Bütün terör örgütlerini Türkiye’nin karşısına diktiler. DEAŞ’ı da, PKK/PYD’yi de bölgesel istilanın tetikçileri olarak besleyip Türkiye sınırlarına yığdılar. Suriye savaşını bahane edip, terör örgütleri üzerinden ülkeyi çevrelemeye, kuşatmaya çalıştılar.
Sınırlarımızın hemen dibinde terör ordusu kuranlar, içeride de FETÖ ve benzeri yapılanmaları iç işgalci olarak kullanıp hem sınırdan hem içeriden vurmaya çalıştılar. Vurdular da... Bu ülkeye çok ağır zayiatlar verdiler, bedeller ödettiler.
Bunlar da yetmedi, bölge ülkeleri üzerinden “Türkiye karşıtı blok” oluşturdular. İran’ı gösterip Türkiye’yi vuranların hesapları çok netti. Bu ülkenin, 1. Dünya Savaşı sonrası, tam yüz yıl sonra yeniden ayağa kalkmasını, yeniden yükselişe geçmesini, yeni bir kuruluşun temellerini atmasını, yeniden coğrafya inşa edici, tarih yapıcı rolüne dönmesini engellemekti.
Türkiye, 20. yüzyıla yayılan vesayeti sorgulamaya başladıktan sonra, bu vesayetten kurtulma mücadelesine girdikten sonra, içerideki vesayet çevrelerini tasfiye etmeye başladıktan sonra hem içeriden, hem Batı’dan, hem bölgemizden gelen saldırıların tamamı, “Türkiye’yi durdurma” planları çerçevesinde başlatılmıştır.
Onlar saldırdı biz direndik, onlar durdurmaya çalıştı biz daha hızlı yürüdük, onlar zayıflatmaya çalıştı biz daha da güçlendik. İşte bu böyle bir mücadeledir. Türkiye böyle bir tarihsel hesaplaşma içindedir.
İç politikadaki arayışlar da, muhalefet adı altında Erdoğan’a yönelik tazyikler de, yeniden vesayet tesis etme girişimleri de, Türkiye’nin yapıp ettiklerini küçümseme de, Fırat’ın Doğu’suna operasyona karşı çıkışlar da bu çerçevede hesaplaşmanın unsurlarıdır.
Böyle bir zamanda kimlerin nerede durduklarına dikkat ediniz. Bu tür kritik zamanlarda, geçiş dönemlerinde birçokları pozisyonunu gizleme imkânı bulamaz, apaçık ortada kalır. Gizli ajandaları olan, Atlantik ötesi bağları olan, etnik heveslerini gizleyen herkes açığa çıkar. Şimdi böyle bir zaman, şimdi herkesi tanıma zamanı.
Bu ülkeye inanın.. Türkiye’nin gücüne, ferasetine, tarihsel derinliğine, siyasi hafızasına inanın. Coğrafya kimliğine inanın… Bugünlerde kim bunları sulandırmaya çalışıyorsa, kim bu inancı sarsmaya çalışıyorsa, kim sizi ABD ya da NATO ile korkutmaya çalışıyorsa Türkiye mücadelesinin dışındadır, başka bir hesabın içindedir.
“Fırat’ın Doğu’suna girersek ABD ile çatışırız” diye zihin bulandıranlar, örtülü tehditler savuranlar, Afrin’e müdahaleden de, Fırat Kalkanı operasyonundan da rahatsızdılar. Onlar aslında FETÖ’ye karşı 15 Temmuz direnişinden de rahatsızdılar.
Çünkü bütün bunların arkasında ABD vardı, İsrail ve İngiltere vardı. Atlantikçi çevreler vardı. Onlar asıl, bu çevrelerin ajandası bozulduğu için rahatsızdılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la konuşup, ABD askerinin Fırat’ın Doğu’sundan çekilmesini sağlamasından çok büyük bir hüsrana uğradılar, çok öfkelendiler. Müthiş bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. İsrail rahatsız oldu diye, S. Arabistan rahatsız oldu diye, BAE rahatsız oldu diye, en çok da ABD yerleşik sistemi rahatsız oldu diye hayal kırıklığı yaşıyorlar.
