* Erdoğan “Türkiye Ekseni” dedi, hepsi yanından kaçtı Peki, sizi oraya kim koymuştu? * Yüz yıl sonra bir kez daha Türkiye’yi yalnız bırakıp, başka adreslere koştular. * Hiçbir ittifak bu ülkeyi coğrafya dışına itemez, 21. yüzyılı anlamadınız! * Müslümanlık direnişin dilidir, vesayetin değil. O örtü sizi gizlemez..

04:0027/02/2020, Perşembe
G: 27/02/2020, Perşembe
İbrahim Karagül

Türkiye;Suriye ve Libya gibi iki büyük cephede amansız bir mücadele veriyor.Suriye’de; bütüngüney sınırlarını kuşatanlara, yüzlerce kilometrelik terör ve işgal cephesi kuranlara karşıyüz yıl önceki savunmayı yeniden yapıyor.İran sınırından Akdeniz’e uzatılan cepheye, kuşatmaya çok ağır darbeler vurdu. Birçok bölgede hesapları bozdu, dağıttı. En ağır darbeyi de 15 Temmuz’daiçerideki cepheye, içeriden işgal girişiminekarşı vurdu.Onlar saldırmaya, Türkiye savunmaya devam ediyor. Karşısında yineaynı

Türkiye;

Suriye ve Libya gibi iki büyük cephe
de amansız bir mücadele veriyor.
Suriye’de; bütün
güney sınırları
nı kuşatanlara, yüzlerce kilometrelik terör ve işgal cephesi kuranlara karşı
yüz yıl önceki savunma
yı yeniden yapıyor.
İran sınırından Akdeniz’e uzatılan cepheye, kuşatmaya çok ağır darbeler vurdu. Birçok bölgede hesapları bozdu, dağıttı. En ağır darbeyi de 15 Temmuz’da
içerideki cepheye, içeriden işgal girişimine
karşı vurdu.
Onlar saldırmaya, Türkiye savunmaya devam ediyor. Karşısında yine
aynı güçler, aynı ülkeler
, onların bölgemizdeki ve ülkemizdeki
uzantıları
.
TÜRKİYE’Yİ AKDENİZ’DE BOĞMAK! TEK BAŞINA CESUR MÜCADELE!
Libya’da; kendisini
Akdeniz’den çıkarmaya
,
boğmay
a, kıyılarının sıfır noktasına mahkûm etmeye çalışanlara karşı bir
savuma hattı
kuruyor.
Onlar Doğu Akdeniz’de, Suriye açıklarında, Kıbrıs açıklarında köşeye sıkıştırmaya çalışırken Türkiye
Akdeniz’in tam ortasında bir mevz
i inşa ediyor.
Onlar Akdeniz’deki kuşatmayı Ege’den Karadeniz’e kadar uzatmaya çalışırken Türkiye
bu çokuluslu “çevreleme”ye karşı tek başına cesur bir mücadele
yürütüyor.
HİÇBİR İTTİFAK TÜRKİYE’Yİ COĞRAFYA DIŞINA İTEMEZ, BU ÜLKEYİ KÜÇÜLTEMEZ..
Son otuz yıl bize coğrafyanın yüz yıl sonra nasıl
paramparça
edildiğini, nasıl
farklı farklı senaryolarla
yeniden paylaşıldığını gösterdi.
Yine bu son otuz yıl, özellikle de son
on yıl
, yüz yıl önceki paylaşımın, hesaplaşmanın,
coğrafya dışına itme
çabalarının nasıl yeniden önümüze konduğunu, nasıl
masa masa
dolaştığını gösterdi.
Coğrafyadan yalıtmanın da ötesinde nasıl yeniden
“küçültme” senaryoları
nın uygulandığını gösterdi.
Bütün
terör örgütleri ve terör saldırıları
, bütün
FETÖ benzeri yapılanmalar
ve 15 Temmuz,
Gezi
kalkışması, bütün Doğu Akdeniz faaliyetleri,
Ege
adalarını yeniden silahlandırma çabaları..
