülkelerin ötesinde bir bağ olduğuna inanıyorum.
Kadife devrimler
operasyonlarıydı.
Arap Baharı doğal bir isyandı. Ama başkaları yönetti, mahkum etti, buradan bir karşı darbe üretti.
Şimdikilerde ise insanların en doğal taleplerinin,
umutlarının, hayallerinin istismarı
ile karşı karşıya kalacak gibiyiz.
Kitlelerin en
masum taleplerinin arasına gizlenmiş bir ajanda
şimdiden kendini hissettiriyor.
Biz, kitlesel taleplere değil, bunların üzerinden servis edilen
dikkat çekiyoruz.
Tepeden değil, tabandan müdahale
dönemine girdi dünya.
Küresel iktidar yapıları kadar siyaset de tükendi, kredisini kaybetti.
İktidar alanını kullananlar
dinleri, inançları, insani talepleri kullanır
oldu. Böyle olunca da, bir süre sonra
kitleler bütün umutlarını kaybedecek
bir sonuç ortaya çıkabilir. Bu da insanlık için büyük bir çöküş olur.
DALGA TÜRKİYE’YE GELİR Mİ?
15 TEMMUZ SONRASI NASIL
BİR PROJE UYGULANIR OLDU?
Buradan Türkiye’ye gelebilir miyiz? Gelebiliriz ve mutlaka gelmeliyiz
. Ardı ardına
darbeler, kuşatmalar, çevrelemeler
, iç savaş senaryoları yaşayan Türkiye,
belki son büyük saldırıya
maruz kalabilir. Bu
dir.
Türkiye durdurulmadan bölgeye yönelik hiçbir proje uygulanamaz
, bu açık bir gerçek artık.
’dan sonra
bir başka örgütlenme deneniyor
.
Siyasi partilerle terör örgütleri, bazı STK ve bazı muhafazakar yapılar aynı cephede
toplanıyor.
Birbiriyle hiç alakası olmayan siyasi kimlikler tek bir amaç için
birleştiriliyor.
Toplumsal psikoloji üzerinde müthiş bir operasyon
yürütülüyor,
“gerçeğin” anlamını kaybettiği bir toplumsal algı
dalgası inşa ediliyor.
Yerel seçimlerde İstanbul sonuçları bunun ilk güçlü örneğidir
. Ve proje bu kadarla sınırlı değil.
“PSİKOLOJİK ORTAM” YENİ TÜR
MÜDAHALE İÇİN HAZIRLANIYOR.
HEM DE AÇIK VE PERVASIZCA..
Türkiye, çok büyük bir küresel iddia ortaya koydu
. Bu iddiayı içeriden vurmak için hazırlıklar gözümüzün önünde
yürütülüyor. Böyle bir
için
olgunlaştırılmış görünüyor. Belki
daha karşı karşıyayız.
Bence
İran’daki durumu tartıştığımız kadar Türkiye’de neler olabileceğine
, ne tür bir yeni proje deneneceğine odaklanmak acil bir durumdur. Üstelik bu sefer işin içinde
Suud ve BAE destekli muhafazakar kimlikli çevreler
de olabilir.
DEMEYİN SAKIN.“SON BÜYÜK
HESAPLAŞMA” HAZIRLIĞI VAR.
diyenleri duyar gibiyim. Onu diyenler her zaman bu ülkede her şeye geç kalmışlardır.
Ne kadar önemsenir, bilmiyorum
ama şahsen bu konu üzerinde durmaya devam edeceğim.
Yepyeni bir şeyler denenecek. Buna inanıyorum.
Türkiye, bu
yı nasıl algılar, ne yapar, kendisine yönelen tehditlere nasıl karşı koyar? Türkiye’yi buradan vurma girişimi olur mu?
Son büyük hesaplaşma yaşanır mı? Yaşanır… Bir süredir bütün çalışmalar buna işaret ediyor. Kuvvetle muhtemel yaşanacak.
Sırtını millete, gönlünü vatana ver. Bize bu yeter.
Bu sefer de hiçbir şey yapamayacaklar.
#Protestolar
#Vergi
#Kadife Devrim
#Arap Baharı