Bu söylediklerim sadece FETÖ’cüler değil, sadece PKK çevreleri değil. Bunların içinde muhafazakâr bazı çevreler de var. Örtülü ajandalarını muhafazakâr, dini kimliklerle gizleyenler de var.
Bu ülkenin mandacıları, vesayetçileri hâlâ var ve yüz yıl önce olduğu gibi yine bu ülkenin karşısında pozisyon alıyorlar.
“Erdoğan Trump’ı nasıl etkiler, ABD’yi nasıl geri çekilmeye ikna eder, Suriye savaşını bitirmek için nasıl pozisyon alır, kurulacak ‘Türkiye Cephesi’ni nasıl boşa çıkarır? Hani Türkiye zayıflayacaktı, Erdoğan zayıflayacaktı, onlara iktidar alanı doğacaktı..”
Hem Erdoğan’ı hem Türkiye’yi ABD sopasıyla terbiye edeceklerdi, onlara yol açılacaktı. İnanın bu çevrelerle 15 Temmuz arasında, “Terör koridoru” arasında birebir bağlantı, bir derin ilişki var. Sadece FETÖ’ye kilitlenip gözlerinizi karartmayın. Daha derinlere, daha geniş çevrelere bakın; başka ‘ortaklar’ da göreceksiniz.
Erdoğan Trump’la konuşup Suriye’de ve bölgede denklemi değiştirdiği gibi, içeride de bazı umutlara ağır darbe vurdu. Türkiye’nin gücü, etkisi ABD iç politikasını etkiledi. Erdoğan’ın küresel ölçekte caydırıcı etkisinin, Türkiye’nin bölgesel ve küresel gücünün bir kez daha öne çıkması onları şaşırttı, yok etti.
Türkiye aynı anda çok cephede hareket ediyor, mücadele veriyor. Bir tür “Acımasız Direniş” veriyor, bir tarihsel hesaplaşma yaşıyor. Suriye’nin kuzeyi bizim için en yakın tehdit durumundadır.
Şartlar tamamen ülkemizin aleyhine seyrederken, yüzlerce kilometrelik “Türkiye Cephesi” hazırlanırken, Erdoğan-Trump görüşmesiyle rüzgârın aniden yön değiştirmesi birçoklarını hazırlıksız yakaladı. Bu, olağanüstü bir diplomatik zaferdir.
Bölgeye müdahale de olağanüstü bir jeopolitik hamledir. Türkiye’nin nasıl bir küresel güç, nasıl bir bölgesel güç olduğunun bir kez daha gösterilmesidir. ABD çekilir ya da çekilmez, duruma göre pozisyon alınır. Ama bu haliyle bile Erdoğan ve Türkiye, ABD yerleşik sistemini köşeye sıkıştırmış, onların bölgedeki ve içerideki ortaklarını çaresiz bırakmıştır. Bu başarıyı gölgelemek mümkün değildir.
Türkiye’nin gücünü hissedin, bu güce inanın. Her biri küresel istilanın tetikçileri olan terör örgütleri de, onların arkasına gizlenenler de bunu hissedecek. Bundan sonra daha fazla hissedecek…
Ama bundan önemlisi, bu ülkeye gönül verenlerin inanması. Yüz yıl sonra Anadolu’dan bir kez daha başlayan büyük yükselişi durdurmak mümkün olmayacaktır.
Bundan asla şüphe duymayın. “Türkiye Ekseni”nin ne olduğunu bundan sonra çok daha bariz biçimde göreceğiz. Herkes görecek.. Ne demiştik: Zor oyunu bozar dönemindeyiz. Elin nereye kadar uzanıyorsa o kadarsın.. Bu bir güç yarışıdır ve Türkiye çok güçlüdür.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.