Tamamı işte bu yeniden ve
daha da “küçültme” senaryolarının parçası
.
BU MÜCADELEYE MAHKÛMUZ. SAVUNMA DEĞİL TAARRUZ, DİZ ÇÖKME DEĞİL, TARİH SIÇRAMASI.
Cumhurbaşkanı Erdoğan
’ın;
“İdlib’de olmaya mecbur değil mahkûmuz”
ifadesi, aslında o tek cümle çok şeyi anlatmaya yetiyor. Zira Erdoğan, bugüne kadar, yüzyılların derinliğinden geleceğe uzanan, bu yönde çok konuşma yaptı,
çok söz söyledi
.
Aslında anlaşılmayan hiçbir şey yok.
Sadece herkes bir tercih yapıyor, mesele bu!
Türkiye, bütün bu
kuşatma, saldırı, boğma
girişimlerine karşı hem içeride hem de coğrafyanın tamamında tereddütsüz direniyor.
Savunmadan taarruza
geçiyor. Çünkü
geleneksel savunma yöntemleri
nin aslında gerileme olacağını çoktan gördü.
Geri çekilme, diz çökme, ezik davranma
bir tarafa, bir tarih sıçraması, bir yeni yükseliş inşa etmeye çalışıyor
. Küresel ölçekte güç boşlukları, güç kaymaları kendisine bu fırsatı sunuyor, o da kullanıyor.
TÜRKİYE’Yİ YALNIZ BIRAKIP, BAŞKA ADRESLERE KOŞTULAR
Sadece Suriye’de, sadece Libya’da değil. Sadece teröre karşı, sadece darbe girişimlerine karşı değil.
Ekonomiden teknolojiye, küresel sistemin yeniden inşa edilmesinden bölgesel kurtuluş reçetesine ve yeni bir siyasi dil üretilmesine kadar
her alanda kendini öne çıkarıyor Türkiye.
Rusya ile, ABD ile, bölge ülkeleri ile, Avrupa ile uğraşıyor.
Sadece cephede değil bütün başkentlerde
savaş veriyor adeta.
Özellikle son on yıl, bize
yeni ve ürkütücü bir gerçeği
daha öğretti. Bugüne kadar
düşünmediğimiz, endişe etmediğimiz, kendimizden emin olduğumuz bir alanda
ne kadar zayıf olduğumuzu gösterdi.
Bu ülke için mücadele edeceğine inandığımız kişi ve çevrelerin, büyük mücadele başladığı anda Türkiye’yi yalnız bıraktığını gördük
. Hemen saf değiştirdiklerini, hemen bulundukları yeri terk ettiklerini gördük.
ERDOĞAN “TÜRKİYE EKSENİ” DEDİ, HEPSİ YANINDAN KAÇTI. PEKİ, SİZİ ORAYA KİM KOYMUŞTU?
Erdoğan’ın “Türkiye Ekseni” mücadelesi bölgeye yayılınca
, müthiş bir Türkiye direnci inşa edilince
hepsi yanından ayrıldı
, ait oldukları adreslere koştu.
“Ölene kadar Erdoğan” diyenlerin nasıl yabancı rüzgârlara göre hareket ettiklerini, yer değiştirdiklerini gördük
.
Onların orada bulunmalarının aslında
“Türkiye Ekseni” için, “Türkiye mücadelesi” için olmadığını, “öyle konumlandırıldıkları için” olduğunu
, gönül bağı ile bağlandıkları adreslerin pozisyonu değişince onların da pozisyonunun değiştiğini gördük.
Kimi ABD için, kimi İngiltere için, kimi Rusya için, kimi Fransa ya da Almanya için yer tutmuşlar. Kimi de İran ya da Suud cephesi için yer tutmuş
.
SON BEŞ YIL İÇİNDE KİMLER ADRES DEĞİŞTİRDİ, DİKKAT..
Sadece Erdoğan’ın yanından değil, bu
“dışarıdan ekleme”
ler
başka siyasi partilerden, cemaatlerden de ayrıldı, milli eksende karar kılan bütün yapılar bu ayrışmayı yaşadı.
Dikkat edin,
son beş yıl içinde hepsi yer değiştirdi
. İyi bakan herkes onların kimler olduğunu anlayacaktır. Dışarıdan baskı arttıkça onların da içeride ayrıştığını, başka adreslere koştuğunu gördük.
Onları
oralara kim yerleştirdiyse yine onlar kopardı, başka yerlere gönderdi.
Vahim olan bu çevrelerin
muhafazakâr, Müslüman kimlik
te oluşuydu.
Görevlerini, siyasi kimliklerini, pozisyonlarını Müslümanlıklarıyla, hakkaniyet söylemleriyle örttüler.
MÜSLÜMANLIK ANADOLU DİRENİŞİNİN SİYASİ DİLİDİR
Müslümanlık Anadolu direnişinin dilidir
.
Vesayetin
ve “iç işgalciliğin” değil. Müslümanlık coğrafya özgürlüğünün, dünyaya kafa tutabilmenin söylemidir.
Haçlı Savaşları
’ndan bu yana böyle bir
direniş aralıksız
devam etmektedir.
Ama
Osmanlı’nın son döneminde, bir de günümüzde, muhafazakâr, Müslüman kimlikler üzerinden bir vesayet, yerli olana
, ülkenin ve milletin direncine bir karşıtlık örgütlendi, örgütleniyor. Bunu açık yüreklilikle tartışmanın zamanı gelmiştir.
KİBİRLİDİRLER, SİNSİDİRLER. HERKESE AYAR VERİRLER. ELEŞTİRİ TOPLAR, İNCE İNCE KÖTÜLÜK İŞLERLER..
Onlar;
kibirli sözlerle ahkâm kesmelerle
,
zaafları ve ihtiyaçları sömürmeyle
, bunları siyasi dile çevirmeyle
meşguller
şimdi.
Türkiye’ye ayar verirler, Erdoğan’a ayar verirler, Türkiye ekseninde mücadele eden herkese ayar verirler.
Hiçbir risk almazlar
. Memleket için hiçbir yeni şey söylemezler.
Hiçbir kavgada Türkiye’nin yanında öne çıkmazlar.
Eleştiri toplarlar. Dedikodu pazarlarında dolaşırlar
. Bulduklarını maharetmiş gibi süslü cümlelerle satarlar. Kibirden yanlarına yaklaşılmaz.
Her fırsatı ince ince kötülükle süslerler
ve saldırırlar. Bunu açıktan yapmazlar. Yapamazlar.
Mert değiller
. İşlerini hep sinsilikle yürütürler.
SİZ 2. ABDÜLHAMİT’İ İPE GÖTÜRÜRDÜNÜZ! ANADOLU’DA İNGİLİZ MÜFREZESİ KURARDINIZ!
Bu ülke için mücadele eden herkese saldırılar. Aşağılarlar, küçük düşürmeye çalışırlar, itibar suikastlarına girişirler
. Vesayetin kucağına oturmuşlar,
Atlantik ötesine yaslanmışlar
oradan atıp tutarlar.
O gün yaşasalar
2. Abdülhamit’i ipe götürür
lerdi. İstiklal Savaşı döneminde yaşasalar
Anadolu içlerinde İngiliz müfrezeleri kurar
, Fransa’ya övgüler düzerlerdi. Ama onları gördük.
Onları çok eskiden gördük.
O zamandan beri görüyorduk aslında. Ne yazık ki;
İslâm’la, Müslümanlıkla, muhafazakârlıkla, sağcılıkla öyle maharetli cümleler kuruyor, öyle başarılı gizleme yöntemleri kullanıyorlar ki
, “Türkiye Ekseni”nden zannediliyorlardı. Tıpkı FETÖ gibi.
Türkiye’nin mücadelesi
21. yüzyıl boyunca sürecek.
Biteceğine, çökeceğine, tükeneceğine bel bağlamayın.
Daha yeni başladı ve siz yolun başında kaybettiniz!
#Türkiye
#2. Abdülhamit
#FETÖ
#ABD
#Akdeniz